- Let the girl come forward. We've been waiting for her all our lives. We are the keepers of the horn. It belongs to us.
- No longer
- Who are you?
- Conan.
- I have heard of you.
- Bırak kızı öne doğru gelsin. tüm hayatımız boyunca onu bekledik. Biz boynuzun koruyucularıyız. O bize ait.
- Artık değil.
- Sen kimsin?
- Cohan.
- Senin ismini duymuştum.
- You start ordering my people around. It's not gonna work. You gotta know how to handle these people. We got a certain way of doing things here. I'm not interested in your way of doing things.
- Benim elemanlarıma emirler yağdırmaya başladın. Bu iş yürümez. Bu insanları nasıl idare etmen gerektiğini bilmelisin. Burada işleri belli bir yapış yolumuz var. Senin işleri halletme yolun umrumda değil.
- Wait a minute. Where are we gonna find a judge who'll help us?
- I'm not gonna ask a judge.
- It's no good in court.
- I'm not in court. Not yet.
- Bekle bir dakika. Bize yardım edecek hakimi nereden bulacağız?
- Bir hakimden yardım istemeyeceğim.
- Bu mahkemede iyi olmaz.
- Mahkemede değilim. Henüz.
- We gotta make some demands. Then, each time that they give us something... we give them a hostage. Nobody gets hurt. And then when they're waiting for the final demand, we get the hell out of here.
- Bazı talepler belirlemeliyiz. Sonra, bize verdikleri her bir şey için... onlara bir rehine veririz. Kimsenin canı yanmaz. Ve sonra, onlar son talebimizi beklerken, çekip gideriz buradan.
- Miss Tse, where are you going? We can give you a ride.
- It's okay. I'll take a cab.
- Come on. Let us give you a ride. Where to?
- Will it be much trouble?
- No problem. We actually have nothing special to do.
- Bayan Tse, nereye gidiyorsunuz? sizi bırakabiliriz.
- Önemli değil. Taksiye binerim.
- Hadi ama. Bırakın sizi bırakalım. Nereye?
- Çok sorun olacak mı?
- Problem değil. Aslında yapacak özel birşeyimiz yok.
- Miss Tse, where are you going? We can give you a ride.
- It's okay. I'll take a cab.
- Come on. Let us give you a ride. Where to?
- Will it be much trouble?
- No problem. We actually have nothing special to do.
- Bayan Tse, nereye gidiyorsunuz? sizi bırakabiliriz.
- Önemli değil. Taksiye binerim.
- Hadi ama. Bırakın sizi bırakalım. Nereye?
- Çok sorun olacak mı?
- Problem değil. Aslında yapacak özel birşeyimiz yok.
- Miss Bristow, we know you know how to read this code. Do you recognize your handwriting?
- No. I draw little hearts over my I's. Smiley faces sometimes.
- Bay Bristow, Bu kodun nasıl okunduğunuzu bildiğinizi biliyoruz. El yazınızı tanıdınız mı?
- Hayır. Ben -i'lerimin üzerine küçük kalpler yaparım. Bazen de gülen suratlar.
- You want to know something else? We went out with older guys in high school to make you jealous.
- I knew that, too. Come on, what else?
- Our girlfriends ...They were really lesbian lovers.
- Başka birşey daha bilmek ister misin? Lisedeyken seni kıskandırmak için daha büyük oğlanlarla çıkıyorduk.
Bunu ben de biliyordum. Hadi, başka?
- Kız arkadaşlarımız... onlar gerçek lezbiyen düşkünleriydiler.
- What are you trying to tell me?
- That as a matter of law, the truth is irrelevant. We have no knowledge the story is false, therefore we're absent malice.
- But we've been both reasonable and prudent.
- Bana ne söylemeye çalışıyorsun?
- Kanuna göre gerçeğin alakasız olduğunu. Hikayenin yanlış olduğuyla ilgili bir bilgimiz yok, bu yüzden de varolmayan suç karşıtlarıyız.
- Ama her ikimiz de akıllı ve mantıklıydık.
- She needs me.
- I need you.
- To help you have a good time.
- When was the last time we had a good time?
- Go back to your friends in the bar.
- Bana ihtiyacı var.
- Benim sana ihtiyacım var.
- İyi vakit geçirmene yardımcı olmak için.
- En son ne zaman iyi vakit geçirdik ki?
- Bardaki arkadaşlarına geri dön.