Toefl-ielts-toeic kelimeleri

• disinherit: f. mirastan yoksun bırakmak
• disinterested: s. ilgisiz, önyargısız, tarafsız, karşılık beklemeden yapılan
• disjunctive: s. ayırıcı, bölen
• dislocate: f. yerinden çıkarmak, çıkarmak (eklem), kaydırmak, oynatmak, sarsmak, bozmak; şaşırtmak
• dismissal: i. işten çıkarma, görevden alma; af, reddetme, azat
• dismount: f. inmek, indirmek; sökmek, bozmak
• disobedience: i. itaatsizlik, başkaldırma, direniş, asilik, serkeşlik
• disobedient: s. itaatsiz, söz dinlemez, serkeş, asi
• disown: f. tanımamak, yadsımak, inkâr etmek, reddetmek, sahip çıkmamak
• disparage: f. kötülemek, küçük düşürmek, küçük görmek, hor görmek
• disparity: i. fark, farklılık, eşitsizlik; uyumsuzluk
• dispel: f. gidermek, defetmek, dağıtmak
• dispensation: i. dağıtım, dağıtma, muafiyet, hariç tutma; bağışıklık; kader; yazgı, vazgeçme
• displace: f. yerinden etmek, yerine geçmek
• dispossess: f. yoksun bırakmak, mahrum etmek, kiracıyı evden çıkarmak; malına el koymak; kamulaştırmak; kapmak (top)
• disputation: i. tartışma, münakaşa, münazara, görüşme
• disqualify: f. diskalifiye etmek; yetersiz bulmak, menetmek; yetkisini elinden almak
• disquiet: f. huzurunu bozmak, endişelendirmek i. endişe, kaygı, merak; huzursuzluk, rahatsızlık
• disregard: f. ihmal etmek, önemsememek, aldırmamak, saymamak, takmamak, hiçe saymak; saygısızlık etmek i. önemsememe, umursamama, takmama, saymama, ihmal
• disreputable: s. adı çıkmış, kötü tanınan, itibarsız, rezil, onursuz
• disrepute: i. kötü şöhret, adı çıkmışlık, itibarsızlık
• disrobe: f. elbisesini çıkarmak, soyunmak; soymak
• disrupt: f. dağıtmak, parçalamak, dağılmak, parçalanmak, ayırmak; yarmak, bozmak, bozulmak; karışıklığa itmek
• dissatisfy: f. memnun edememek, tatmin edememek; küstürmek
• dissect: f. kesip parçalara ayırmak, parçalayıp incelemek, kadavrayı incelemek, incelemek
• dissection: i. tahlil, inceleme, teşrih, parçalarına ayırıp inceleme; incelenen şey, teşrih edilen şey
• dissemble: f. duygularını gizlemek, gizlemek; başka türlü göstermek; görmemezlikten gelmek, iki yüzlü davranmak
• disseminate: f. saçmak, yaymak; tohum ekmek
• dissension: i. muhalefet, anlaşmazlık, ihtilaf, bozuşma, geçimsizlik
• dissent: f. farklı düşünmek, karşı olmak, muhalif olmak; anglikan kilisesinden ayrılmak i. düşünce ayrılığı, karşıt düşüncede olma, muhalefet; anglikan kilisesine karşı olma
• dissentient: i. muhalif, karşıt görüşlülük; ayrılık s. muhalif olan, karşıt görüşlü
• dissentious:
• dissertation: i. bilimsel inceleme, tez, deneme, söylev
• disservice: i. zarar, kötülük, incitici davranış
• dissever: f. ayırmak, koparmak
• dissimilar: s. farklı, benzemez, ayrı
• dissipate: f. dağıtmak, yaymak; boşa harcamak, çarçur etmek; gidermek, yok etmek
• dissipation: i. dağıtma, yayma, israf, giderme; çapkınlık; sefahat; aşırılık; enerji yitimi
• dissolute: s. ahlaksız; sefahat düşkünü, uçarı; çapkın, hovarda
• dissolution: i. bozma, bozulma, dağılma; sarsılma; yok olma, ölüm; eritme, çözünme; iptal, feshetme, fesih, tasfiye
• dissolve: f. eritmek, erimek; yok etmek, yok olmak, sona erdirmek; kontrolunü kaybetmek, feshetmek, dağıtmak, dağılmak; bozmak; halletmek, aydınlatmak i. birbirine karışan görüntü
• dissonance: i. akortsuzluk, ahenksizlik, uyumsuzluk
• dissonant: s. akortsuz, uyumsuz, ahenksiz
• dissuade: f. vazgeçirmek, caydırmak, aklını çelmek, kandırmak
• dissuasion: i. vazgeçirme, caydırma; ikna; kandırma
• distemper: f. tutkallı boya ile boyamak i. tutkallı boya; köpek hastalığı, hastalık, rahatsızlık, huysuzluk, gerginlik; politik huzursuzluk
• distend: f. şişirmek, germek, gerilmek, şişmek
• distensible: s. şişirilebilir, gerilebilir
• distention: distansiyon
• distill: f. ayrıştırmak, damıtmak, saflaştırmak, özünü çıkarmak, damla damla akıtmak, süzülmek, imbikten geçmek, biçimlenmek