lean | - Oh, sorry. I know I left them in the studio.
- I'll get them
- I'm going with you. May I lean on you, Nicolas? I'm wobbly.
- Wait, I'll help you. What's happened?
- Nothing. A bit of epilepsy,or something like that.
|
| - Oh, pardon. Onları stüdyoda bıraktım, biliyorum.
- Ben alırım.
- Seninle geleyim. Sana yaslanabilir miyim, Nicholas? Biraz sallanıyorum.
- Dur. Sana yardım edeyim. Ne oldu?
- Hiç birşey. Küçük bir sara ya da onun gibi birşey. |
|
need | - What do you need?
- Well.. Actually, l need $50.
- No problem. Bur, all l got is a 20.
- Oh, no, that's fine.
- No, wait right here. l'll be right back .
- He is getting us $50. That's terrific. lsn't that great, Brad?
- l could only get 45.
- Oh no, that's great. Thank you so much.
|
| - Neye ihtiyacın var?
- Şey... Aslında 50 dolar lazım.
- Problem değil. Ama sadece 20 dolarım var.
- Oh, hayır. Bu gayet iyi.
- Hayır, tam burada bekle. Hemen döneceğim.
- Bize 50 dolar getiriyor. Bu muhteşem. Harika değil mi, Brd?
- Sadece 45 getirebildim.
- Oh hayır. Bu harika. Çok teşekkür ederim. |
|
terrific | - What do you need?
- Well.. Actually, l need $50.
- No problem. Bur, all l got is a 20.
- Oh, no, that's fine.
- No, wait right here. l'll be right back .
- He is getting us $50. That's terrific. lsn't that great, Brad?
- l could only get 45.
- Oh no, that's great. Thank you so much.
|
| - Neye ihtiyacın var?
- Şey... Aslında 50 dolar lazım.
- Problem değil. Ama sadece 20 dolarım var.
- Oh, hayır. Bu gayet iyi.
- Hayır, tam burada bekle. Hemen döneceğim.
- Bize 50 dolar getiriyor. Bu muhteşem. Harika değil mi, Brd?
- Sadece 45 getirebildim.
- Oh hayır. Bu harika. Çok teşekkür ederim.
|
|
hardly | - l was about to tell you where l was born. And l was born in Boston. l can hardly wait for you to grow up.
- Be patient.
|
| - Nerede doğduğumu söylemek üzereydim sana. Ve evet Boston'da doğdum. Büyümeni zorlukla bekliyorum.
- Sabırlı ol. |
|
horn | - Why don't you wait in the front of the school? And when Mom gets here, you have her honk the old horn.
|
| - Neden okulun önünde bekleiyorsun? Annen buraya geldiğinde, eski kornasını öttürür ve sen de duyarsın. |
|
harvest | - l can't wait to hear how it ends. Obviously, l had to plant and harvest a crop. So l did what any person would do.
|
| - ne olacağını öğrenmek için sabırsızlanıyorum. Belli ki, mahsül ekmeli ve hasat etmeliyim. Bu nedenle de herkesin yapacağı şeyi yaptım. |
|
horrible | - Louis! Please wake up! Oh, God ! Please wake up! What is it?
- Something horrible is wrong with me. I can't breathe.
- I'm calling the ambulance.
- No, wait.
- Wait? Are you fucking crazy?
|
| - Louis! Lütfen uyan! Tanrım! Lütfen uyan!
- Bana korkunç birşeyler oluyor. Nefes alamıyorum.
- Ambulansı arıyorum.
- Hayır. Bekle.
- Bekle mi? Delirdin mi? |
|
kidney | - Jimmy, your kidneys are sick. They don't work right. We need to take out the sick kidney and put in a new one.
- Today?
- No, not today. We have to wait until......there's a kidney we can put in.
|
| - Jimmy, böbreklerin hasta. Normal çalışmıyorlar. Hasta olan böbreği alıp yerine yenisini koymalıyız.
- Bugün mü?
- Hayır, bugün değil. Koyabileceğimiz bir böbrek bulana dek... beklemek zorundayız. |
|
haste | - You know I love Hortens as if she were my own daughter. You don't think I unseemly haste, do you?
- Don't you think we should wait?
|
| - Hortens'i kendi kızımmış gibi sevdiğimi bilirsin. Uygunsuz bir biçimde acele ettiğimi düşünmüyorsun, değil mi?
- Sence beklememiz gerekmez mi? |
|
because | - I still want to talk to you.
- Oh, yeah, right. Well can it wait? Because we've got a really big day tomorrow.
- No, it can't.
|
| - Hâlâ seninle konuşmak istiyorum.
- Evet doğru. Peki bekleyemez mi? Zira yarın büyük bir gün olacak bizim için.
- Hayır, bekleyemez. |
|
nobody | - Frankie, I've got nobody here.
- Wait in the car, Cicc'. |
| - Frankie, yalnızım.
- Arabada bekle, Cicc'. |
|
homesick | - I can't wait to go home. I saw a car with Perugi license plates today and I felt homesick.
|
| - Eve gitmek için sabırsızlanıyorum. Bugun Perugi plakalı bir araba gördüm ve gerçekten sıla hasreti çektim. |
|
hammer | - There is nothing else to wait for.
- Nothing for you maybe
- Nothing but hammering that stupid bag.
|
| - Daha fazla bekleyecek bir neden yok..
- Senin için yok belki.
- Bu aptal çantayı çekiçlemenin dışında bir neden yok. |
|
haste | - It is very necessary for him to come here.
- Please wait. We shouldn' be in such haste.
|
| - Buraya gelmesi çok gerekli.
- Lütfen bekleyin. Bu kadar aceleci olmamalıyız. |
|
knock | - Where's this lead to?
- A private apartment.
- Knock on the door. Wait. I'll knock.
- June!
- Yeah, what is it?
- Some people want to look around your place. Something about a robbery.
|
| - Bu nereye gçıkıyor?
- Özel bir daireye.
- Kapıya vur. Bekle ben vurayım.
- June!
- Evet. Nedir?
- Birkaç kişi evine bakmak istiyor. Bir hursızlıkla ilgili. |
|
go | - And that's why we must go there.
- Wait! What if the Blue Fairy isn't real at all? |
| - Bu nedenle oraya gitmeliyiz.
- Bekle! Ya Mavi Peri gerçekte hiç yoksa ne olacak? |
|
depress | - Wait, aren't we doing something ?
- l have to go home. Because l want to stay home and be depressed. |
| - Biz bir şeyler yapmıyor muyuz?
- Eve gitmeliyim.Çünkü evde oturup canımı sıkmak istiyorum. |
|
knock | - When you knock at a lady's door as if it were a tavern, you deserve to wait.
- You seem upset.
- Upset? Why should I be?
|
| - Bir bayanın kapısını orası sanki bir tavernaymış gibi çalarsan, beklemeyi hakedersin.
- Kızgın görünüyorsun.
- Kızgın mı? Neden olayım ki? |
|
go | - It's time for me to go.
- Wait.Don't go. Don't you like being with me; are you bored? |
| - Benim için gitme zamanı.
- Bekle. Gitme! Benimle olmak istemiyor musun? Sıkıldın mı? |
|
hurt | - I'm world heavy weight champion.
- Nice to meet you, Champ.
- Wait. One drink won't hurt.
- I have something better to do. I'll meet you at the steam bath tomorrow at six. Nice meeting you.
|
| - Ben dünya ağır siklet şampiyonuyum.
- Tanıştığımıza memnun oldum, şampiyon.
- Bekle. Bir içkinin zararı olmaz.
- Yapacak daha iyi bir işim var. Yarın saat altıda buhar banyosunda görüşürüz. Seninle tanışmak güzeldi. |
|