Kpds Kelimeleri

• entail: f. satılmaması koşuluyla vermek, şarta bağlamak, gerektirmek, yol açmak, kaosamak i. satılmaması koşuluyla verilen mülk, mülkiyeti muhafaza
• entangle: f. karıştırmak, dolaştırmak, başını derde sokmak, bulaştırmak
• entente: i. uyuşma, anlaşma, itilaf i. antant
• enterprise: i. girişim, kuruluş
• entertain: f. eğlendirmek, oyalamak
• enthrone: f. tahta çıkarmak, taç giydirmek, göklere çıkarmak, başına taç etmek
• enthusiasm: i. gayret, heyecan, şevk, heves, coşku, istek, coşkunluk, hayranlık
• enthusiastically: hevesle
• entice: f. kandırmak, ayartmak, baştan çıkarmak, ikna etmek
• entitle: f. isimlendirmek, yetki vermek
• entreat: f. yalvarmak, üstelemek, rica etmek
• entrench: f. siper kazmak, siperlerle kuşatmak, yerleştirmek, sağlama almak
• enumerate: f. saymak, birer birer saymak, sayıp dökmek, belirtmek
• enunciate: f. kesinlikle ifade etmek, söylemek, bildirmek, ilan etmek, ileri sürmek, iddia etmek
• envelop: f. sarmak, kaplamak, örtmek, kuşatmak
• envisage: f. göze almak, kafasında canlandırmak, önceden düşünmek
• envoy: i. elçi, temsilci, delege, resul, yazarın yazıdaki son sözü
• envy: f. gıpta etmek, imrenmek, gözü kalmak, kıskanmak, çekememek i. gıpta, imrenme, kıskançlık, haset, çekememezlik, gıpta edilen şey, kıskanılan kimse
• epidemic: i. epidemi, salgın, salgın hastalık s. salgın, yaygın
• epilogue: i. son söz, sonuç bölümü
• epitaph: i. kitabe
• epitome: i. özet, öz, somut örnek, simge
• epoch: i. devir, çağ, dönem
• equalize: [equalize (Amer.) ] f. eşitlemek, dengelemek
• equate: f. eşitlemek
• equip: f. donatmak, kuşatmak
• equitable: s. adil, eşitlikçi, insaflı, tarafsız, adalete uygun
• equivalent: i. bedel, karşılık, eşitlik s. eşit, denk, eşdeğer
• equivocal: s. iki anlamlı, şüpheli, belirsiz, lastikli
• era: i. devir, çağ, çığır, tarih başlangıcı, tarih hesabı
• eradicate: f. kökünden halletmek, kökünü kurutmak, yok etmek, kökünden sökmek
• erase: f. silmek, kazımak, temizlemek, öldürmek, silip atmak
• erect: f. dikmek, kurmak s. dik
• ergo: bğ. bundan dolayı, dolayısıyla ök. iş
• erode: f. kemirmek, aşındırmak, sarsmak, tüketmek
• err: f. yanılmak, hata yapmak, yanlış olmak, günah işlemek
• erudite: s. alim, bilgin, bilgili, bilge, bilimsel
• erupt: f. püskürmek, fışkırmak, çıkmak, patlamak, patlak vermek, çıkagelmek
• escapade: i. kaçamak, hoppalık, çılgınlık
• esoteric: s. ezoterik, belli bir gruba hitap eden, özel, gizli
• espionage: i. casusluk
• essence: i. esas, öz, cevher, ruh, nitelik, esans
• essential: s. başlıca, gerekli i. asıl gerekli şey, esas özellik
• establish: f. kurmak, yapmak
• estate: i. mülk, arazi
• esteem: f. değer vermek, saygı duymak, takdir etmek, addetmek, kanısında olmak, inanmak i. saygınlık, saygı, itibar, sanı, kanı, rağbet
• estimate: f. tahmin etmek, değer biçmek i. tahmin, takdir
• estrange: f. soğutmak, yabancılaştırmak, uzaklaştırmak
• estuary: i. haliç, nehir ağzı
• eternal: s. ölümsüz, ölmez, sonsuz, baki, ebedi