- Did you test it?
- What do you mean did l test it? You gave me a half-finished program! You told me you'd give me a finished one.
- l can't. The company found out. Their CEO just called me yesterday.
- Onu test ettin mi?
- Onu test ettim mi ne demek? Bana yarı-bitmiş bir program verdin. Bana bitmişini vereceğini söylemiştin.
- Yapamam. Şirket öğrendi. Dün CEO beni aradı.
- l can kill him.
- Hush, keep it low.
- lf l kill him, you can.. leave him. ln this place you're the nicest. They all treat me like dog.
- No.. ln fact, you aren't that ugly. Dragon is a hundred times uglier than you are.
- Do you know? l'll kill Dragon in Taiwan.
- That's very risky.
- If it's for you, l'm not scared at all.
- Maybe you're right.
- How can l see you again? There must be a way.
- Onu öldürebilirim.
- Şşşt, sesini alçak tut.
- Eğer onu öldürürsem, ... onu terkedebilirsin. Buradaki en hoş kişi sensin. Diğerlerinin hepsi bana köpek gibi davranıyor.
- Hayır... aslında sen o kadar da çirkin değilsin. Dragon senden yüz kat daha çirkin.
- Biliyor musun? Dragon'ı Tayvan'da öldüreceğim.
- Bu çok riskli.
- Senin için olursa, hiç korkmam.
- Belki de haklısın.
- Seni tekrar nasıl görebilirim? Bir yolu olmalı.
- We're going to split it wide open.
- As an old friend this is a very bad idea,John. The most harmful thing you could possibly do now.
- Not at all. Why is it a harmful idea?
- Onu ikiye bölüp iyice açacağız.
- Eski bir arkadaşın olarak söylüyorum, bu hiç de iyi bir fikir değil, John. Şu anda yapabileceğin muhtemelen en sakıncalı şey.
- Hiç de değil. Neden sakıncalı bir fikir olsun?
- I just leave them alone.
- Hey! I thought dogs chase after the chickens.
- I guess it might be a jaguar. It came in here and ate chickens.
- Hey! Let's go and see it.
- Actually, it's not a dog or a jaguar.
- Onları rahat bırakıyorum.
- Hey! Köpeklerin tavukları kovaladığını sanıyordum.
- Sanırım, bir jaguar olabilir. Buraya gelip tavukları yemiştir.
- Hey! Hadi gidip bakalım.
- Aslında, bu ne bir köpek ne de bir jaguar.
- Let them in.
- You wait in the corridor.
- Let us eat, brothers. Lord has been bountiful. A drink after a journey is good for the health, right?
- We're here to talk, not to drink.
- Onları içeri alın.
- Siz koridorda bekleyin.
- Hadi yiyelim, kardeşlerim. Lord çok cömerttir. Yolculuktan sonraki içki sağlığa faydalıdır, değil mi?
- Buraya konuşmaya geldik. İçmeye değil.