Kpds Kelimeleri

• bargain: f. pazarlık etmek, anlaşmak i. pazarlık, kelepir
• barge: f. dalmak; çarpmak; toslamak i. mavna, duba, salapurya; yüzen ev; saltanat kayığı
• barracks: i. kışla, çirkin büyük bina
• barter: f. değiş tokuş etmek, takas etmek, mübâdele etmek, trampa etmek i. takas, trampa, değiş tokuş, mübâdele
• base: f. dayandırmak i. temel s. alçak
• battalion: i. tabur, kıta
• bayonet: f. süngülemek i. süngü, kasatura, bayonet s. süngü, bayonet
• beacon: f. işaret koymak, yol göstermek i. fener, işaret ateşi, işaret kulesi, uyarı ışığı, radyofar, yol gösteren sinyal, trafik lâmbası
• beast: i. hayvan, canavar, sevimsiz kimse
• become: f. olmak, haline gelmek
• beggar: f. fakirleştirmek, dilenciye çevirmek, gerektirmek i. dilenci; kerata (Argo), köftehor
• belittle: f. küçültmek, alçaltmak, aşağılamak, küçümsemek, küçük görmek
• bellicose: s. kavgacı, mücâdeleci, savaşçı
• belligerent: i. savaşan devlet s. münakaşacı; savaşan, savaş durumundaki, savaşçı, kavgacı, dövüşçü
• bellows: i. körük, üfleç, akciğer
• beneficial: s. yararlı, hayırlı, faydalı; kârlı, kazançlı; mülkten yararlanma hakkıyla ilgili (hukuk),
• benefit: f. yararı dokunmak i. yarar, çıkar, kazanç
• bequeath: f. miras bırakmak, vasiyetle bırakmak
• bereavement: i. yakınının ölümü, kayıp (ölüm)
• beseech: f. rica etmek, yalvarmak, dilemek
• besiege: f. kuşatmak, sıkıştırmak, yağmuruna tutmak (Argo)
• best man: sağdıç
• bestial: s. hayvan gibi, hayvani, hayvanca, yabani, barbar
• bestow: f. vermek, bağışlamak, hediye etmek, yerine koymak
• betray: f. ihanet etmek; hıyanet etmek, hainlik etmek, kötüye kullanmak; ele vermek, açığa vurmak; ağzından kaçırmak
• beverage: i. içecek, meşrubat
• bewilder: f. şaşırtmak, hayret ettirmek, sersemletmek
• bewitch: f. büyülemek, büyü yapmak, afsunlamak
• bid: f. fiyat vermek, teklif vermek, deklare etmek; söylemek, demek, emretmek, davet etmek; elde etmeye çalışmak i. teklif, fiyat teklifi, ihale, para sürme, deklarasyon, girişim, teşebbüs, davet
• bidding: i. fiyat verme, teklif verme, emir
• biennial: i. iki yıl yaşayan bitki s. iki yıllık, iki yıl süren, iki yılda bir olan
• bigamy: i. bigami, iki eşlilik
• bigot: i. bağnaz kimse, dar görüşlü kimse, yobaz
• binocular: s. iki gözlü
• bizarre: s. acayip, tuhaf, garip
• blackmail: f. şantaj yapmak, para sızdırmak i. şantaj, şantajla koparılan para
• blame: f. suçlamak, ayıplamak i. kabahat, kınama
• bland: s. yumuşak, kibar; mülayim
• blaspheme: f. küfretmek (dine)
• blast:
• blast furnace: maden eritme ocağı, yüksek fırın
• blatant: s. gürültücü, yaygaracı; bariz, besbelli olan
• bleach: f. beyazlatmak, ağartmak, rengini açmak i. beyazlatıcı, ağartıcı, çamaşır suyu
• bleak: i. inci balığı, tatlısu sardalyası s. soğuk, rüzgâr alan, rüzgârlı; çıplak; umutsuz, kasvetli, üzgün
• bleed: f. kanamak; kan ağlamak; kan kaybetmek, kan almak, kanını emmek, para sızdırmak, boşaltmak (sıvı, gaz), akmak (boyası)
• blemish: f. bozmak, güzelliğini bozmak, lekelemek, karalamak i. kusur, hata, leke
• blend: f. harmanlamak, karıştırmak, karışmak, kaynaşmak, uyum sağlamak i. harman, harmanlama, karışım
• bless: f. kutsamak, şükretmek
• blight: f. kötü izlenim bırakmak; suya düşürmek; boşa çıkarmak, kırmak (umut) i. mantar, küf; afet, felâket, yıkım; karmaşa; keşmekeş (Argo)
• blindfold: f. gözlerini bağlamak, gözünü kör etmek zf. gözleri bağlı olarak, körü körüne, düşüncesizce s. gözleri bağlı, körü körüne olan, düşüncesiz