- What's your name?
- My name is David.
- Hello, David. How old are you?
- I don't know.
- You need someone to take care of you? Would you like a nanny?
- İsmin ne?
- Benim adım, David.
- Merhaba David. Kaç yaşındasın?
- Bilmiyorum.
- Sana bakacak birine ihtiyacın var mı? Bir dadı ister misin?
- Hazel Dobkins is the name. Do you know her?
- Couldn't get it out of my head for years. Nice little housewife. Three little kids... a nice husband.... No financial problems.
- İsmi Hazel Dobkins. Onu tanıyor musun?
- Yıllarca aklımdan çıkaramadım. Küçük tatlı ev hanımı. Üç küçük çocuk... tatlı bir koca.... Para problemleri yoktu.
- People aren't ashamed of it like they used to be. This is a great thing. The truth restored, law restored. That's what President Reagan's done, Harper. He says truth exists and can be spoken proudly.
- İnsanlar eskiden olduğu gibi bundan utanmıyorlar. Bu harika birşey. Gerçekler iyileşti, kanın iyileşti. Bu Başkan Reagan'ın yaptığı birşey, Harper. Gerçekler vardır ve gurur duyularak anlatılabilir der.
- People aren't ashamed of it like they used to be. This is a great thing. The truth restored, law restored. That's what President Reagan's done, Harper. He says truth exists and can be spoken proudly.
- İnsanlar eskiden olduğu gibi bundan utanmıyorlar. Bu harika birşey. Gerçekler iyileşti, kanın iyileşti. Bu Başkan Reagan'ın yaptığı birşey, Harper. Gerçekler vardır ve gurur duyularak anlatılabilir der.
- People aren't ashamed of it like they used to be. This is a great thing. The truth restored, law restored. That's what President Reagan's done, Harper. He says truth exists and can be spoken proudly.
- İnsanlar eskiden olduğu gibi bundan utanmıyorlar. Bu harika birşey. Gerçekler iyileşti, kanın iyileşti. Bu Başkan Reagan'ın yaptığı birşey, Harper. Gerçekler vardır ve gurur duyularak anlatılabilir der.
- People change. Raj has changed too. At school he used to be very quiet. Now he has great sense of humour. When l asked him what he's up to... he said he's a thief.
- Maybe that wasn't a joke?
- İnsanlar değişir. Raj da değişti. Okuldayken çok sessizdi. Şimdiyse harika bir mizah anlayışı var. Ona neler yaptığını sorduğumda... hırsız olduğunu söyledi.
- Belki de bu bir şaka değildi?
- Help! Pick me up! Get me out of here! Drop down a ladder! Please! Please, come back! I don't know anything about the flaregun. I swear I was here all the time long.
- İmdat! Beni yukarı çek! Beni buradan çıkar! Bir merdiven gönder! Lütfen! Lütfen, geri dön! Silahla ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Yemin ederim, tüm bu zaman boyunca buradaydım ben.
- I decided to marry the first man who proposed. His name was Gabriel Firmin. I wasn't very happy with him. I wasn't too sad either. He wasn't a very tender person.
- İlk teklif eden kişiyle evlenmeye karar verdim. İsmi Gabriel Firmindi. Onunla çok mutlu değildim. Çok üzgün de değildim. Pek şefkatli biri değildi.
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası yaşlanana dek seni, içeri tıkarlar.
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası yaşlanana dek seni, içeri tıkarlar.
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course ,you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası bir ihtiyar olana dek seni, içeri tıkarlar.
- Two and a half miles straight down.
- I'm right behind you. Cab 1, do you see it yet ?
- I don't see anything yet
- Hang on. I'm gonna test my strobes.
- İki buçuk mil düz aşağı.
- Tam arkandayım. Taksi 1 onu hala görmedin mi?
- Henüz birşey görmüyorum.
- Bekle. Işıklarımı deneyeceğim.
- Go in, quick l save it for you. Eat!
- Did you save it for me?
- The maids don't know. Eat more!
- Very delicious. Where's Dragon?
- He's on the Casino Cruises, he'll be back early morning for a trip to Taiwan. You've to finish it.
- No, l've to save some for my brother.
- You guys are good brothers
- İçeri gel, çabuk. Senin için sakladım. Ye!
- Benim için mi sakladın?
- Hizmetçiler bilmiyor. Daha çok ye!
- Çok lezzetli. Dragon nerede?
- Casino teknesinde, yarin sabah Tayvan'a bir gezi için erken dönecek. Onu bitirmen gerek.
- Hayır. Biraz kardeşime ayırmalıyım.
- Sizler iyi kardeşsiniz.
- Welcome. Shall we join to the living room ?
- John, Warren brought us beer.
- Ah thank you, Warren. Have a seat. Right here, you take that. Okay. So, uh... what do you do back in Auclair ?
- Well, my brother and I, we have a shoe store.
- Hoş geldin. Salona geçelim mi?
- John, Warren bize bira getirmiş.
- Ah, teşekkür ederiz, Warren. Gel otur. Buraya, sen bunu al. Tamam. Eee ımm... Auclair'de neler yapıyorsun?
- Şey, kardeşim ve ben, bizim bir ayakkabı mağazamız var.