go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 1344 kişi  05 May 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

had

had, had, having, has
[have] f. sahip olmak, olmak, elde etmek, almak, yapmak, etmek, kabul etmek, göz yummak, aldatmak, dolandırmak, zorunda olmak, bulunmak
  • - I've had a remarkable dream. And you were there and you.. and you...
    - I what?
    - Some of it was terrible and some of it was wonderful. I kept saying I wanna go home And they sent me home.
    - Olağandışı bir rüya gördüm. Ve sen de oradaydın ve sen... ve sen...
    - Ben ne?
    - Bazı kısımları korkunçtı, bazı kısımları ise harikaydı. Eve gitmek istiyorum deyip duruyordum. Ve onlar beni eve gönderdiler.
  • - I've had a remarkable dream. And you were there and you.. and you...
    - I what?
    - Some of it was terrible and some of it was wonderful. I kept saying I wanna go home. And they sent me home.
    - Olağandışı bir rüya gördüm. Ve sen de oradaydın ve sen... ve sen...
    - Ben ne?
    - Bazı kısımları korkunçtı, bazı kısımları ise harikaydı. Eve gitmek istiyorum deyip duruyordum. Ve beni eve gönderdiler.
  • - My son disappeared. I was informed that.. after the definitive separation.. my son went to live in a humble boarding house... He became ill ...and had no desire to be cured. He died in his clothes, on the bed.
    - Oğlum kayboldu... tamamen gittikten sonra öğrendim ki... oğlum mütevazi yatılı bir okulda yaşamaya gitmiş. Hastalanmış ... tedavi olmak istememiş. Giysileri üstünde yatakta ölmüş.
  • - Did you know he has a son? Gallagher?
    - How did you know he had a son?
    - I met him once. At a party.
    - Oh, you cut your hair. It looks terrific.
    - Thanks. He seemed nice.
    - Who?
    - Gallagher's son.
    - Oğlu olduğunu biliyor muydun? Gallagher'ın?
    - Oğlu olduğunu nereden bildin?
    - Bir keresinde onunla tanışmıştım. Bir partide.
    - Ooo, Saçlarını kestirmişsin. Çok güzel görünüyor.
    - Teşekkürler. Hoş görünüyordu?
    - Kim?
    - Gallagher'ın oğlu.
  • - Why was Colleen so interested in Johnny?
    - Maybe they had the same taste in antiques.
    - Niçin Colleen, Johnny ile o kadar ilgilendi?
    - Belki antikalar konusunda aynı zevke sahiplerdi.
  • -What was she like?
    -She looked OK She had a vacant stare,like a vagrant. The way she looked at me, I realized she was a...
    - Neye benziyordu?
    - İyi görünüyordu. Boş bir bakışı vardı, sanki yersiz yurtsuz bir kimse gibi.Bana bakışından, fark ettim ki…
  • -Where are you?
    - At the drugstore, picking up some pictures I had developed.
    - Nerdesin?
    - Eczanedeyim, çıkarttığım resimleri almaya geldim.
  • - Why is that?
    - I had the most ridiculous thought.
    - What's that?
    - You'll laugh.
    - No, I won't. I promise.
    - I thought... It's really too absurd.
    - O neden?
    - Çok komik bir?ey geldi akl?ma.
    - Nedenr?
    - Gülersin.
    - Hayır, gülmem. Söz.
    - Düşündüm ki.... bu gerçekten çok saçma.
  • - Why shouldn't she be conspicuous? She made an awful marriage, but should she hide her head? Should she slink around as if she disgraced herself?
    - She's had a sad life.
    - Neden ortalığa çıkmıyor? Kötü bir evlilik yaptı ama kafasını saklamak zorunda mı? Rezil olmuş gibi kendini gömmek zorunda mı?
    - Üzücü bir hayat yaşadı.
  • -Why would anyone want to steal your shoes?
    - I could see I had to tell the truth. The problem was, the truth would lead to a lot more questions They were nice ones
    -They were just ordinary brown lace-ups.
    -.No, they weren't.
    - Neden birileri senin ayakkabılarını çalmak istesin ki?
    Anladığım kadarıyla gerçeği söylemem gerekiyor. Sorun şu ki, gerçek daha fazla soruna yol açabilir. Onlar güzeldiler.
    -Onlar sadece sıradan ayakkabılardı.
    -Hayır, değildiler.
  • - When did they realize that?
    - They knew when they'd see on the X-ray, the boy had been operated on. They'd removed a kidney.
    - There are people who do that. Filthy people! Bad people! Traffickers in human organs.
    - Ne zaman farkına vardılar?
    - X-ry'de çocuğun ameliyat edildiğini gördüklerinde öğrendiler. Böbreğini almışlardı.
    - Bunu yapan insanlar var. Pis insanlar! Kötü insanlar! Organ tüccarları.
  • - Sadly, Ned couldn't be there. His mum had come and picked him up at the last second.
    - What a shame.
    - Yeah.I'm sorry
    - Got it. This is Megan, by the way.
    - Hello, Megan.
    - Ne yazık ki, Ned orada olamadı. Annesi son dakika gelip onu almış.
    - Ne fena.
    - Evet. Üzgünüm.
    - Anladım. Bu Megan, bu arada.
    - Merhaba Megan.
  • -What happened to you Where have you been
    -l went traveling- lndia... Asia l lived and worked l made my own money l had to see what was out there to know the value of what is here...the value of this
    - Ne oldu sana? Nerelerdeydin?
    - Yolculuğa çıktım – Hindistan…Asya.Oralarda yaşadım ve çalıştım. Para kazandım. Buradakinin değerini bilebilmek için oralarda ne olduğunu görmem gerekiyordu…bunun değerini…
  • - l can't wait to hear how it ends. Obviously, l had to plant and harvest a crop. So l did what any person would do.
    - ne olacağını öğrenmek için sabırsızlanıyorum. Belli ki, mahsül ekmeli ve hasat etmeliyim. Bu nedenle de herkesin yapacağı şeyi yaptım.
  • - What do you think, Chamberlain?
    - In my opinion, it's time we had a piece in our own language. Plain German for plain people.
    - Kapellmeister?
    - Majesty......I must agree with "Herr Direttore".
    - Ne düşünüyorsun, Chamberlain?
    - Bence, kendi dilimizde bir parça edinmenin vakti geldi. Sade insanlar için sade Almanca.
    - Kapellmeister?
    - Majesteleri... 'Sayın Direktör' le aynı fikirdeyim.
  • - They were nylon and had lace up the sides and they're badly torn.. as if they've been ripped apart by powerful hands The label reads..."Smart Shop, Phoenix, Arizona."
    - Naylonlardı ve kenarlarında dantel vardı ve fena şekilde yırtılmışlardı... sanki çok güçlü eller tarafından parçalanmışlardı. Etikette ... "Smart Shop, Phoenix, Arizona." yazıyordu.
  • - I had made an unhappy boy temporarily happy. And there wasn't anything in it for me at all. I didn't even want to shag his mum.
    - Mutsuz bir çocuğu geçici olarak mutlu ettim. Üstelik bana hiç bir faydası da yoktu. annesiyle yatmak dahi istemedim.
  • - Can't Lisenker tell us what's on the disk?
    - Lisenker had neither the time nor the technology to decrypt it.
    - Lisenker diskte ne olduğunu bize anlatamaz mı?
    - Lisenker’in onu deşifre edecek ne zamanı ne de teknolojisi vardı.
  • - We get back on the beach and we're living together.
    - It doesn't mean you had to marry her.
    - Kumsala geri döndük ve birlikte yaşıyoruz.
    - Bu onunla evlenmek zorunda olduğun anlamına gelmez.
  • - Her girlfriend had broken up with him as she also got into debts. He decided to go to Macau for a last bet, only to fall even deeper into debt. So he killed himself. It had nothing to do with the police.
    - Kız arkadaşı borca battığı sırada ondan da ayrılmıştı. son bir bahis için Macau'ya gitmeye karar verdi, sadece daha derine düşmek için. Böylece, kendini öldürdü. Polisle hiç bir ilgisi yoktu.

11,648 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025