- I can only see blood.
- Let me get a towel.
- I could have you arrested for this. They could put you in jail for beating me up.
- I've never hit anyone before.
- Sadece kan görebiliyorum.
- Dur da havlu getireyim.
- Seni bu yüzden tutuklatabilirim. Beni dövdüğün için seni hapse atabilirler.
- Daha önce hiç kimseye vurmamıştım.
- You're just under a lot of stress.
- You're a nurse. Give me something. I don't know what to do anymore. Last week at work, I screwed up the Xerox machine permanently.. . and then I tripped on the subway steps. I fell and my glasses broke. And I cut my forehead. Here, see?
- Sadece çok fazla stres altındasın.
- Sen hemşiresin. Birşeyler ver bana. Daha fazla ne yapabilirim bilmiyorum. Geçen hafta işyerinde devamlı olarak fotokopi makinesini bozdum... ve sonra metronun merdivenlerine takıldım.. düştüm ve gözlüğüm kııldı. Ve alnımı kestim. İşte, gördün mü?
- We just lost a few inches, that's all. Oh! Your Highness, I can't count when you hover like that.
- Oh, of course. I'm sorry. Go ahead. Guys, go shade someone else for a while.
- Sadece birkaç inç kaybımız var, hepsi bu. Ah!. Majesteleri. Siz böyle havada uçuşuken doğru sayamıyorum.
- Ah, tabi ya. Üzgünüm. Devam edin. Çocuklar şimdilik bir başkasını dinleyelim.
- I woke in the morning with this tune in my head. I thought "I don't know this tune or do I?"
- An old jazz tune or something?
- My dad knew a lot of old jazz, maybe I remembered it from somewhere.
- Sabah kafamın içinde bu melodi ile uyandım. 'Bu melodiyi bilmiyorum yoksa biliyor muyum?' diye düşündüm.
- Eski bir caz melodisi falan mı?
- Babam çok fazla eski caz bilirdi, belki onu bir yerlerden hatırlamışımdır.
- It's already one and a half. You still haven't eaten
- Oh, is it this late?
- Have something first. lf l didn't come back from Los Angeles, you'll be starved till the morning.
- Saat bir buçuk oldu. Hala yemek yememişsin.
- Oh, o kadar geç oldu mu?
- Önce birşeyler ye. Eğer Los Angeles'tan dönmmiş olsaydım, sabaha dek açlıktan ölecektin.
- Russia. Our mother country suffer all; she will endure all.
- But how long will this go on?
- I don't know. Forever, most likely. Yet how beautiful all this is.
- It's snowing. Nothing is more terrible than snow falling in a temple.
- Rusya. Ana vatanımız herşeyden çekiyor; hepsine dayanacak.
- Ama bu daha ne kadar sürecek?
- Bilmiyorum. Muhtemelen sonsuza dek. Yine de tüm bunlar ne kadar da güzel.
- Kar yağıyor. Hiçbir şey tapınağa kar yağmasından daha kötü olamaz.
- Do you know how we keep war in Russia?
- I can guess.
- We play chess.
- I guessed wrong.
- It takes a keen intellect to play chess. I assume you know how to play.
- Of course.
- Rusya'da savaşı nasıl sürdürüyoruz, biliyor musun?
- Tahmin edebilirim.
- Satranç oynuyoruz.
- Yanlış tahmin etmişim.
- Satranç oynamak için keskin bir zeka gerekir. Sanırım, nasıl oynandığını biliyorsundur.
- Elbette.
- Rita, think real hard! What else did you notice? Wristwatch, pocket handkerchief, briefcase or a camera?
- There was something,yes. He wore a little button in his lapel.
- Rita, çok iyi düşün! Başka ne gördün? Kol saati, cep mendili, çanta, ya da bir fotoğraf makinei?
- Evet, birşey vardı. Gömlek yakalarında küçük bir düğme vardı.
- Rimmer, if you go through life without feeling never experiencing, you're no better than a jellyfish, no better than a bank manager.
- I don't want this feeling. I want my own memory back.
- Rimmer, hayatta birşeyler deneyimlediğini hissetmeden yaşarsan, bir deniz anasından ya da bir banka müdüründen daha iyi durumda değilsin demektir.
- Bu duyguyu istemiyorum. Ben kendi hafızamı geri istiyorum.
- I forgive you for Ray. I forgive you. That was a long time ago and.. I know I wasn't always the... king of kings. I let you down. I'm sorry, Helen. Can you forgive me ? Can you forgive me ?
- Ray için seni affediyorum. Seni affediyorum. Bu çok uzun zaman önceydi ve ... her zaman kralların kralı olmadığımı biliyorum.Seni hayal kırıklığına uğrattım. Üzgünüm, Helen. Beni affedebilecek misin? Beni affedebilecek misin?
- You didn't think about it, not once, the possibility that Rambald could be right about me.
- No, I didn't.
- Why not?
- I believe in you.
- Did you think, I'd jus throw anyone in my trunk?
- I just checked with transportation. You're gonna take the car to Dozer Field. There's a jet waiting to take you to Italy.
- Rambald'ın benim hakkımda haklı olabileceği ihtimalini bir kere bile düşünmedin,
- Hayır, düşünmedim.
- Neden?
- Sana inanıyorum.
- Herhangi birisini arabamın bagajına atabileceğimi düşündün mü?
- Ulaşım yollarını kontrol ettim. Dozer Field'a arabayı götüreceksin. Orada bir jet seni İtalya'ya götürmek için bekleyecek.