go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 2948 kişi  15 May 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

me

zm. bana, beni
  • - The power of the money, right?
    - Oh, man. Hookers make pretty much the same hourly rate that lawyers do.
    - Taylor, why are you telling me all this?
    - Paranın gücü, değil mi?
    - Oh dostum. Fahişeler neredeyse avukatların saatlik ücreti kadar para kazanıyorlar.
    - Bunları bana niye anlatıyorsun, Taylor?
  • - Do you want to get killed?
    - I won't say no to a fortune.
    - If Peter was murdered, there must be a big story behind his death
    - He is not to be trusted. I wish I could believe Peter for once.
    - Please let me look into the case.
    - You?
    - One week. You can take one week's leave.
    - Öldürülmek mi istiyorsun?
    - Talihe hayır demem.
    - Eğer Peter öldürüldüyse, ölümünün arkasında büyük bir hikaye olmalı.
    - Güveniecek biri değil. Keşke Peter'a bir kere güvenebilseydim.
    - Lütfen bırak da davaya bakayım.
    - Sen mi?
    - Bir hafta. Bir hafta izne ayrılabilirsin.
  • - Teacher sent me up to the blackboard to work on a problem.. and l went up to the blackboard lean my head against it...and cried and cried.
    - Öğretmen bir problemi çözmem için beni tahtaya kaldırdı... ve tahtaya gittim ve kafamı yasladım... ağladım ve ağladım.
  • - We don't know that.
    - Oh, that makes me feel better.
    - Orası kesin değil.
    - Ay çok rahatladım.
  • - They don't like me very much in there.
    - They're lucky to have you in there.
    - That's a nice thing to say.
    - It's not a nice thing. It's the truth.
    - Orada beni fazla sevmiyorlar.
    - Orada olduğun için şanslılar.
    - Bunu söylemen çok hoş.
    - Hoş değil. Gerçek.
  • - Oh, what a magnificent room!
    - Oh, yes. My husband was a great collector. He loved beautiful things. Me too. l should have a housekeeper.
    - Oo, Ne şahane bir oda!
    - O evet. Kocam iyi bir koleksiyoncuydu. Güzel şeyleri severdi. Ben de öyle.Bir temizlikçi tutmalıyım.
  • - They haven't caught him.
    - Nope. They haven't. To me they should hang him.
    - Onu yakalamadılar henüz.
    - Hayır. Yakalamdılar. Bence onu asmalılar.
  • - Did you test it?
    - What do you mean did l test it? You gave me a half-finished program! You told me you'd give me a finished one.
    - l can't. The company found out. Their CEO just called me yesterday.
    - Onu test ettin mi?
    - Onu test ettim mi ne demek? Bana yarı-bitmiş bir program verdin. Bana bitmişini vereceğini söylemiştin.
    - Yapamam. Şirket öğrendi. Dün CEO beni aradı.
  • - l can kill him.
    - Hush, keep it low.
    - lf l kill him, you can.. leave him. ln this place you're the nicest. They all treat me like dog.
    - No.. ln fact, you aren't that ugly. Dragon is a hundred times uglier than you are.
    - Do you know? l'll kill Dragon in Taiwan.
    - That's very risky.
    - If it's for you, l'm not scared at all.
    - Maybe you're right.
    - How can l see you again? There must be a way.
    - Onu öldürebilirim.
    - Şşşt, sesini alçak tut.
    - Eğer onu öldürürsem, ... onu terkedebilirsin. Buradaki en hoş kişi sensin. Diğerlerinin hepsi bana köpek gibi davranıyor.
    - Hayır... aslında sen o kadar da çirkin değilsin. Dragon senden yüz kat daha çirkin.
    - Biliyor musun? Dragon'ı Tayvan'da öldüreceğim.
    - Bu çok riskli.
    - Senin için olursa, hiç korkmam.
    - Belki de haklısın.
    - Seni tekrar nasıl görebilirim? Bir yolu olmalı.
  • - I know how to use it. I'm goo with my hands.
    - Hey, come here! Come here! Give me the knife! Don't waste your time fucking with this guy. He's nothin'. If you blow on him, he'll fall down.
    - Onu nasıl kullanacağımı biliyorum. Ellerim iyidir.
    - Hey, buraya gel. Gel buraya. Bıçağı bana ver. Bu herifle uğraşarak vaktini harcama. O bir hiç. Üflesen düşecek.
  • - He asked me to check her out.
    - Check out or rough up?
    - Onu izlememi istedi.
    - İzlemeni mi yoksa hırpalamanı mı?

  • - You want her. - No, she's a little too cheery for me.
    - Onu istiyorsun. - Hayır, benim için biraz fazla şeker.

  • - I ask her if I can give her a lift. I've hailed a taxi. 'Can you take me to Holborn tube?!. On the way she breaks down in tears.
    - Onu eve bırakmayı teklif ettim. Bir taksi çağırdım. 'Beni Holborn istasyonuna götürür müsün' dedi. Yolda göz yaşlarına boğuldu.
  • - They haven't done anything wrong.
    - Answer me.
    - Onlar yanlış bir şey yapmadılar.
    - Cevap verin.
  • - When you get him, call me at extension 381.
    - All right. I can't find Stroud at the moment.
    - Ona ulaştığında, beni dahili 381’den ara.
    - Tamam. Şu anda Stroud’u bulamam.
  • - Tell him l have a headache.
    -l won't lie for you.
    - You lie for me all the time.
    - Not to him .This is high school all over again.
    - Ona başımın ağrıdığını söyle.
    - Senin için yalan söylemeyeceğim.
    - Benim için her zaman yalan söylüyorsun.
    - Ona değil. Tekrar liseye döndük.
  • - Ten days ago, my father wrote his will. Let me read it to you.
    - Don't bother, read the essential.
    - My father does not want to be buried.
    - On gün önce, babam vasiyetini yazdı. Sana okumama izin ver.
    - Canını sıkma, çok önemli olanları oku.
    - Babam gömülmek istemiyor.
  • - Do you have ten seconds, too?
    - Instructors are allowed 45 seconds.
    - Give me a ladle! Give me one.
    - Hurry! Give it to him. That's an order.
    - We might have to use some deadly weapons.
    - On dakikan var mı?
    - Eğitmenlerin 45 dakika izinleri var.
    - Bana bir kepçe ver! Hadi, ver onu.
    - Çabuk! Ver şunu ona! Bu bir emirdir.
    - Daha öldürücü silahlar kullanmak zorunda kalabiliriz.
  • - This is what happened, Andrei. I've thought it over adn I've decided to tell you. You know how much I envied. Envy just gnawed at me. It was inside me like a poison. I couldn't stand it any longer.
    - Olan biten bu, Andrei. Tekrar tekrar düşündüm ve sana söylemeye karar verdim. Nasıl da kıskandığımı biliyorsun. Kıskançlık bana acı verdi. Zehir gibi içimdeydi. Ona daha fazla dayanamadım.
  • - I've had a remarkable dream. And you were there and you.. and you...
    - I what?
    - Some of it was terrible and some of it was wonderful. I kept saying I wanna go home And they sent me home.
    - Olağandışı bir rüya gördüm. Ve sen de oradaydın ve sen... ve sen...
    - Ben ne?
    - Bazı kısımları korkunçtı, bazı kısımları ise harikaydı. Eve gitmek istiyorum deyip duruyordum. Ve onlar beni eve gönderdiler.

12,775 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025