- Mafia is famous for stealing shipments of merchandise.
- For real? So if you and l hijack a truck of Tommy Hilfiger sportswear and sell it on the street... we become mafia?
- Mafya, sevkedilen ticari malları çalmasıyla meşhurdur.
- Gerçekten mi? Yani seninle ben Tommy Hilfiger marka bir kamyon dolusu spor kıyafetini çalsak ve bunları sokakta satsak... mafya mı oluruz?
- Someone who won't scare her away.
- I volunteer.
- Someone who can speak the language.
- For the good of the mission, I will go!
- Good man, Thatch. Thanks for volunteering.
- Go get them, tiger!
- Korkmayacak biri.
- Ben gönüllüyüm.
- Dili konuşabilen biri.
- Görev aşkına, ben varım.
- sürer insan, Thatch. Gönüllü olduğunuz için teşekkürler.
- Git hakla onları, aslanım!
- Thank you for coming to our disco club. l'm your host for tonight, and first l give my regards for everyone. Hello! Let me introduce you to the boss.
- Klübümüze geldiğiniz için teşekkür ederiz. Bu geceki ev sahibiniz benim, ve herkese saygılarımı sunuyorum. Merhaba. Sizi patronla tanıştırayım.
- Who's there?
- It's me, dear, your landlady
- Come in, Mrs. Hawkins.
- How are you, dear? You don't have to answer. I can see for myself how you are.
- Kim o?
- Benim, hayatım. Ev sahibin.
- İçeri gelin, Bayan Hawkins.
- Nasılsın, hayatım? Cevap vermen gerekmiyor. Kendim görebiliyorum nasıl olduğunu.
- Her girlfriend had broken up with him as she also got into debts. He decided to go to Macau for a last bet, only to fall even deeper into debt. So he killed himself. It had nothing to do with the police.
- Kız arkadaşı borca battığı sırada ondan da ayrılmıştı. son bir bahis için Macau'ya gitmeye karar verdi, sadece daha derine düşmek için. Böylece, kendini öldürdü. Polisle hiç bir ilgisi yoktu.
- It's absolutely extraordinary. I must say that your laboratory exceeds the limits of man's wildest imagination.
- Absolutely. Could I trouble you for a glass of wine?
- There's nothing he wouldn't do for a kin who'd restore him to rank.
- You don't love my brother, I hear.
- I have little reason to.
- Kendisini eski mevkisine iade eden bir akraba için yapacağı birşey yok.
- Kardeşimi sevmiyorsun, duyduğum kadarıyla.
- Bunun için küçük bir nedenim var.
- Don't blame yourself. There was no way you could have known. Just like when you recovered Rambaldi's journal, you had no idea it contained a formula.
- What are you talking about? What formula?
- A formula for a medication.
- Kendini suçlama. Bilebilmenin hiç bir yolu yoktu. Aynen Rambaldi'nin günlüğünü geri aldığında, içinde bir formül olduğu hakkında bir fikrin olmadığı gibi.
- Sen neden bahsediyorsun? Ne formülü?
- Tedavi için bir formül.
- What I'm telling myself: Take Wise's money. Take a damn vacation. I'll find his rich girl for him and lay in the sun.
- Keep away from Wise, damn it!
- Kendime dediğim: Wise'ın parasını al. Kahrolası bir tatile çık. Onun için onun zengin kızını da buluum ve güneşte yatarım.
- wise'dan uzak dur, kahrolası.