En çok kullanılan 2000 İngilizce kelime

• thunder: f. gürlemek i. gök gürültüsü
• thursday: i. perşembe
• thus: zf. böylece, bunun için
• ticket: f. etiketlemek i. bilet, fiş, etiket
• tidy: i. ıvır zıvır kutusu s. düzenli
• tight: s. sıkı, gergin
• time: f. zamanlama yapmak i. zaman, vade
• timetable: i. tarife, ders programı
• tin: f. konservelemek i. teneke s. kalay
• tiny: i. ufaklık s. mini
• tissue: i. doku, ince kumaş
• title: i. başlık, ünvan
• to: ed. e, ye, ya, e doğru, göre, karşı
• today: zf. bugün, günümüzde
• toe: f. ayak parmakları ile dokunmak i. ayak parmağı
• together: s. peşinden ayrılmayan zf. beraber
• tomorrow: zf. yarın
• tone: f. ayarlamak i. ses, ton, güç
• tongue: f. dil vuruşu yapmak (çalgı) i. dil, lisan
• tonight: zf. bu gece
• too: zf. de, dahi, çok
• tool: f. aletle işlemek i. alet, araç
• tooth: f. dişlemek i. diş, pütür
• top: f. üstünü kapamak i. üst, tepe s. en yüksek, en iyi
• topic: i. konu
• total: f. toplamını bulmak i. toplam, tutar s. bütün, toptan
• totally: zf. bütünüyle
• tour: f. tur yapmak i. gezi, tur
• toward: e doğru, e karşı, uysal
• towards: ed. e doğru, e karşı
• towel: f. havlu ile kurulamak i. havlu
• tower: f. kule gibi yükselmek i. kule
• town: i. kent, ilçe, kasaba s. kent
• toy: f. oynamak i. önemsiz şey s. oyuncak
• trace: f. çizmek, tasarlamak i. ipucu, belirti
• trade: f. ticaret yapmak i. ticaret, iş
• traffic: f. değiş tokuş etmek i. trafik, gidiş geliş
• tray: i. tepsi
• treasure: f. değer vermek i. hazine, define, servet
• treatment: i. tedavi, davranış
• tree: f. ağaca çıkarmak i. ağaç, mil
• triangle: üçgen
• trick: f. kandırmak i. aldatmaca s. hileli
• trouble: f. rahatsız etmek i. sıkıntı, üzüntü
• trousers: i. pantolon
• truck: f. takas etmek i. kamyon, yük vagonu, takas
• true: s. esaslı, gerçek zf. doğru
• true .:
• trunk: i. gövde, beden
• truth: i. doğruluk, gerçeklik
• tube: f. boru döşemek i. tüp, boru
• tuesday: i. salı
• tunnel: f. tünel açmak i. tünel
• twenty: yirmi
• twice: zf. iki kere
• two: ikili ök. iki
• type: f. daktilo ile yazmak i. tip, örnek
• typical: s. tipik, özgün
• ugly: s. çirkin, iğrenç
• umbrella: i. şemsiye, koruyucu
• unable: s. elinden gelmez
• uncle: i. amca, dayı
• unconscious: s. baygın, bilinçsiz, kasıtsız
• under: s. alt zf. altına ed. altında
• underclothes: i. iç çamaşırları
• unemployment: i. işsizlik
• unfair: s. haksız, hileli
• unfavourable: s. elverişsiz, sakıncalı
• unhappy: s. mutsuz, üzgün
• unhealthy: s. sağlıksız, sağlığa zararlı
• unit: i. birim
• university: i. üniversite
• unknown: i. bilinmeyen s. meçhul, yabancı
• unless: ed. den başka bğ. olmadıkça
• unlikely: s. pek mümkün olmayan zf. ihtimali olmadan
• unload: f. boşaltmak
• unlock: f. kilidini açmak
• until: ed. değin bğ. inceye kadar
• up: ed. yukarı i. artış ünl. kalk, yaşasın, yukarı
• up-to-date: s. güncel, çağdaş
• upper: i. üst parça s. üstteki, üst
• upstairs: i. üst kat zf. yukarıda
• urgent: s. acil, kaçınılmaz
• us: [US (United States) ] i. amerika birleşik devletleri, bize, bizi
• useful: s. yararlı, kullanışlı, işe yarar
• usual: s. olağan, her zamanki
• vacant: s. boş, açık
• vain: s. boş, faydasız
• valley: i. vadi
• valuable: s. değerli
• value: f. değer biçmek i. değer, önem
• variety: i. çeşitlilik
• various: s. çeşitli, birçok
• vary: değiştirmek, çeşitlemek
• vegetable: i. sebze, bitki s. bitkisel, sebze
• verb: i. fiil, eylem
• very: s. çok zf. pek, en
• victim: i. kurban
• victory: i. zafer, başarı
• view: f. bakmak, seyretmek i. bakış, manzara