Toefl-ielts-toeic kelimeleri

• defensible: s. savunulabilir; hak verilir
• defensive: s. savunma, savunan, koruyan, savunma amaçlı i. savunma
• defer: f. ertelemek, saygı göstermek
• deference: i. hürmet, saygı, itaat, riayet; uyma
• defiant: s. muhalif, karşı gelen; meydan okuyan; uymayan
• deficiency: i. eksiklik, eksik, yetersizlik; yoksunluk; gereksinim; kusur, noksan, açık, gerilik; hesap açığı
• deficient: s. eksik, yetersiz; açık, gerekli olan
• definite: s. kesin, şüphesiz
• deflect: f. saptırmak, sapmak; döndürmek, dönmek; çevirmek; caymak
• deforest: f. ağaçları yok etmek, ormansızlaştırmak
• deform: f. deforme etmek, biçimini bozmak; çirkinleştirmek
• deformity: i. şekil bozukluğu, biçimsizlik; sakatlık, bozukluk; moral bozukluğu
• defraud: f. dolandırmak, hakkını yemek, aldatmak; elinden almak
• defray: f. ödemek, ödeme yapmak, masrafı karşılamak
• degeneracy: i. dejenere olma, yozlaşma
• degenerate: f. dejenere olmak; soyu bozulmak, yozlaşmak i. bozulmuş kimse; yoz hayvan s. soysuz, soysuzlaşmış, yoz, yozlaşmış, bozulmuş, dejenere
• degradation: i. indirme, düşürme, azalma, indirgeme, alçalma; rütbe indirme; bozulma
• degrade: f. indirmek, indirgemek, düşmek; rütbesini indirmek; küçük düşürmek, onurunu kırmak; rengini açmak, aşınmaya uğramak, gerilemek
• dehydrate: f. suyunu almak, kurutmak
• deify: f. tanrılaştırmak; tapmak
• deign: f. alçakgönüllülük yapmak, tenezzül etmek, lütfetmek; bahşetmek
• deist: i. deist, dinlere değil tanrıya inanan kimse
• deity: i. tanrılık, tanrısal konum, tanrı, ilah
• deject: f. kederlendirmek, üzmek
• dejection: i. üzüntü, keyifsizlik; dışkı; kaka
• delectable: s. hoş, sevimli; nefis
• delectation: i. zevk, hoşlanma
• deleterious: s. zararlı, sağlığa zararlı
• delicacy: i. incelik, nezaket, duyarlılık, alçakgönüllülük; hassaslık; zayıflık; nefis yiyecek, leziz lokma
• delineate: f. taslağını çizmek, çizerek açıklamak, tasvir etmek; betimlemek
• deliquesce: f. sıvılaşmak, erimek
• delirious: s. sayıklayan; deli, çılgın, hezeyan geçiren, çılgına dönmüş
• delude: f. aldatmak, kandırmak, ayartmak; avutmak
• deluge: f. sel basmak, su basmak; yağmuruna tutmak i. tufan, su baskını, sel; yağmur
• delusion: i. düş, hayal, kuruntu, vesvese; yanılgı
• demagnetize: [demagnetize (Amer.) ] f. manyetikliğini yok etmek
• demagogue: i. demagog; halk avcısı; kışkırtıcı; hizipçi
• demeanor: i. davranış, tavır, hal, tutum
• demented: s. deli, çılgın, bunak; karasevdalı
• demerit: i. kabahat, kusur, hata, suçlanabilir davranış, uyarı
• demise: f. vasiyetle devretmek; bırakmak; feragat etmek i. devretme, feragat; ölüm, vefat
• demobilize: [demobilize (Amer.) ] f. terhis etmek, seferberliği kaldırmak; hizmet dışı bırakmak
• demolish: f. yıkmak, tahrip etmek
• demonstrable: s. kanıtlanabilir; gösterilebilir
• demonstrate: f. göstermek, örnekle açıklamak
• demonstrative: s. kesin olarak ispatlayan, inandırıcı; göze çarpan, belirtici; hislerini açığa vuran i. işaret zamiri
• demonstrator: i. ispat eden şey; gösteren kimse, sergilenen şey, gösterici; asistan
• demulcent: s. yatıştırıcı, teskin edici
• demurrage: i. surastarya ücreti; bekleme süresi
• dendroid: s. ağaçımsı, ağaç gibi