- So how'd a nice girl like you end up in Scotland Yard?
- I have an extensive martial arts background and I speak six languages, including Japanese.
- Nasıl oluyor da senin gibi tatlı bir kızın yolu Scotland Yard'a düşüyor?
- Dövüş sanatları üzerine geniş bir eğitim aldım, ayrıca Japonca da dahil olmak üzere altı dil konuşuyorum.
- You know Michael Jackson. He makes a 1,000,000 a minute. That's 60,000,000 an hour.
- I don't make a 1,000,000 a minute.
- How much then?
- Michael Jackson'ı tanırsın. Dakikada 1,000,000 kazanıyor. Bu da saatte 60,000,000 yapar.
- Ben dakikada 1,000,000 kazanmıyorum.
- Ne kadar kazanıyorsun peki?
- To protect Charleston against an unknown submarin that'll try to invade the harbour. Now, I would love to be able to tell you more, but the conditions of the exercise prohibit it.
- Limanı istila etmeye kalkacak tanınmayan denizaltılara karşı Charleston'u korumak için. Şimdi sizlere daha fazla şey anlatmak isterdim ama talim şartları buna engel oluyor.
- Tell us who you will marry. Choose one of us! If you want a merry an handsome lady, give me a sign. Maybe you prefer a more settled and boring type.
- Kiminle evleneceğini söyle bize. Seç birimizi! Eğer güzel bir bayanla evlenmek istiyorsan, bana bir işaret ver. Belki de daha olgun ve sıkıcı birini tercih edersin.
- It looks like an accident.
- It had nothing to do with us. Someone stalked those two reporters opened fire and hit my car,... even attempting to burn them to death.
- Kaza gibi görünüyor.
- Bizimle hiç ilgisi yok. Birisi şu iki muhabii takip etti, atş yaktı ve benim arabama çarptı... onları yakarak öldürmeye bile kalktılar.
- Is it complicated?
- Quite a simple game really, the chap are in two teams of 15 each and they use a jolly old pumpkin in the shape of an orange, now the object is to propel the pumpkin as best you can.
- Karışık mı?
- Çok basit bir oyun aslında, her biri 15 kişilik iki takıma ayrılıp portakal şklinde çok eski bir kabak kullanılıyor. Amaç kabağı yapabildiğin kadar ileri sürmek.
- Your brother was lost in an amusement park.. and he was found 2 days later, behind a fence. They'd taken a kidney
- Holy shit!
- You won't tell anyone? You promised. They swiped your brother's kidney! I was wrong to tell you.
- Kardeşin eğlence parkında kaybolmuştu... ve sonra 2 gün sonra çitin arkasında bulundu. Böbreklerinden biri alınmıştı.
- Aman Tanrım!
- Kimseye söylemeyeceksin! Söz verdin. Kardeşinin böbreğini çaldılar. Sana söylemekle hata ettim.
- There he is, up there.
- Come down, Teo! You'll hurt yourself. QuicKly, get a ladder. I'll go up. Is this how you keep an eye on him? How did he get up there?
- İşte orada, yukarıda.
- Aşağı in, Teo. Bir yerine birşey olacak. Çabuk, bir merdiven getir. Yukarı çıkacağım. Ona bu şekilde mi göz kulak oluyorsun? Oraya nasıl çıktı?