- I forgive you for Ray. I forgive you. That was a long time ago and.. I know I wasn't always the... king of kings. I let you down. I'm sorry, Helen. Can you forgive me ? Can you forgive me ?
- Ray için seni affediyorum. Seni affediyorum. Bu çok uzun zaman önceydi ve ... her zaman kralların kralı olmadığımı biliyorum.Seni hayal kırıklığına uğrattım. Üzgünüm, Helen. Beni affedebilecek misin? Beni affedebilecek misin?
- Do you want to get killed?
- I won't say no to a fortune.
- If Peter was murdered, there must be a big story behind his death
- He is not to be trusted. I wish I could believe Peter for once.
- Please let me look into the case.
- You?
- One week. You can take one week's leave.
- Öldürülmek mi istiyorsun?
- Talihe hayır demem.
- Eğer Peter öldürüldüyse, ölümünün arkasında büyük bir hikaye olmalı.
- Güveniecek biri değil. Keşke Peter'a bir kere güvenebilseydim.
- Lütfen bırak da davaya bakayım.
- Sen mi?
- Bir hafta. Bir hafta izne ayrılabilirsin.
- He said on the day he died that he was following a possible headline story.
- He was on vocation and It's impossible he'd sacrifice his holidays for work.
- Öldüğü gün bir manşet hikayesinin peşinde olduğunu söylemişti.
- Tatildeydi ve işleri için tatilini feda etmesi imkansız .
- Are you gonna live there with us
- Let's see what the judge says,
- OK. The court denies the motion for joint custody,and awards sole custody of the children to the mother. Miss Gipson is moving away.
- Orada bizimle yaşayacak mısın?
- Bakalım yargıç ne diyecek.
- Tamam. Mahkeme ortak velayet talebini reddediyor ve çocukların anneye tam velayetine karar veriyor.
- The thing which we call honor.. could become something material.. it would be very good for fertilizing the land, Manure. For growing lettuce and tomatoes. That is honor, in my humble opinion.
- This is bullshit, Dolly.
- Onur olarak adlandırdığımız şey... materyale dönüşebilir. araziyi verimlendirmek iyi birşey olurdu, Manure. Marul ve domates yetiştirmek için. Nacizane fikrimce bu bir onur.
- Bu saçmalık, Dolly.
- l can kill him.
- Hush, keep it low.
- lf l kill him, you can.. leave him. ln this place you're the nicest. They all treat me like dog.
- No.. ln fact, you aren't that ugly. Dragon is a hundred times uglier than you are.
- Do you know? l'll kill Dragon in Taiwan.
- That's very risky.
- If it's for you, l'm not scared at all.
- Maybe you're right.
- How can l see you again? There must be a way.
- Onu öldürebilirim.
- Şşşt, sesini alçak tut.
- Eğer onu öldürürsem, ... onu terkedebilirsin. Buradaki en hoş kişi sensin. Diğerlerinin hepsi bana köpek gibi davranıyor.
- Hayır... aslında sen o kadar da çirkin değilsin. Dragon senden yüz kat daha çirkin.
- Biliyor musun? Dragon'ı Tayvan'da öldüreceğim.
- Bu çok riskli.
- Senin için olursa, hiç korkmam.
- Belki de haklısın.
- Seni tekrar nasıl görebilirim? Bir yolu olmalı.
- You've mistaken him for another.
- I'm not mistaken. I recognize you, Judas.
- How handsome he used to be then. Now he has lost his looks.
- Thanks to him, I spent ten years in prison......and they cut off half my tongue. I'll kill him! I'll kill him!
- He's innocent, brother. He's betrayed no one. I swear.
- Onu bir başkasıyla karıştırdın.
- Karıştırmadım. Seni tanıdım, Judas.
- O zamanlar ne kadar da yakışıklıydı. Şimdi o görüntüsünü kaybetmiş.
- Onun yüzünden... on yılımı hapiste geçirdim. .. ve dilimin yarısını kestiler. Onu öldüreceğim. Onu öldüreceğim!
- O masum, kardeşim. Kimseye ihanet etmedi. Yemin ederim.