go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 856 kişi  04 Haz 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

a

i. lâ [müz.], pek iyi
  • - They won, Roy. You're not a lawyer anymore
    - But am I dead?
    - No. They beat you. You lost.
    - Onlar kazandı Roy. Artık avuklat değilsin.
    - Ne yani öldüm mü?
    - Hayır. Seni yendiler. Kaybettin.
  • - Neither can they. Don't worry about it!
    - We can't afford a stalemate.
    - Onlar da yapamaz. Sen merak etme!
    - Çıkmaza giremeyiz.
  • - Twelve million!
    - Twenty million!
    - You have a jack and a ten.. It's the best hand.
    - I'm not here to cheat anyone.
    - Oniki milyon!
    - Yirmi milyon!
    - Bir valen ve onlun var... En iyi el.
    - Buraya hile yapmaya gelmedim.
  • - I'm not scared of him.
    - So that's a no.
    - Ondan korkmuyorum.
    - Yani yemedin.
  • - I have to extract her. Get her to Italy ourselves.
    - I know. We can have a jet in an hour. The question is how to find her.
    - Steven Haladki. He works in the L.A. Office. Former FBI.
    - Ona itiraf ettirmem gerek. İtalya'ya onu kendimiz götürmeliyiz.
    - Biliyorum. Bir saate bir jet bulabiliriz. Soru, onu nasıl bulacağımız.
    - Steven Haladki. Los Angales ofisinde çalışıyor, eski FBI'lı.
  • - We'll really teach him a lesson later. You dumb bastard! If you wanna die just hang yourself or something!
    - Ona dersini sonra veriririz. Seni salak piç kurusu! Gerçekten ölmek istiyorsan, kendini as falan!
  • - Tell him l have a headache.
    -l won't lie for you.
    - You lie for me all the time.
    - Not to him .This is high school all over again.
    - Ona başımın ağrıdığını söyle.
    - Senin için yalan söylemeyeceğim.
    - Benim için her zaman yalan söylüyorsun.
    - Ona değil. Tekrar liseye döndük.
  • - Do you have ten seconds, too?
    - Instructors are allowed 45 seconds.
    - Give me a ladle! Give me one.
    - Hurry! Give it to him. That's an order.
    - We might have to use some deadly weapons.
    - On dakikan var mı?
    - Eğitmenlerin 45 dakika izinleri var.
    - Bana bir kepçe ver! Hadi, ver onu.
    - Çabuk! Ver şunu ona! Bu bir emirdir.
    - Daha öldürücü silahlar kullanmak zorunda kalabiliriz.
  • - I feel as though my backbone had crumbled.
    - Your backbone is not soft. You won't collapse like a heap of stones.
    - Omurgam parçalanmış gibi hissediyorum.
    - Omurgan yumuşak değil. Bir taş yığını gibi yıkılıp kalmazsın.
  • - I don't like what's going on. May I say something, please? Yes, I don't want to go to jail. But this has got to stop some place. A lot of damage has been done. I'm responsible for a lot of it.
    - Olup bitenler hoşuma gitmiyor. Birşey söyleyebilir miyim lütfen? Evet, hapse girmek istemiyorum. Ama bu iş bir yerde durmalı. Çok fazla zarar oldu. Büyük çoğunluğundan da ben sorumluyum.
  • - This is what happened, Andrei. I've thought it over adn I've decided to tell you. You know how much I envied. Envy just gnawed at me. It was inside me like a poison. I couldn't stand it any longer.
    - Olan biten bu, Andrei. Tekrar tekrar düşündüm ve sana söylemeye karar verdim. Nasıl da kıskandığımı biliyorsun. Kıskançlık bana acı verdi. Zehir gibi içimdeydi. Ona daha fazla dayanamadım.
  • - I've had a remarkable dream. And you were there and you.. and you...
    - I what?
    - Some of it was terrible and some of it was wonderful. I kept saying I wanna go home And they sent me home.
    - Olağandışı bir rüya gördüm. Ve sen de oradaydın ve sen... ve sen...
    - Ben ne?
    - Bazı kısımları korkunçtı, bazı kısımları ise harikaydı. Eve gitmek istiyorum deyip duruyordum. Ve onlar beni eve gönderdiler.
  • - I've had a remarkable dream. And you were there and you.. and you...
    - I what?
    - Some of it was terrible and some of it was wonderful. I kept saying I wanna go home. And they sent me home.
    - Olağandışı bir rüya gördüm. Ve sen de oradaydın ve sen... ve sen...
    - Ben ne?
    - Bazı kısımları korkunçtı, bazı kısımları ise harikaydı. Eve gitmek istiyorum deyip duruyordum. Ve beni eve gönderdiler.
  • - You read it I'm sure it's nothing.
    - Do you really want me to read it? Oh my god! What a handwriting! She writes like a young person. Meticulous and pretty.
    - Just read it.
    - Oku. Eminim birşey değildir.
    - Gerçekten okumamı istiyor musun? Aman Tanrım! Nasıl bir elyazısı! Genç biri gibi yazıyor. Hoş ve titizlikle yazılmış.
    - Sadece oku!
  • - Oh, I said it in a kidding way. - I didn't know he'd get fired.
    - Oh, şaka yollu söylemiştim. - Kovulacağını bilmiyordum.

  • - Oh, sorry. I know I left them in the studio.
    - I'll get them
    - I'm going with you. May I lean on you, Nicolas? I'm wobbly.
    - Wait, I'll help you. What's happened?
    - Nothing. A bit of epilepsy,or something like that.
    - Oh, pardon. Onları stüdyoda bıraktım, biliyorum.
    - Ben alırım.
    - Seninle geleyim. Sana yaslanabilir miyim, Nicholas? Biraz sallanıyorum.
    - Dur. Sana yardım edeyim. Ne oldu?
    - Hiç birşey. Küçük bir sara ya da onun gibi birşey.
  • - Oh, it's such a beautiful night. The city is lit up like a jewel. Oh, look, there's Irene! She's sitting in her window wearing a stunning green dress.
    - Oh, öyle güzel bir gece ki. Şehir mücevher gibi parlıyor. Oh, bak, Irene. Göz kamaştıran yeşil bir elbise giymiş pencerede oturuyor.
  • - Ah, it's great to have a lady aboard with clean habits. Sets the man a good example. A man alone, he gets to living like a hog.
    - Oh, iyi huyları olan bir bayanın burada olması harika. Erkeklere iyi örnek olur. Bir erkek tek başına olduğunda bir domuz gibi yaşamaya başlayabiliyor.
  • - Oh, there's no hurry. I'll show you everything. You'll be the overseer here. We harvest twice a year, it's that fertile.
    - Oh, aceleye gerek yok. Sana herşeyi göstereceğim. Burada yönetici olacaksın. Yılda iki kez hasat ediyoruz, o kadar verimli yani.
  • - My son disappeared. I was informed that.. after the definitive separation.. my son went to live in a humble boarding house... He became ill ...and had no desire to be cured. He died in his clothes, on the bed.
    - Oğlum kayboldu... tamamen gittikten sonra öğrendim ki... oğlum mütevazi yatılı bir okulda yaşamaya gitmiş. Hastalanmış ... tedavi olmak istememiş. Giysileri üstünde yatakta ölmüş.

91,185 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025