Toefl-ielts-toeic kelimeleri

• predominate: f. üstün olmak, çoğunlukta olmak, ağır basmak, hakim olmak
• preeminence: i. üstünlük.
• preempt: f. 1. önceden ayırmak. 2. herkesten önce ele geçirmek.
• preemption:
• preengage:
• preestablish:
• preexist:
• preexistence:
• preface: f. önsöz ile başlamak, giriş yapmak, önsözünü yazmak i. önsöz
• prefatory: s. önsöz niteliğindeki.
• prefer: f. tercih etmek
• preferable: s. daha iyi, tercih edilir, tercih edilebilir
• preference: i. yeğleme, tercih, yeğ tutma, tercih hakkı, öncelik, rüçhan hakkı, imtiyazlı hisse senedi
• preferential: s. tercihli, ayrıcalıklı, imtiyazlı, öncelikli
• preferment: i. terfi, yükselme, atama, tayin, sunma, arz
• prefix: f. başına eklemek, önek koymak, önüne eklemek i. önek, ismin önüne konan ünvan
• prehensible:
• prehensile: s. kavrayabilen, tutma yeteneği olan, tutmaya yarayan
• prehension: i. tutma, kavrama, anlama
• prejudice: f. etki altında bırakmak i. önyargı
• prelacy: i. piskoposluk, piskoposlar
• prelate: i. yüksek rütbeli papaz, başrahip
• prelude: f. prelüd çalmak, giriş yapmak, başlangıç yapmak i. prelüd, giriş müziği, başlangıç, giriş
• premature: s. prematüre, erken, zamanından önce, vakitsiz, mevsimsiz, erken doğmuş
• premier: i. başbakan s. ilk, birinci, baş
• premise: f. önceden açıklamak, önermenin nedeni olarak göstermek i. öncül
• premonition: i. uyarma, önsezi, içine doğma
• preoccupation: i. taraflılık, endişe, kaygı, kafası meşgul olma, önceden yerleşme, önce gelen iş
• preoccupy: f. düşündürmek, zihnini meşgul etmek, kafasını kurcalamak, endişelendirmek, önce kapmak
• preordain: f. önceden nasip etmek
• preparation: i. hazırlık
• preparatory: s. hazırlayıcı, hazırlık
• preponderant: s. baskın, üstün, ağır basan
• preponderate: f. ağır çekmek, ağır gelmek, ağır basmak, baskın çıkmak, üstün olmak
• prepossession: i. etki altında kalma, taraf tutma, önyargı, aklını kurcalama, kafaya takılma
• preposterous: s. akıl almaz, mantıksız, akılsız
• prerogative: s. ayrıcalıklı, imtiyazlı i. ayrıcalık, imtiyaz, kabiliyet, yetenek
• presage: f. önceden görmek, içine doğmak, malum olmak, önceden haber vermek, kehanette bulunmak i. kehanet, önsezi, içine doğma, alâmet
• prescience: i. öngörü, önsezi, geleceği görme, ileriyi görme
• prescient: s. ileriyi gören, geleceği gören, önsezileri güçlü
• prescript:
• prescriptible:
• prescription: i. reçete
• presentient: s. önsezisi olan, önceden sezen
• presentiment: i. önsezi, içine doğma, malum olma
• presentment: i. sunuş, sergileme, sahneye koyma, oyun, temsil, senet çıkarma, jüri raporu
• preservation: i. koruma, saklama, korunma, konserve yapma, muhafaza
• presumption: i. küstahlık, haddini bilmezlik, haddini aşma, cüret, farzetme, varsayma, karine, ihtimal, olasılık, tahmin, zan
• presumptuous: s. küstah, haddini bilmez, kendinden çok emin, kendine çok güvenen, cüretli
• pretension: i. sav, iddia, gösteriş, yüksekten atma