- I've come to make an offer.
- Wouldn't by chance happen to have anything to do with the cell leader that you wiped out? It's amazing, the stuff I know, isn't it?
- So, what do you suppose we do about that?
- Bir teklif yapmaya geldim.
- Acaba temizlediğin şu hücre lideriyle bir alakası olabilir mi bir şekilde? bildiğim şeyler inanılmaz, değil mi?
- Peki bu konuda ne yapmamızı öneriyorsun?
- A gun.
- I know where you can get a gun.
- Don't. I need a silver bullet.
- Oh, be serious, would you?
- No, a gun would be good.
- Put the gun to your head and pull the trigger. If you put it in your mouth you'd be sure not to miss.
- Thank you. You're all so thoughtful. A knife!
- An electric shock!
- A car crash!
- Throw yourself in front of a tube.
- Bir tabanca.
- Nereden tabanca bulabileceğini biliyorum.
- Yapma. Gümüş kurşun gerekir.
- Ciddi ol, tamam mı?
- Hayır, tabanca iyi olurdu.
- Tabancayı kafana koyar ve tetiği çekersin. Ağzına koyarsan, ıskalamadığından emin olursun.
- Teşekkürler. Çok düşüncelisin. Bıçak! Elektrik şoku.
- Araba kazası.
- Kendini metronun önüne at!
- I'm having a baby.
- Are you pleased?
- I'm so happy
- Really? A baby? Did you see a doctor?
- I'm three months.
- Have an abortion! The sooner, the better.
- Bir bebeğim olacak.
- Memnun musun?
- Çok mutluyum.
- Gerçekten mi? Bir bebek? Doktora gittin mi?
- Üç aylık.
- Kürtaj ol! Ne kadar erken o kadar iyi.
- You can't afford to hire me. Yeah, because I make $8.00 an hour at Starbucks. Per hour. It's an hourly rate.
- I could pay you per hour.
- Mr. Dawson, I'm sorry,but I have to be in court in eight minutes.
- Beni tutmaya paranız yetmez. evet çünkü Starbucks'da saatte 8.00 dolar kazaniyorum. Her saat için. Saat başı ücret ödeniyor.
- Ben de saat başına ücret verebilirim
- Bay Dawson, kusura bakmayın ama benim 8 dakika içinde mahkemede olmam gerekiyor.
- Maybe I could research and write an article that might do some justic. But he was so scared. He had this look in his eyes. It was like horror. I stopped doing the story.
- Belki araştırma yapar ve adalet getirebilecek bir yazı yazardım. ama o çok korkmuştu. Gözlerinde o bakış vardı. Korku ya benziyordu. Ben de hikayeyi bıraktım.
- Mr Ferrante, My name's Hathaway. Ned Hathaway.
- Welcome aboard. l was wondering if you'd care to join my wife and my sister and me in a game of bridge?
- l'm sorry, Mr Hathaway, but l cheat. lt's an addiction.
- Bay Ferrante, Benim adım, Hathaway. Ned Hathaway.
- Hoşgeldiniz. Briçte ben, karım ve kardeşime katılmayı arzu eder misiniz diye merak ediyordum.
- Pardon, Bay Hathaway. Ama ben hile yaparım. Bu bir bağımlılık.
- We actually have nothing special to do. Come on in. I'd like to buy some incense.
- Perfect.
- I know a show that sells funeral stuff.
- I'm an expert in these. You've asked the right guy.
- Aslında yapacak özel birşeyimiz yok. İçeri gel. Biraz tütsü almak istiyorum.
- Mükemmel.
- Cenaze eşyaları satan bir şov biliyorum.
- Bunlarda uzmanımdır. Doğru kişiye sordun.
- We actually have nothing special to do. Come on in. I'd like to buy some incense.
- Perfect.
- I know a show that sells funeral stuff.
- I'm an expert in these. You've asked the right guy.
.
- Aslında yapacak özel birşeyimiz yok. İçeri gel. Biraz tütsü almak istiyorum.
- Mükemmel.
- Cenaze eşyaları satan bir şov biliyorum.
- Bunlarda uzmanımdır. Doğru kişiye sordun