Toefl-ielts-toeic kelimeleri

• illuminant: i. aydınlatan şey, lâmba s. parlak, aydınlatıcı
• illuminate: f. aydınlatmak, ışıtmak, ışıklandırmak, yaldızlı harflerle süslemek, aydınlanmak
• illumine: f. aydınlatmak, ışıklandırmak, zihin açmak
• illusion: i. illüzyon, yanılsama, aldatıcı görünüş, hayal, göz aldanması, aldatma
• illusive: s. aldatıcı, yanıltıcı, hayali
• illusory: s. aldatıcı, yanıltıcı, hayali
• imaginable: s. hayal edilebilir, düşünülebilir, tasavvur edilebilir
• imaginary: s. hayali, düşsel, farazi, imgesel, sanal, gerçek dışı
• imbibe: f. içine çekmek, içmek, kapmak, öğrenmek, kafa çekmek
• imbroglio: i. karmaşık durum, karışık iş, karışıklık, anlaşmazlık
• imbrue: f. bulaştırmak, ıslatmak, boyamak
• imitation: i. taklit
• imitator: i. kopyacı, taklitçi
• immaculate: s. saf, masum, tertemiz, lekesiz, kusursuz
• immaterial: s. maddi olmayan, ruhani, önemsiz, davayı etkilemeyen
• immature: s. gelişmemiş, olgunlaşmamış, ham
• immeasurable: s. ölçülmez, sonsuz, sınırsız
• immense: s. engin, muazzam
• immerse: f. daldırmak, batırmak, suya daldırmak, sokmak, gömmek
• immersion: i. batırma, daldırma, dalma, tutulma
• immigrant: i. göçmen, muhacir, göçebe
• immigrate: f. göç etmek
• imminence: i. yakınlık, yaklaşan tehlike
• imminent: s. yakın, eli kulağında
• immiscible: s. karıştırılamaz
• immoral: s. ahlaksız, terbiyesiz
• immortalize: [immortalize (Amer.) ] f. ölümsüzleştirmek
• immovable: s. oynamaz, yerinden oynamaz, kımıldamaz, taşınmaz, sabit, sarsılmaz, metin, kararlı
• immune: i. bağışık kimse, muaf kimse s. bağışık, etkilenmeyen, duyarsız, ayrıcalıklı
• immutable: s. değişmez, sabit, durağan
• impair: f. bozmak, zarar vermek
• impalpable: s. ele gelmez, elle tutulamaz, kavraması zor
• impartial: s. tarafsız, yansız, adil
• impassable: s. geçilmez, aşılamaz
• impassible: s. duygusuz, hissiz, acı duymaz
• impassive: s. kayıtsız, vurdumduymaz, hissiz, ruhsuz
• impatience: i. sabırsızlık, katlanamama, dayanamama
• impeccable: s. kusursuz, hatasız, günahsız, şüphe edilmeyen
• impecunious: s. parasız, züğürt, fakir
• impede: f. geciktirmek, engellemek, sekte vurmak, sürüncemede bırakmak
• impel: f. itmek, harekete geçirmek, yöneltmek, zorlamak
• impend: f. sarkmak, asılı olmak, yakın olmak, tehdit oluşturmak
• imperative: i. emir, zorunluluk, emir kipi s. zorunlu, mecburi, gerekli, emreden, buyurucu, emir belirten, emir
• imperceptible: s. sezilemez, algılanamaz, belli belirsiz, hissedilemez, farkedilemez
• imperfectible:
• imperil: f. tehlikeye atmak, tehlikeye sokmak
• imperious: s. otoriter, buyurucu, zorba, zorunlu, mecburi, kaçınılmaz
• impermissible: s. izin verilemez, müsaade edilemez, yasak
• impersonal: s. kişisel olmayan, şahsi olmayan, kişisiz, kişiliksiz
• impersonate: f. kişileştirmek, canlandırmak, taklit etmek