Toefl-ielts-toeic kelimeleri

• beau: i. şık erkek; sevgili, aşık; züppe
• becalm: f. sakinleştirmek, yatıştırmak
• beck: i. baş işareti, çay, dere, ırmak
• bedaub: f. bulaştırmak, sürmek; kirletmek, lekelemek; karalamak
• bedeck: f. süslemek, donatmak, bezemek
• bedlam: i. kızılca kıyamet, karışıklık, tımarhane
• befog: f. sis kaplamak, karartmak, şaşırtmak, kafasını karıştırmak
• befriend: f. dostça davranmak, yardım etmek; elinden tutmak
• beget: f. babası olmak; neden olmak; yol açmak, yaratmak
• begrudge: f. kıskanmak, çekememek
• belate:
• belay: f. volta etmek (halat), suga etmek, bağlamak (halat)
• belie: f. yalancı çıkarmak, yalanlamak, yanıltmak; çelişmek, ters düşmek
• believe: f. inanmak, güvenmek
• belittle: f. küçültmek, alçaltmak, aşağılamak, küçümsemek, küçük görmek
• belle: i. güzel, güzel kadın, dilber
• bellicose: s. kavgacı, mücâdeleci, savaşçı
• belligerent: i. savaşan devlet s. münakaşacı; savaşan, savaş durumundaki, savaşçı, kavgacı, dövüşçü
• bemoan: f. yakınmak, sızlanmak, şikâyet etmek
• benediction: i. kutsama, takdis, kutsama duası
• benefactor: i. hayırsever, iyiliksever, bağışçı, velinimet
• benefice: i. maaşlı papazlık makamı; arpalık; tımar
• beneficent: s. hayırsever, hayırlı, iyiliksever
• beneficial: s. yararlı, hayırlı, faydalı; kârlı, kazançlı; mülkten yararlanma hakkıyla ilgili (hukuk),
• beneficiary: i. yararlanan kimse; hak sahibi, lehtar
• benefit: f. yararı dokunmak i. yarar, çıkar, kazanç
• benevolence: i. yardımseverlik, hayırseverlik
• benevolent: s. yardımsever, hayırsever, iyiliksever, müşfik
• benign: s. iyi huylu, sevecen, iyi kâlpli, iyicil (tümör), tehlikesiz, yararlı
• benignant: s. yumuşak, sevecen, merhametli, iyi kâlpli, yararlı, faydalı, iyicil (tümör), tehlikesiz
• benignity: i. iyi kâlplilik, sevecenlik, merhamet
• benison: i. kutsama, hayır dua
• bequeath: f. miras bırakmak, vasiyetle bırakmak
• bereave: f. elinden almak, yoksun bırakmak; sevdiğini almak
• berth: f. yatacak yer bulmak, rıhtıma yanaşmak, rıhtıma bağlamak i. yatak, ranza, kuşet; palamar yeri, manevra alanı (gemi); açıklık
• beseech: f. rica etmek, yalvarmak, dilemek
• beset: f. rahat vermemek, kuşatmak, sarmak
• besmear: f. kirletmek, pisletmek, bulaştırmak, karalamak
• bestial: s. hayvan gibi, hayvani, hayvanca, yabani, barbar
• bestrew: f. kaplamak, yayarak kaplamak, dağıtmak, saçmak
• bestride: f. ata biner gibi oturmak, bacaklarını ayırarak binmek, üzerinden geçmek, aşmak; hükmetmek, idare etmek
• bethink: anımsa
• betide: f. 1. (birinin) başına gelmek: Woe betide them! Başlarına taş yağsın! 2. -e alamet olmak: It betides good. O hayra alamet.
• betimes: zf. erkenden, erken, çok geçmeden
• betroth: f. nişanlamak
• betrothal: i. nişan, nişanlanma
• bevel: f. eğim vermek, eğimli yapmak, eğik kesmek i. eğim, iletki, açı s. eğik, şevli, konik
• bewilder: f. şaşırtmak, hayret ettirmek, sersemletmek
• bibliography: i. bibliyografi, bibliyografya, kaynakça
• bibliomania: i. kitap düşkünlüğü, bibliyomani