Kpds Kelimeleri

• diminish: f. azaltmak, eksiltmek, azalmak; küçültmek; inceltmek; sivriltmek; kısmak
• direct: f. yöneltmek, komuta etmek s. dolaysız
• discipline: f. terbiye etmek i. disiplin
• discourteous: s. nezaketsiz, saygısız, kaba
• discover: f. keşfetmek, farketmek
• discreet: s. tedbirli, ihtiyatlı, ağzı sıkı, sır saklayan, ketum, sağduyulu
• discrepancy: i. çelişki, uyuşmazlık, farklılık, aykırılık, tutarsızlık
• discretion: i. ihtiyat, tedbir, aklıselimlik, takdir, erginlik, sağduyulu olma, temyiz gücü, incelik, naziklik, ağzı sıkılık, hoşgörü
• discuss: f. tartışmak, görüşmek
• disease: i. hastalık
• disestablish: f. kiliseyi devletten ayırmak, kadrodan çıkarmak
• disgraced: [disgrace] f. utandırmak, rezil etmek, gözden düşürmek
• disgust: f. iğrendirmek i. bıkkınlık, tiksinme
• dishonest: s. sahtekâr, hileli, aldatıcı; karaktersiz; namussuz, şerefsiz, dürüst olmayan
• disintegrate: f. parçalara ayırmak, parçalamak, atomlarına ayırmak, dağılmak, paramparça olmak, parçalanmak
• dismiss: f. işten çıkarmak, salıvermek i. azletme ünl. dağılın
• dispense: f. dağıtmak; uygulamak; ilaç hazırlamak; bağışlamak; hariç tutmak
• display: f. sergilemek i. teşhir, sergi
• disposition: i. istek, eğilim; yaradılış, yapı, yetenek; düzen, kullanma yetkisi, tahsis, idare, emir, kural
• disprove: f. aksini kanıtlamak, çürütmek, yalanlamak
• dispute: f. münakaşa etmek i. tartışma
• disregard: f. ihmal etmek, önemsememek, aldırmamak, saymamak, takmamak, hiçe saymak; saygısızlık etmek i. önemsememe, umursamama, takmama, saymama, ihmal
• disregard own:
• disrespect: f. saygısızlık etmek, hürmet etmemek, saymamak, kabalık etmek i. saygısızlık, kabalık
• dissect: f. kesip parçalara ayırmak, parçalayıp incelemek, kadavrayı incelemek, incelemek
• dissent: f. farklı düşünmek, karşı olmak, muhalif olmak; anglikan kilisesinden ayrılmak i. düşünce ayrılığı, karşıt düşüncede olma, muhalefet; anglikan kilisesine karşı olma
• dissolve: f. eritmek, erimek; yok etmek, yok olmak, sona erdirmek; kontrolunü kaybetmek, feshetmek, dağıtmak, dağılmak; bozmak; halletmek, aydınlatmak i. birbirine karışan görüntü
• distinguish: f. ayırt etmek
• distinguished: s. seçkin, güzide; farkedilebilir, görülebilir; ünlü, tanınmış; sivrilmiş
• distribute: f. dağıtmak
• distrust: f. güvenmemek, inanmamak, şüphe duymak i. güvensizlik, kuşku
• ditch: f. hendek kazmak, suyolu açmak, hendekle çevirmek, hendeğe yuvarlamak; terketmek; sepetlemek; kurtulmak; dersi asmak, denize iniş yapmak i. kuzey denizi, manş denizi i. hendek, suyolu, ark, yağmur suyunun oluşturduğu kanal
• diverse: s. çeşitli, türlü türlü, farklı, değişik
• divert: f. çevirmek, yönlendirmek, başka yöne çekmek, ayırmak; bir köşeye koymak; eğlendirmek, oyalamak; dağıtmak
• divide: f. bölmek, ayırmak i. yaşam ile ölüm arasındaki çizgi
• divulge: f. açığa vurmak, ifşa etmek, ortaya dökmek, yaymak
• docile: s. uysal, yumuşak başlı, uslu
• document: f. belgelemek i. belge, evrak
• donate: f. bağışlamak
• dormant: s. uyku halinde, uyuyan, hareketsiz, uyuşuk; keşfedilmemiş
• dormitory: i. yatakhane, koğuş, yurt
• double: f. ikiye katlamak i. çift s. çifte
• doubt: f. şüphe etmek i. şüphe, tereddüd
• draft: f. taslağını çizmek i. müsvedde
• dramatize: [dramatize (Amer.) ] f. dramatize etmek, oyun haline getirmek, sahnelenmeye uygun olmak; abartmak, büyütmek, abartılı davranmak
• drastic: s. şiddetli, sert, zorlayıcı, yasaklayıcı
• draw: f. çizmek, karalamak (yazı, resim) i. çekiliş, cazibe
• drawattention:
• drift: f. sürüklenmek, kendini koyvermek, hayatın akışına bırakmak, gayesiz yaşamak, yığılmak, toplanmak, sürüklemek, yığmak i. sürüklenme, göç, akıntıya kapılma, sapma, eğilim, gidişat, erek, amaç, düşünme, anlama, akıntı, etki, belirsizlik
• drill: f. delmek i. matkap, delgi