Kpds Kelimeleri

• censure: f. eleştirmek, tenkit etmek, kınamak, suçlamak i. eleştiri, tenkit, kınama, suçlama
• census: i. nüfus sayımı, sayım
• chagrin: f. hayal kırıklığına uğratmak, ümidini kırmak, üzmek i. hayal kırıklığı, hüsran, üzüntü, kırgınlık
• chair: f. sandâlyeye oturtmak, makama geçirmek i. sandalye, makam ünl. başkan! (parlemento)
• challenge: f. meydan okumak i. meydan okuma
• chance: f. riske girmek i. şans, risk s. tesadüfi
• change: f. değiştirmek, bozdurmak i. değişiklik, bozuk para
• charge: f. yüklemek, şarj etmek i. yükleme, masraf
• charity: i. hayırseverlik, hayır işi
• charm: f. cezbetmek i. cazibe, albeni
• chart: f. plânını çizmek i. çizelge, tablo, kroki
• chase: f. kovalamak i. iz sürme, av
• chasm: i. yarık (derin), uçurum, kanyon, ara, boşluk, duygusal farklılık
• chaste: s. temiz, iffetli, nezih, erdemli, sade, gösterişsiz
• check: f. karşılaştırmak, kontrol etmek i. çek, denetim
• cheer: f. neşelendirmek, teşvik etmek i. alkış, sevinç çığlığı
• chemist: i. kimyager, eczacı
• choice: i. seçim, tercih s. seçkin
• choir: f. koroda şarkı söylemek i. koro, kilise korosu, koro yeri
• civil: s. medeni, sivil, resmi
• civil engineering: inşaat mühendisliği
• civil servant: devlet memuru, memur
• civil war: iç savaş
• civilian: s. sivil
• clammy: s. nemli ve soğuk, rutubetli; yapışkan
• clandestine: s. gizli, saklı, el altından, gizli yapılan, gizli kapaklı
• clarify: f. açıklamak, aydınlığa kavuşturmak; temizlemek, süzmek, arıtmak, temizlenmek, arınmak, durulmak, aydınlanmak, berraklaşmak, berraklaştırmak
• classify: f. sınıflandırmak, sınıflamak, ayırmak, tasnif etmek; gizli olduğunu duyurmak
• clear: f. açıklamak, aydınlatmak s. açık, berrak zf. açıkça
• clerk: f. yazmanlık yapmak i. kâtip
• cliff: i. kayalık, uçurum, yar, sarp kayalık
• clog: f. doldurmak, tıkamak, tıkanmak, dolmak, pıhtılaşmak; engellemek; kösteklemek; sıkıntı vermek, i. terlik, nalın; kütük, takunya, engel, köstek, ket
• close: f. kapatmak i. bağlantılı s. yanaşık, kapalı
• clue: f. bilgi vermek i. ipucu, işaret
• co-author:
• co-develop:
• co-direct:
• co-manage:
• co-operate: birlikte çalışmak
• co-ordinate:
• coach: f. eğitmek i. fayton, yolcu vagonu, antrenör
• coast: f. sahil boyunca gitmek i. deniz kenarı, deniz kıyısı
• coincidence: i. denk gelme, tesadüf, rastlantı; çatışma
• collaborate: f. işbirliği yapmak, el ele vermek, birlik olmak; düşmanla birlik olmak
• collar: f. yakalamak, yakasına yapışmak i. yaka, tasma
• collect: f. biriktirmek, toplamak i. ayinlerde okunan kısa dua s. ödemeli
• collide: f. çarpmak, çarpışmak, çatışmak; zıt düşmek, ters düşmek
• colossal: s. kocaman, muazzam, dev, devasa, müthiş, şaşırtıcı
• combine: f. birleştirmek i. birlik
• command: f. emir vermek, komuta etmek i. emir, komuta, yetki