Kpds Kelimeleri

• process: f. yönlendirmek i. yöntem, işlem, süreç
• proclaim: f. ilan etmek, duyurmak, bildirmek, beyan etmek
• procrastinate: f. ertelemek, geciktirmek, ağırdan almak, oyalanmak
• procure: f. sağlamak, temin etmek, bulmak, elde etmek, neden olmak, üretmek, pezevenklik etmek
• prodigal: i. savurgan kimse, müsrif s. savurgan, müsrif, tutumsuz, bol, çok
• prodigious: s. müthiş, şaşılacak, olağanüstü, harika, kocaman
• produce: f. üretmek, yapmak i. ürün, mahsul, sonuç
• profilic:
• profit: f. yararı olmak i. kâr, fayda
• profound: s. derin, çok derin, bilge, içe işleyen, içine işleyen, şiddetli, adamakıllı
• program: f. programlamak [program (Amer.) ] i. program, yapım
• project: f. tasarlamak, planlamak, projesini hazırlamak, fırlatmak, atmak, yansıtmak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak i. proje, tasarı, plan
• prolific: s. doğurgan, çabuk üreyen, çabuk çoğalan, üretken, verimli
• promote: f. yükseltmek, desteklemek [pol.]
• promotion: i. reklâm, tanıtım
• proofread: f. prova tashih etmek [dakt.]
• propensity: i. eğilim, meyil, istek
• prophecy: i. kehanet, tahmin
• propose: f. teklif etmek
• prosecute: f. sürdürmek
• prospect: f. maden aramak, aramak (petrol vs.), ümit vermek (maden) i. manzara, görünüm, beklenti, olasılık, umut, ihtimal, maden damarı belirtisi, muhtemel müşteri
• prospects: 1.başarı şansı 2.maden araştırmaları 3.beklentiler
• protagonist: i. kahraman (hikâye), elebaşı, önayak olan kimse
• protect: f. korumak
• prove: f. kanıtlamak, ortaya koymak
• provide: f. sağlamak, karşılamak
• province: i. il, vilâyet, uzmanlık alanı, uzmanlık dalı, branş, iş sahası, yetki sahası
• provision: f. sağlamak, karşılamak i. sağlama, hazırlık, önlem, hüküm, kanun hükmü, koşul, yargı, karşılık, yedek akçe
• publicize: [publicize (Amer.) ] f. reklâmını yapmak, halka duyurmak, ilan etmek
• publish: f. yayınlamak
• punctual: s. dakik
• punctuality: i. dakiklik
• purchase: f. satın almak i. satın alma, etki
• purify: f. arıtmak, temizlemek, saf hale getirmek, arındırmak, arınmak, arıtılmak
• pursue: f. izlemek, peşinde koşmak, takip etmek, kovalamak, peşinde olmak, peşine düşmek, yürütmek, devam etmek, sürdürmek
• put off: ertelemek, baştan savmak, soğutmak, canını sıkmak, zorla indirmek, oyalamak, sonraya bırakmak, savsaklamak, atlatmak, engel olmak, yutturmak, çıkarmak (elbise), bırakmak, üstünden atmak, kurtulmak, kaçırmak (iştah), kırmak (cesaret), denize açılmak
• quack: f. vakvak etmek, ördek gibi bağırmak, dırdır etmek, şarlatanlık yapmak i. ördek sesi, vakvak, dırdır, zevzeklik, sahte doktor, şarlatan ünl. vak
• quadruple: f. dört katına çıkarmak, dört misli artmak i. dört katı s. dört misli, dört katı, dörtlü, dört
• qualitative: s. niteleyici, nitel, nitelik, kalitatif
• quantitative: s. nicel, sayısal, miktar, kantitatif
• quarantine: f. karantinaya almak, tecrit etmek (ülke), izole etmek (ülke) i. karantina
• quarrelsome: s. kavgacı, huysuz, geçimsiz
• quarry: f. taş ocağından çıkarmak, taş ocağı açmak, araştırmak i. taş ocağı, yontma yapı taşı, karo, baklava şeklinde cam, maden, av, tuzağa düşürülen kimse
• quarter: f. dörde bölmek i. çeyrek, yirmibeş sent, köşe
• quarter-final:
• quarterly: i. üç ayda bir çıkan dergi, üç aylık bülten s. çeyrek, üç aylık, üç ayda bir olan zf. üç ayda bir
• quartet: i. dört sesli parça, dörtlü, kuartet
• quasi: ök. yarı, benzeri, sanki, sözde zf. yarı, sanki, benzeri, güya, sözde
• quay: i. rıhtım, iskele
• queen-mother: