- Redeemer! In my opinion, the work of the missions is the work of the devil. They teach contempt for lawful profit, and they disobey the king's authority. The paramount vow is a vow of obedience.
- Hatırla! Benim fikrime göre özel heyet işi şeytan işidir. Yasal karı hor görmeyi ve kralın otoritesine itaatsizlik etmeyi öğretir. En büyük yemin ise itaat yeminidir.
- You were amazing.
- Thank you
- Where did you learn to play like that?
- Well, jazz flute has always been a small passion of mine.
- So what other passions do you have, Mr. Burgundy?
- Harikaydınız.
- Teşekkür ederim.
- Böyle çalmayı nerede öğrendin?
- Şey, caz flüt her zaman küçük bir tutkum olmuştur.
- Peki, başka ne tutkularınız var, Bay B urgundy?
- You're wonderful. You're so young. How can you look so lovely and fresh without sleep? Makes me jealous.
- Are you in that big of a hurry? Give me a minute, okay?
- I want you now.
- I've got to pee.
- Harikasın. Çok gençsin. Uykusuzken nasıl bu kadar güzel ve taze görünebiliyorsun? Beni kıskandırıyor.
- O kadar acelen mi var? Bana bir dakika ver, tamam mı?
- Seni şu anda istiyorum.
- İşemem gerek.
- Which one is which -Who cares me and your boss, Rex Crater, we had a little misunderstanding. - What kind of misunderstanding? - He tried to have me killed and blew up my club.
- Hangisi kim? - Kimin umrundaki? Ben ve patronun Rex Crater, küçük bir anlaşmazlığımız var. - Ne tür bir anlaşmazlık? - Beni öldürtmeye ve klubümü uçurmaya çalıştı.
- Which village is that?
- Chandanpur. You may have heard of it. lt's a 3 hour journey by train. And 2 hours 30 minutes by bus. So it must be about 200 miles away.
- lt might be more than that.
- Hangi köy bu?
- Chandanpur. Duymuş olabilirsin. Trenle 3 saatlik bir yol. Ve otobüsle 2 saat 30 dakikalık. Yani 200 mil kadar uzalıkta olmalı.
- Bundan daha fazla da olabilir.
- She remained in his memory simply as the most plaintive.. ...and poignant.
- She's very deft.
- That's the only kind of target she'll ever hit. No one could ever be jealous of May's triumphs.
- Hafızasında en ağlamaklı ... ve sızlanan olarak kaldı.
- Çok meharetlidir.
- Gerçekleştirebileceği tek hedef de bu. Mary'nin zaferlerini kimse kıskanamaz.
- Let's sit and talk. I'll tell you.. .
- But I already know everything.
- Then you know I'll never paint again.
- Why so?
- Because it's of no use to anyone. That's all.
- Hadi oturup konuşalım. Sana anlatacağım şey...
- Ama ben zaten herşeyi biliyorum.
- O zaman bir daha resim yapmayacağımı da biliyorsun.
- Neden öyle?
- Çünkü kimseye faydası yok. Hepsi bu.