Toefl-ielts-toeic kelimeleri

• despond: f. ümidini kesmek, morali bozulmak; cesaretini kaybetmek i. umutsuzluk, moral bozukluğu
• despondent: s. umutsuz, morali bozuk
• despot: i. despot, zorba, acımasız
• despotism: i. despotluk, zorbalık
• destitute: s. fakir, muhtaç, yoksun, mahrum, sefil
• desultory: s. istikrarsız, tutarsız, düzensiz, rasgele; gelişigüzel; maymun iştahlı (Argo)
• deter: f. gözünü korkutup vazgeçirmek; yıldırmak, caydırmak
• deteriorate: f. kötüleşmek, bozulmak, bozmak; fenalaşmak; gerilemek
• determinate: s. belirli, sınırlı
• determination: i. belirtme, niyet, kararlılık, azim, karar, tespit, belirleme; saptama, saplantı
• deterrent: i. vazgeçiren şey, caydıran kimse, caydırıcı silah s. engelleyici, caydırıcı
• detest: f. nefret etmek, iğrenmek; hoşlanmamak
• detract: f. eksiltmek, azaltmak; küçük düşürmek, alçaltmak; değerini düşürmek
• detriment: i. zarar, hasar
• detrude: f. aşağı itmek, itip çıkarmak
• deviate: f. sapmak, ayrılmak, yoldan çıkmak, saptırmak
• devilry: i. sihirbazlık; şeytanlık,kötülük; yaramazlık, huysuzluk
• deviltry: şeytanlık
• devious: s. dolambaçlı; aldatıcı, dürüst olamayan; sapa
• devise: f. tasarlamak, planlamak, icat etmek, bulmak; vasiyetle bırakmak i. vasiyet, vasiyetle bırakılan mülk
• devout: s. dindar, içten, samimi, ciddi, sadık, istekli
• dexterity: i. ustalık, hüner, maharet, beceri, el çabukluğu, beceriklilik
• diabolic: s. şeytan gibi, şeytani, şeytanca, şeytanın etkisi altında; insanlık dışı
• diacritical: ayiran
• diagnose: f. teşhis etmek, tanımlamak, hakkında bilgi vermek
• diagnosis: i. teşhis, tanı, belirtme, gösterme
• dialect: i. lehçe, ağız, diyalekt
• dialectician: i. mantıkçı
• dialogue: i. diyalog, karşılıklı konuşma
• diaphanous: s. yarı saydam; donuk
• diatomic: çift atomlu
• diatribe: i. sert eleştiri, küçük düşürücü eleştirme; hiciv
• dictum: i. resmi açıklama; hüküm; vecize, özdeyiş
• didactic: s. öğretici, eğitici, öğretmenlik taslayan, didaktik
• difference: i. fark, ayrım
• differentia:
• differential: i. diferansiyel dişlisi, türev alma; değer farkı s. ayrımcı, ayrım yapan, ayrımsal, diferansiyel; farklı olan; kademeli
• differentiate: f. farklılaştırmak, ayırdetmek, ayırt etmek, farkı görmek, ayrım yapmak, fark gözetmek
• diffidence: i. çekingenlik, kendine güvensizlik, çekinme
• diffident: s. çekingen, utangaç, kendine güveni olmayan, pısırık
• diffusible: s. dağılabilir, yayılır
• diffusion: i. yayılma, dağılma, yayma; nüfuz
• dignitary: i. yüksek mevkili kimse; büyük adam; ruhani lider
• digraph: i. tek sesi oluşturan iki harf
• digress: f. dışına çıkmak, sapmak; konuyu dağıtmak
• dilate: f. genişletmek, genişlemek, büyütmek, açmak, açıklamak
• dilatory: s. geciktirici, oyalayıcı; ağırdan alan, üşengeç
• dilemma: i. çıkmaz, ikisi de birbirinden zor iki seçenek, ikilem
• dilettante: i. amatör, zevk için ilgilenen kimse; güzel sanatlar meraklısı
• diligence: i. çaba, çalışkanlık, hamaratlık; önlem; atlı posta arabası