go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 1508 kişi  07 Haz 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

a

i. lâ [müz.], pek iyi
  • - He's talking about risking lives.
    - We won't risk our lives.
    - Who'll kidnap him anyway?
    - We will kidnap him. We'll ask for a ransom of 5 lakhs, but you come and rescue him!
    - Hayatımızı tehlikeye atmaktan bahsediyor.
    - Hayatımızı tehlikeye atmayacağız.
    - Onu kim kaçıracak peki?
    - Onu bizx kaçıracağız. 5 lakh fideye isteyeceğiz ama sen gelip onu kurtaracaksın.
  • - Well, my dear, I take it you spend a lot of time in the saddle.
    - Yes, I love an early morning ride.
    - Hayatım, anladığım kadarıyla at üzerinde çok vakit geçiriyorsun.
    - Evet, sabah erken saatlerde ata binmeyi seviyorum.
  • - The Hawaiians call this harbour WaiMomi. It means ''water of pearls.''
    - It's so beautiful. My dad took me up a couple of times.
    - Hawaililer bu limana WaiMomi derler. 'İnci suyu' anlamına geliyor.
    - Çok güzel. Babam beni birkaç kez buraya getirmişti.
  • - Airborne is a possibility. But we don't know yet.
    - ls this an international health hazard or a military concern?
    - Both.
    - Are these people alive or dead?
    - We don't know.
    - Havadan indirme harektı bir olasılık. Ama henüz bilmiyoruz.
    - Bu uluslararası bir sağlık riski mi yoksa orduyla mı ilgili?
    - İkisi de.
    - Bu insanlar canlı mı ölü mü?
    - Bilmiyoruz.
  • - Remember now, watch your language.
    - You know I'm not a swearing man.
    - You'd be surprised what they'd consider swearing.
    - Will you excuse me?
    - No!
    - Hatırla! Diline dikkat et!
    - Ben küfür eden biri değilim.
    - Küfür olarak algıladıklarını bilsen şaşardın.
    - Müsade edecek misin?
    - Hayır!
  • - Redeemer! In my opinion, the work of the missions is the work of the devil. They teach contempt for lawful profit, and they disobey the king's authority. The paramount vow is a vow of obedience.
    - Hatırla! Benim fikrime göre özel heyet işi şeytan işidir. Yasal karı hor görmeyi ve kralın otoritesine itaatsizlik etmeyi öğretir. En büyük yemin ise itaat yeminidir.
  • - We thought you were ill.
    - As you see, I'm not ill but I'm expecting a child in June.
    - Hasta olduğunu sandık.
    - Gördüğünüz gibi, hasta değilim ama Haziran'da bir bebek bekliyorum.
  • - With her pregnancy, Eva underwent a complete change. She became cheerful, gentle and outgoing. She got lazy and couldn't be bothered with her parish work or her piano-playing.
    - Hasmileliğiyle birlikte Eva, tam bir değişim geçirdi. Neşeli, kibar ve cana yakın oldu. Tembelleşti ve mahalle işleriyle ya da piyano çalmakla ilgilenmez oldu.
  • - At harvest time, the people celebrated with a feast and dancing.
    - Hasat zamanını, insanlar şölenle ve dansederek kutladılar.
  • - There was a spectacular huge, giant tree. One night there was a fierce hail storm. That tree was hit by lightning and fell.
    - Harikulade, büyük, dev bir ağaç vardı. Bir gece şiddetli bir dolu fırtınası oldu. Ağaca şimşek çarptı ve ağaç yere düştü.
  • - You were amazing.
    - Thank you
    - Where did you learn to play like that?
    - Well, jazz flute has always been a small passion of mine.
    - So what other passions do you have, Mr. Burgundy?
    - Harikaydınız.
    - Teşekkür ederim.
    - Böyle çalmayı nerede öğrendin?
    - Şey, caz flüt her zaman küçük bir tutkum olmuştur.
    - Peki, başka ne tutkularınız var, Bay B urgundy?
  • - You're wonderful. You're so young. How can you look so lovely and fresh without sleep? Makes me jealous.
    - Are you in that big of a hurry? Give me a minute, okay?
    - I want you now.
    - I've got to pee.
    - Harikasın. Çok gençsin. Uykusuzken nasıl bu kadar güzel ve taze görünebiliyorsun? Beni kıskandırıyor.
    - O kadar acelen mi var? Bana bir dakika ver, tamam mı?
    - Seni şu anda istiyorum.
    - İşemem gerek.
  • - You look wonderful. And who is he, a friend?
    - No, this is... This is my date. He's a lawyer.
    - Does he have a name, or should l call him "Lawyer"?
    - l'm sorry. This is Tom Ace.
    - Harika görünüyorsun. Ya bu kim, arkadaşın mı?
    - Hayır, bu... bu benim flörtüm. Bir avukat.
    - Bir ismi var mı yoksa ona 'Avukat' diye mi seslenmeliyim?
    - Pardon. Bu Tom Ace.
  • - It's a great place!
    - Think so? It needs work.
    - Yeah, that's true. A hammer and nails and a bit of paint...
    - Harika bir yer.
    - Öyle mi dersin? Biraz işi var.
    - Evet, doğru. Bir çekiç, birkaç çivi ve biraz da boya...
  • - Which one is which -Who cares me and your boss, Rex Crater, we had a little misunderstanding. - What kind of misunderstanding? - He tried to have me killed and blew up my club.
    - Hangisi kim? - Kimin umrundaki? Ben ve patronun Rex Crater, küçük bir anlaşmazlığımız var. - Ne tür bir anlaşmazlık? - Beni öldürtmeye ve klubümü uçurmaya çalıştı.
  • - Which village is that?
    - Chandanpur. You may have heard of it. lt's a 3 hour journey by train. And 2 hours 30 minutes by bus. So it must be about 200 miles away.
    - lt might be more than that.
    - Hangi köy bu?
    - Chandanpur. Duymuş olabilirsin. Trenle 3 saatlik bir yol. Ve otobüsle 2 saat 30 dakikalık. Yani 200 mil kadar uzalıkta olmalı.
    - Bundan daha fazla da olabilir.
  • - That's breaking and entering.
    - ? thought you had a flight to catch.
    - Haneye tecavüz bu yaptığın.
    - Senin uçağa yetişmen gerekmiyor muydu?
  • - The public has a right to know.
    - Where does it say that?
    - There's a sign on my desk.
    - Well, it'll be a dull conversation but come on in. You want some coffee?
    - No, thanks.
    - Halkın bilmeye hakkı var.
    - Nerede yazıyor bu?
    - Masamda bir işaret var.
    - Eh, biraz sıkıcı bir konuşma olacak ama içeri gel hadi. Kahve ister misin?
    - Hayır, teşekkürler.
  • - The public has a right to know.
    - Where does it say that?
    - There's a sign on my desk.
    - Well, it'll be a dull conversation but come on in. You want some coffee?
    - Halkın bilmeye hakkı var.
    - Nerede yazıyor bu?
    - Masamda bir işaret var.
    - Eh, biraz sıkıcı bir konuşma olacak ama içeri gel hadi. Kahve ister misin?
  • -Still smells like cigarettes.
    -Thought he quit.
    -Only six a day.
    - Hala sigara gibi kokuyor.
    - Bıraktığını düşünmüştüm.
    - Günde sadece altı tane içiyor.

91,185 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025