Kpds Kelimeleri

• parable: i. mesel, kıssa
• paramount: s. ulu, yüce, en yüksek, olağanüstü
• paraphrase: f. yorumlamak, başka kelimelerle açıklamak i. yorum, açıklama
• parity: i. eşitlik, benzerlik, parite
• parsimony: i. cimrilik, pintilik, aşırı tutumluluk
• partial: s. kısmi, tam olmayan, taraflı, düşkün
• participate: f. katılmak, pay almak
• parting: i. ayrılma, veda, ölme, ayırma çizgisi, saçı ayırma çizgisi s. ayrılık, veda, ayıran, bölen
• partisan: i. partizan, taraftar, yandaş, gerilla, baltalı kargı s. partizan, taraflı, parti taraftarı olan
• partner: f. ortak etmek i. ortak, eş
• pass: f. geçmek i. geçit, paso
• passageway: i. geçit, pasaj, koridor [brit.]
• patent: f. patent almak, patent vermek i. patent, tescil s. patentli, tescilli, patent, açık, aşikâr, belli
• pathetic: s. acınacak, acıklı, dokunaklı, hazin, ümitsiz, yürek parçalayıcı
• patriot: i. vatansever kişi, yurtsever kimse
• patron: i. sürekli müşteri, patron, koruyucu
• pattern: f. örnek almak i. örnek, model s. ideal
• pay attention to: dikkat etmek, ilgilenmek, dikkate almak, önemsemek
• peasant: s. köylü i. cahil tip
• peculiarity: i. özellik, acayiplik
• pedestal: i. kaide, temel
• pedestrian: i. yaya s. yayalara ait
• pedigree: s. safkan, cins i. soy, soyağacı, köken, cins hayvan, safkan evcil hayvan
• pedlar: i. seyyar satıcı, dağıtıcı, işportacı, dedikoducu, lafçı
• penal: s. cezaya ait, ceza, ceza gerektiren
• penetrate: f. içine girmek, arasından geçmek, sokulmak, işlemek, içyüzünü anlamak, nüfuz etmek
• penultimate: i. sondan bir önceki hece s. sondan bir önceki
• perceive: f. algılamak, hissetmek, sezmek, kavramak, kestirmek, idrak etmek, farketmek, seçmek
• percent: s. yüzde i. yüzde, kâr payı, hisse
• perceptive: s. 1. sezgileri kuvvetli, ferasetli. 2. çok akıllıca, zekice.
• perennial: i. uzun omürlü bitki, çok yıllık bitki s. uzun ömürlü, kalıcı, sürekli
• perfect: f. mükemmelleştirmek i. tamamlanmış geçmiş zamanlı fiil s. mükemmel, kusursuz
• perform: f. oynamak, yerine getirmek
• perfunctory: s. üstünkörü, baştan savma, yarım yamalak, yapmış olmak için, formalite icabı
• peril: f. tehlikeye atmak i. tehlike
• perimeter: i. çevre, çevre uzunluğu, gözün görüş alanını ölçen alet
• perjury: i. yalan yere yemin, yalancı şahitlik, yeminini bozma
• permit: f. izin vermek i. izin
• persecute: f. eziyet etmek, acı çektirmek, işkence etmek, sıkıntı vermek
• persevere: f. sebat etmek, direnmek, azmetmek
• personality: i. şahsiyet, kişilik
• persuade: f. kandırmak
• pertinent: s. uygun, münasip, yerinde, ilgili
• perturb: f. huzursuz etmek, endişelendirmek, kaygılandırmak, kafasını karıştırmak
• perverse: s. ters, aksi, kötü huylu, sapık, bozuk, inatçı, huysuz
• pessimistic: s. kötümser, karamsar, pesimistik
• pest: i. belâ, musibet, veba, rahatsız edici şey
• phony: i. sahtekâr, şarlatan, sahte, sahte şey s. sahte, kalp, düzmece
• photograph: f. fotoğraflamak, fotoğrafını çekmek, resim vermek, çıkmak [fot.] i. fotoğraf
• pick up: f. toplamak, toparlamak, yerden kaldırmak, almak, arabaya almak, arabayla almak, kaldırmak, adam seçmek (oyun), tutuklamak, algılamak, kavramak, kafası almak, toparlanmak, iyileşmek, dostluk kurmak, hızlanmak, hız kazanmak, kazmak