En çok kullanılan 2500 İngilizce kelime

• danger: i. tehlike, tehdit
• dangerous: s. tehlikeli, riskli
• dark: i. karanlık, koyu renk s. loş, kasvetli
• dash: f. vurmak, çarpmak i. hücum, darbe
• date: f. tarih atmak, buluşmak i. tarih, randevu
• daughter: i. kız, kız evlât
• day: i. gün, gündüz
• dead: i. ölü zaman s. ölü, çıkmaz zf. aşırı
• deafness word_name_2: Sağırlık ,ağır işitme
• dear: i. sevilen kimse s. sevgili zf. samimi olarak
• death: i. ölüm, yıkım
• deceive: f. kandırmak, dolandırmak
• december: i. Aralık
• decimal: i. ondalık s. ondalık, onlu
• decision: i. karar, sonuç
• deed: f. senetle devretmek i. iş, kahramanlık, başarı
• deep: i. derinlik; koyuluk s. derin, koyu
• deer: i. geyik
• defeat: f. yenmek i. yenilgi, hüsran
• defence: [defence (Brit.) ] i. savunma, himaye
• definite: s. kesin, şüphesiz
• degree: i. derece, rütbe
• delicate: s. nazik, duyarlı, lezzetli
• delicious: s. lezzetli
• delight: f. hoşnut etmek i. zevk, haz, sevinç
• delightful: s. hoş, zevkli, tatlı
• demolish: f. yıkmak, tahrip etmek
• demonstrate: f. göstermek, örnekle açıklamak
• demonstration: i. ispat, gösterme
• dentist: i. dişçi, diş doktoru
• department: i. bölüm, şube
• deposit: f. para yatırmak, çökelmek i. tortu, teminât, emanet
• depress: f. moralini bozmak
• depth: i. derinlik, en derin nokta
• desert: f. yüzüstü bırakmak i. çöl s. çorak
• design: f. tasarlamak i. tasarı
• desire: f. arzulamak i. arzu, şevk
• desk: i. çalışma masası s. masa
• despair: f. umudunu kesmek i. çaresizlik
• dessert: i. tatlı, meyve
• destruction: i. imha, tahribat
• detail: f. ayrıntılı anlatmak i. ayrıntı
• determine: f. kararlaştırmak, belirlemek
• determined: s. azimli, kararlı, kesin
• development: i. büyüme, gelişme
• devil: f. rahatsız etmek i. şeytan
• dial: f. tuşlamak i. telefon kadranı
• diamond: i. elmas, pırlanta, baklava şekli
• diary: i. günlük, hatıra defteri, ajanda
• dictator: i. diktatör
• dictionary: i. sözlük
• differ: f. farklı olmak
• difference: i. fark, ayrım
• different: s. farklı, değişik, çeşitli
• difficult: s. zor
• dinner: i. akşam yemeği, ziyafet
• diploma: i. diploma
• diplomat: i. diplomat
• direct: f. yöneltmek, komuta etmek s. dolaysız
• direction: i. yön, kumanda
• director: i. yönetici, yönetmen
• dirt: i. kir, çerçöp, çamur
• dirty: f. kirletmek s. kirli, iğrenç
• disadvantage: i. dezavantaj, zarar
• disagree: f. aynı fikirde olmamak, uyuşmamak
• disc: i. disk, daire, plâk (gramofon)
• disc-jockey: i. diskjokey
• discipline: f. terbiye etmek i. disiplin
• disease: i. hastalık
• dish: f. servis yapmak i. tabak
• disobey: f. itaat etmemek
• display: f. sergilemek i. teşhir, sergi
• dispose: f. düzenlemek, kullanmak, ikna etmek
• dispute: f. münakaşa etmek i. tartışma
• distance: f. uzakta tutmak i. uzaklık, mesafe
• distant: s. uzak
• distinct: s. ayrı, farklı, başka
• district: i. bölge, semt
• division: i. bölüm, anlaşmazlık
• dizzy: f. başını döndürmek s. baş döndürücü, şaşkın
• dock: f. rıhtıma yanaşmak i. tersane, rıhtım
• doctor: f. doktorluk yapmak i. doktor
• document: f. belgelemek i. belge, evrak
• dog: f. takip etmek i. köpek
• doll: i. oyuncak bebek
• dollar: i. dolar, beş şilin [brit.]
• domestic: i. hizmetçi s. eve ait, evcil, yerli
• don't: i. yasak, yapılmaması gereken şey
• donkey: i. eşek s. yedek
• door: i. kapı, eşik, giriş
• double: f. ikiye katlamak i. çift s. çifte
• down: f. yere indirmek i. tüy, bunalım s. aşağıya doğru
• dreadful: s. berbat, korkunç
• dreadfully: çok çok
• drill: f. delmek i. matkap, delgi
• drug: f. ilaç vermek, uyuşturucu vermek i. ilaç, uyuşturucu
• duck: f. daldırıp çıkarmak i. ördek
• due: i. hak s. zamanı gelmiş zf. tam
• dull: f. köreltmek, uyuşturmak s. kör, sersem
• during: ed. iken, esnasında