go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 870 kişi  04 Haz 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

a

i. lâ [müz.], pek iyi
  • - How can I get there?
    - Take the D train. It's the next block. Make a right.
    - Oraya nasıl gidebilirim?
    - D trenine bin. Sonraki blok. Sağa dön.
  • - You're never gonna go back there. It's too dangerous.
    - The roof is coming down. Wait a second! A jaguar!
    - I know what this is.
    - Oraya asla dönmeyeceksin. Çok tehlikeli.
    - Çatı düşüyor. Bekle bir dakika! Bir jaguar!
    - Ne olduğunu biliyorum.
  • - They don't like me very much in there.
    - They're lucky to have you in there.
    - That's a nice thing to say.
    - It's not a nice thing. It's the truth.
    - Orada beni fazla sevmiyorlar.
    - Orada olduğun için şanslılar.
    - Bunu söylemen çok hoş.
    - Hoş değil. Gerçek.
  • - Oh, what a magnificent room!
    - Oh, yes. My husband was a great collector. He loved beautiful things. Me too. l should have a housekeeper.
    - Oo, Ne şahane bir oda!
    - O evet. Kocam iyi bir koleksiyoncuydu. Güzel şeyleri severdi. Ben de öyle.Bir temizlikçi tutmalıyım.
  • - Would you like to meet him at once?
    - In a little while. I'm not in a haste Mister Johnny.
    - Onunla hemen tanışmak ister misiniz?
    - Birazdan. Acelem yok, Bay Johnny.
  • - Did you test it?
    - What do you mean did l test it? You gave me a half-finished program! You told me you'd give me a finished one.
    - l can't. The company found out. Their CEO just called me yesterday.
    - Onu test ettin mi?
    - Onu test ettim mi ne demek? Bana yarı-bitmiş bir program verdin. Bana bitmişini vereceğini söylemiştin.
    - Yapamam. Şirket öğrendi. Dün CEO beni aradı.
  • - l can kill him.
    - Hush, keep it low.
    - lf l kill him, you can.. leave him. ln this place you're the nicest. They all treat me like dog.
    - No.. ln fact, you aren't that ugly. Dragon is a hundred times uglier than you are.
    - Do you know? l'll kill Dragon in Taiwan.
    - That's very risky.
    - If it's for you, l'm not scared at all.
    - Maybe you're right.
    - How can l see you again? There must be a way.
    - Onu öldürebilirim.
    - Şşşt, sesini alçak tut.
    - Eğer onu öldürürsem, ... onu terkedebilirsin. Buradaki en hoş kişi sensin. Diğerlerinin hepsi bana köpek gibi davranıyor.
    - Hayır... aslında sen o kadar da çirkin değilsin. Dragon senden yüz kat daha çirkin.
    - Biliyor musun? Dragon'ı Tayvan'da öldüreceğim.
    - Bu çok riskli.
    - Senin için olursa, hiç korkmam.
    - Belki de haklısın.
    - Seni tekrar nasıl görebilirim? Bir yolu olmalı.
  • - They almost lynched him.. He doesn't want a lawyer. l was appointed by the Court but it's hopeless. All he does is curse me.
    - Onu neredeyse linç ediyorlardı. Avukat istemiyor. Beni Mahkeme tayin etti ama durum umutsuz. Tek yaptığı bana lanet okumak.
  • - You want her. - No, she's a little too cheery for me.
    - Onu istiyorsun. - Hayır, benim için biraz fazla şeker.

  • - We're going to split it wide open.
    - As an old friend this is a very bad idea,John. The most harmful thing you could possibly do now.
    - Not at all. Why is it a harmful idea?
    - Onu ikiye bölüp iyice açacağız.
    - Eski bir arkadaşın olarak söylüyorum, bu hiç de iyi bir fikir değil, John. Şu anda yapabileceğin muhtemelen en sakıncalı şey.
    - Hiç de değil. Neden sakıncalı bir fikir olsun?
  • - Instead of asking for it back, I hit him in the head repeatedly.. with a hammer.
    - Onu geri istemek yerine, devamlı olarak kafasına vurdum... bir çekiçle.
  • - I ask her if I can give her a lift. I've hailed a taxi. 'Can you take me to Holborn tube?!. On the way she breaks down in tears.
    - Onu eve bırakmayı teklif ettim. Bir taksi çağırdım. 'Beni Holborn istasyonuna götürür müsün' dedi. Yolda göz yaşlarına boğuldu.
  • - I love her a lot. Don't take away Shabnam from me.
    - You are speaking in a very determined manner.
    - Onu çok seviyorum.Shabnam'ı benden alma.
    - Sen çok ciddi bir kararlılıkla konuşuyorsun.
  • - Where?
    - A Flesh Fair outside Haddonfield.
    - Is he alive?
    -Yes. He's in one piece.
    - Onu bulduk.
    -Nerede?
    - Haddonfield’ın dışında bir insan panayırında.
  • - I just leave them alone.
    - Hey! I thought dogs chase after the chickens.
    - I guess it might be a jaguar. It came in here and ate chickens.
    - Hey! Let's go and see it.
    - Actually, it's not a dog or a jaguar.
    - Onları rahat bırakıyorum.
    - Hey! Köpeklerin tavukları kovaladığını sanıyordum.
    - Sanırım, bir jaguar olabilir. Buraya gelip tavukları yemiştir.
    - Hey! Hadi gidip bakalım.
    - Aslında, bu ne bir köpek ne de bir jaguar.
  • - Let them in.
    - You wait in the corridor.
    - Let us eat, brothers. Lord has been bountiful. A drink after a journey is good for the health, right?
    - We're here to talk, not to drink.
    - Onları içeri alın.
    - Siz koridorda bekleyin.
    - Hadi yiyelim, kardeşlerim. Lord çok cömerttir. Yolculuktan sonraki içki sağlığa faydalıdır, değil mi?
    - Buraya konuşmaya geldik. İçmeye değil.
  • - They are elusive things the moment we name them their meaning disappears, melts, dissolve like a jellyfish in the sun.
    - Onlar, onları isimlendirdiğimiz anda anlamları kaybolan, yok olan, güneşte kalmış bir deniz anası gibi eriyen tarifi zor şeyler.
  • - They judge, and a head will fall.
    - But what gives them the right to judge?
    - Did you express your thoughts?
    - Yes, but I was alone.
    - Onlar yargılayacak ve bir baş gidecek.
    - Ama onlara yargılama hakkını kim veriyor?
    - Bu düşüncelerini açıkladın mı?
    - Evet ama yalnızdım.
  • - I don't care about them.
    - Joe, listen to me. It's hopeless. No one's ever had a stunt like this before
    - Onlar umdrumda değil.
    - Joe, dinle beni! Durum umutsuz. Daha önce hiç kimse böyle bir dublör gösterisi yapmadı.
  • - There's time, if I corrupt the files before they make a copy.
    - That's an extreme risk.
    - Letting Bomani know I failed isn't?
    - Onlar kopyalamadan önce dosyaları bozarsam, zaman var.
    - Bu çok büyük bir risk.
    - Bomani’nin başaramadığımı bilmesine izin vermek risk değil mi?

91,185 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025