Kpds Kelimeleri

• generation: i. kuşak, dünyaya getirme, nesil, jenerasyon, üretme, üretim, oluşturma
• generosity: i. büyüklük, cömertlik, soylu davranış
• genial: s. güler yüzlü, neşeli, hayat dolu, cana yakın, ılımlı, hayat veren
• genocide: i. soykırım, genosit
• gentle: s. kibar, nazik
• genuinely: zf. gerçek olarak, gerçekten
• germ: f. çimlenmek i. mikrop, bakteri, virüs, tohum
• germinate: f. çimlenmek, filizlenmek, gelişmeye başlamak, filizlendirmek
• gestation: i. gebelik süresi, gebelik dönemi, oluşma dönemi
• ghastly: s. korkunç, ölü gibi solgun, berbat, zoraki zf. dehşetle, korkunç, feci, berbat
• gift: i. hediye, doğuştan yetenek
• gigantic: s. dev gibi, kocaman, devasa
• giggle: f. kıkırdamak, kıkır kıkır gülmek i. kıkırdama
• gist: i. öz, özet, ana fikir, asıl
• glacier: i. buzul
• glamour: f. büyülemek, çekmek, etkilemek i. büyü, sihir, cazibe, çekicilik, göz kamaştırıcılık
• glance: f. göz atmak, göz gezdirmek, bakıvermek, parıldamak i. kısa bakış, bakış, parıltı, sıyırma, imâ; parlak, kükürtlü mineral
• gleeful: s. neşeli, şen, sinsice gülen, komşusuna gülen
• global: s. global, evrensel, dünya çapında, küre biçiminde
• globe: f. küreselleşmek i. küre, dünya
• glossary: i. açıklayıcı sözlük, sözlük
• goal: i. amaç, sayı
• godfather: i. vaftiz babası, manevi baba, mafya babası
• gold plated: altın kaplama, altın kaplanmış
• gold rimmed:
• goods: i. mal, eşya, yük
• goodwill: i. hava parası, iyi niyet, temiz kalplilik
• gorgeous: s. muhteşem, harika, göz kamaştırıcı, görkemli, parlak
• gospel: i. İncil
• gossip: f. dedikodu yapmak i. dedikodu, gevezelik
• gourmet: i. ağzının tadını bilen kimse, şaraptan anlayan kimse
• govern: f. yönetmek
• government: i. hükümet, yönetim biçimi
• governor: i. vali, eyalet valisi [amer.], yönetici, müdür (banka, hapishane), patron, baba, bey
• grace: f. süslemek, lütfetmek, teşrif etmek, onur vermek, şereflendirmek i. incelik, zarafet, nezaket, heves, istek, görgü, saygınlık, lütuf, merhamet, erdem, kanuni süre, süsleme [müz.]
• graduate: f. mezun etmek i. mezun s. mezun
• graft: f. aşılamak, nakletmek, yolsuzluk yapmak, rüşvet vermek, para yemek i. aşı, aşı kalemi, organ nakli, doku nakli, nakledilen organ, rüşvet, yolsuzluk, yozlaşma
• grain: f. tanelemek, öğütmek i. tane, tahıl
• granary: i. tahıl ambarı, hububat ambarı
• grandiose: s. heybetli, görkemli, muazzam, göz alıcı, tantanalı
• grateful: s. minnettar
• gratify: f. hoşnut etmek, memnun etmek, tatmin etmek, gidermek, kendini kaptırmak, sevindirmek
• gratis: zf. yok yere, gereksiz yere, sebepsiz, parasız olarak, bedava s. bedava, parasız
• gratitude: i. minnettarlık, şükran, şükür, gönül borcu
• grave: f. oymak i. mezar s. önemli, kasvetli
• greed: i. hırs, açgözlülük, oburluk
• grievance: i. dert, sorun, şikâyet, yakınma, kindarlık, kincilik
• grieve: f. üzmek, kederlendirmek, dert vermek, üzülmek
• grudge: f. isteksizce vermek, isteksiz olmak, esirgemek, haset etmek i. kin, garez, kıskanma, kincilik, hınç, garaz, kindarlık
• gruesome: s. korkunç, ürkütücü, dehşet verici