Toefl-ielts-toeic kelimeleri

• cynosure: i. ilgi çeken kimse, dikkat çeken şey, örnek alınan şey, küçükayı, kutupyıldızı
• daring: i. cesaret, cesurluk, cüret, gözüpeklik, yiğitlik, pervasızlık s. cüretkâr, pervasız, atak, cesur, cüretli, gözüpek; serüvenci, tehlikeli, rizikolu
• darkling: s. karanlık, karanlıkta olan
• darwinism: i. Darvincilik, Darvin kuramı
• dastard: i. aşağılık kimse, alçak kimse, alçak herif, adi kimse
• datum: i. bilgiler, data, malumat, veri; haber
• dauntless: s. azimli, cesur, korkusuz, yılmaz
• day-man:
• dead-heat:
• dearth: i. yokluk, kıtlık, eksiklik; açlık
• death's-head:
• debase: f. itibarını küçültmek, küçük düşürmek, alçaltmak; değerini düşürmek, bozmak; sahtesini yapmak
• debatable: s. tartışılabilir, kuşkulu
• debonair: s. güler yüzlü; neşeli, nazik; hoş, şirin
• debut: i. sahneye ilk çıkış, toplum önüne ilk çıkış; sosyeteye ilk tanıtılış
• decagon: i. dekagon, ongen
• decagram: i. dekagram, on gram
• decaliter: i. dekalitre, on litre
• decalogue: i. on emir
• decameron:
• decameter: i. dekametre, on metre
• decamp: f. ayrılmak; kaçmak; sıvışmak; kampı bozup ayrılmak
• decapitate: f. başını kesmek; işten çıkarmak
• decapod: s. on ayaklı, on bacaklı
• decasyllable:
• deceit: i. yalan, hilekârlık, düzenbazlık, kazık, dolandırıcılık, aldatma, hile; kötüye kullanma
• deceitful: s. düzenbaz, dolandırıcı, hain, yalancı, hilekâr, hilebaz
• deceive: f. kandırmak, dolandırmak
• decency: i. terbiye, edep, namus; anlayışlılık, ılımlılık, uygunluk; nezaket
• decent: s. terbiyeli, saygın, hoşgörülü
• deciduous: s. dökülen, yaprak döken, belli dönemlerde dökülen; geçici
• decimal: i. ondalık s. ondalık, onlu
• decimate: f. her onuncu adamı öldürmek; çoğunu öldürmek; kırıp geçirmek; önemli ölçüde azaltmak
• decipher: f. deşifre etmek, çözmek, şifreyi çözmek; yorumlamak
• declamation: i. nutuk, heyecanlı konuşma, konuşma sanatı, hitabet; çatma; bağırıp çağırma
• declamatory: s. heyecanlı, coşkulu, gösterişli, söylev sanatına ait; yüksek sesle
• declarative: s. beyan eden, bildiren
• declension: i. çekim; gerileme, bozulma; sapma
• decorate: f. süslemek, dekore etmek
• decorous: s. terbiyeli; zevkli; münasip
• decoy: f. av yerine çekmek, tuzağa düşürmek i. tuzak; yem; hile; ayartıcı kimse, tuzağa düşüren kimse; çığırtkan kuş, ördek tuzağı; tatbikat cephanesi
• decrepit: s. çökmüş, zayıf düşmüş, eskimiş; eli ayağı tutmaz (Argo); bir ayağı çukurda
• dedication: i. tahsis edilmiş, ithaf
• deduce: f. anlamak; sonuç çıkarmak; gelişimini izlemek
• deface: f. bozmak, görünüşünü bozmak, çirkinleştirmek, tahrif etmek; okunmaz hale getirmek,
• defalcate: f. zimmete geçirmek; çalmak, emanet parayı çalmak
• defamation: i. karalama, iftira, hakaret
• defame: f. hakaret etmek, iftira etmek, kötülemek, namusuna leke sürmek, dil uzatmak
• default: f. yükümlülüğünü yerine getirmemek i. ihmâl, kusur
• defendant: s. davalı, sanık, zanlı