- He's talking about risking lives.
- We won't risk our lives.
- Who'll kidnap him anyway?
- We will kidnap him. We'll ask for a ransom of 5 lakhs, but you come and rescue him!
- Hayatımızı tehlikeye atmaktan bahsediyor.
- Hayatımızı tehlikeye atmayacağız.
- Onu kim kaçıracak peki?
- Onu bizx kaçıracağız. 5 lakh fideye isteyeceğiz ama sen gelip onu kurtaracaksın.
- Airborne is a possibility. But we don't know yet.
- ls this an international health hazard or a military concern?
- Both.
- Are these people alive or dead?
- We don't know.
- Havadan indirme harektı bir olasılık. Ama henüz bilmiyoruz.
- Bu uluslararası bir sağlık riski mi yoksa orduyla mı ilgili?
- İkisi de.
- Bu insanlar canlı mı ölü mü?
- Bilmiyoruz.
- Remember now, watch your language.
- You know I'm not a swearing man.
- You'd be surprised what they'd consider swearing.
- Will you excuse me?
- No!
- Hatırla! Diline dikkat et!
- Ben küfür eden biri değilim.
- Küfür olarak algıladıklarını bilsen şaşardın.
- Müsade edecek misin?
- Hayır!
- Redeemer! In my opinion, the work of the missions is the work of the devil. They teach contempt for lawful profit, and they disobey the king's authority. The paramount vow is a vow of obedience.
- Hatırla! Benim fikrime göre özel heyet işi şeytan işidir. Yasal karı hor görmeyi ve kralın otoritesine itaatsizlik etmeyi öğretir. En büyük yemin ise itaat yeminidir.
- With her pregnancy, Eva underwent a complete change. She became cheerful, gentle and outgoing. She got lazy and couldn't be bothered with her parish work or her piano-playing.
- Hasmileliğiyle birlikte Eva, tam bir değişim geçirdi. Neşeli, kibar ve cana yakın oldu. Tembelleşti ve mahalle işleriyle ya da piyano çalmakla ilgilenmez oldu.
- You were amazing.
- Thank you
- Where did you learn to play like that?
- Well, jazz flute has always been a small passion of mine.
- So what other passions do you have, Mr. Burgundy?
- Harikaydınız.
- Teşekkür ederim.
- Böyle çalmayı nerede öğrendin?
- Şey, caz flüt her zaman küçük bir tutkum olmuştur.
- Peki, başka ne tutkularınız var, Bay B urgundy?
- You're wonderful. You're so young. How can you look so lovely and fresh without sleep? Makes me jealous.
- Are you in that big of a hurry? Give me a minute, okay?
- I want you now.
- I've got to pee.
- Harikasın. Çok gençsin. Uykusuzken nasıl bu kadar güzel ve taze görünebiliyorsun? Beni kıskandırıyor.
- O kadar acelen mi var? Bana bir dakika ver, tamam mı?
- Seni şu anda istiyorum.
- İşemem gerek.
- You look wonderful. And who is he, a friend?
- No, this is... This is my date. He's a lawyer.
- Does he have a name, or should l call him "Lawyer"?
- l'm sorry. This is Tom Ace.
- Harika görünüyorsun. Ya bu kim, arkadaşın mı?
- Hayır, bu... bu benim flörtüm. Bir avukat.
- Bir ismi var mı yoksa ona 'Avukat' diye mi seslenmeliyim?
- Pardon. Bu Tom Ace.
- Which one is which -Who cares me and your boss, Rex Crater, we had a little misunderstanding. - What kind of misunderstanding? - He tried to have me killed and blew up my club.
- Hangisi kim? - Kimin umrundaki? Ben ve patronun Rex Crater, küçük bir anlaşmazlığımız var. - Ne tür bir anlaşmazlık? - Beni öldürtmeye ve klubümü uçurmaya çalıştı.
- Which village is that?
- Chandanpur. You may have heard of it. lt's a 3 hour journey by train. And 2 hours 30 minutes by bus. So it must be about 200 miles away.
- lt might be more than that.
- Hangi köy bu?
- Chandanpur. Duymuş olabilirsin. Trenle 3 saatlik bir yol. Ve otobüsle 2 saat 30 dakikalık. Yani 200 mil kadar uzalıkta olmalı.
- Bundan daha fazla da olabilir.
- The public has a right to know.
- Where does it say that?
- There's a sign on my desk.
- Well, it'll be a dull conversation but come on in. You want some coffee?
- No, thanks.
- Halkın bilmeye hakkı var.
- Nerede yazıyor bu?
- Masamda bir işaret var.
- Eh, biraz sıkıcı bir konuşma olacak ama içeri gel hadi. Kahve ister misin?
- Hayır, teşekkürler.
- The public has a right to know.
- Where does it say that?
- There's a sign on my desk.
- Well, it'll be a dull conversation but come on in. You want some coffee?
- Halkın bilmeye hakkı var.
- Nerede yazıyor bu?
- Masamda bir işaret var.
- Eh, biraz sıkıcı bir konuşma olacak ama içeri gel hadi. Kahve ister misin?