go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 3792 kişi  12 May 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

we

zm. biz
  • - I wish we had a view of the finish line. - What's to see?
    - Keşke bitiş çizgisini de görebilseydik. - Görecek ne var ki?

  • - Shut up! Sit down! Open your mouth! Lift your shirt up!
    - What do you want?
    - We wanted to know.. Keep that thermometer in your mouth.
    - My sister was murdered. So was another man. It was the same killer. McCaleb found a link between my sister and this other man.
    - Kes sesini! Otur! Ağzını aç! Tişörtünü kaldır!
    - Ne istiyorsun?
    - Bilmek istediğimiz... Bu termometreyi ağzında tut.
    - Kardeşim öldürüldü. Ve bir başka adam daha. Katilleri aynıydı. McCaleb, kardeşimle bu diğer adam arasında bir bağlantı buldu.
  • - I need a ladle. You got a ladle?
    - We have a ladle.
    - Thanks. See you at the party.
    - Kepçe lazım. Kepçen var mı?
    - Kepçemiz var.
    - Teşekkürler. Partide görüşürüz.
  • - I don't feel so good.
    - And you've lost a lot of weight. That suits you. You were heavy back then.
    - I haven't been that heavy since 1960.
    - We were all heavier back then before.
    - Kendimi iyi hissetmiyorum.
    - Ve çok kilo kaybettin. Sana yakıştı. Çok ağırdın o zamanlar.
    - 1960 dan beri o kadar ağır olmamıştım.
    - O zamanlar hepimiz daha ağırdık.
  • - Murderers and burglaries and drug dealers... We are dealing with things like that. A missing dolphin isn't exactly a high priority.
    - Katiller, hırsızlıklar ve uyuşturucu satıcıları... Biz bu gibi şeylerle uğraşıyoruz. Kayıp bir yunuz en yüksek önceliğe sahip değil tam olarak.
  • - Your brother won't find out we talked.
    - I don't know what you're talking about.
    - Kardeşin konuştuğumuzu bilmeyecek.
    - Neden bahsettiğini bilmiyorum.
  • - I was out for blood. It happens. To all of us. We're not machines, Lianna. When we're hurt, we lash out. That's no excuse for what I put you through.
    - Kan için dışardaydım. Bu olur. Hepimize. Makine değiliz, Lianna. Canımız yandığında, saldırırız. Bu seni düşürdüğüm durum için bir bahane olamaz.
  • - I thought we were having coffee. You can trust me, you know.
    - I know that.
    - I'd never hurt you. Remember when you said some people were meant to meet each other? Maybe we were meant to meet that way.
    - Kahve içeceğimizi sanıyordum. Bana güvenebilirsin, biliyorsun.
    - Bunu biliyorum.
    - Asla seni incitmem. Bazı insanların tanışmasının kaderleri olduğunu söylediğini hatırlıyor musun? Belki de bizim bu şekilde tanışmamız gerekiyordu.
  • - Why weren't we told about the kidnapping?
    - Secrecy was essential. We couldn't risk any interference.
    - Kaçırma olayından niye bize bahsedilmedi?
    - Gizlilik çok önemliydi. Herhangi bir müdahaleyi göze alamazdık.
  • - Run away!
    - What is going on?
    - The Grand Prince is coming. The brother has arrived. Hold him, hold him!
    - Brothers, what are you doing? We are all fellow Russians.
    - Kaçın!
    - Neler oluyor?
    - Büyük Prens geliyor. Kardeşi geldi bile. tutun onu, tutun onu!
    - Kardeşlerim, ne yapıyorsunuz? Biz komşunuz Ruslarız.
  • - How many votes have we got ?
    - Eleven.
    -We need 20.
    - We might dig up a few more.
    - Kaç tane oyumuz var?
    - Onbir.
    - Bize 20 tane gerek.
    - Birkaç oy daha alma ihtimalimiz var.
  • - There's nothing wrong with his ribs.. - l know, Felix - That's why l hate this game. We wanted an honest shot.
    - Kaburgalarında bir sorun yok... - Biliyorum Felix. - Bu spordan bu yüzden nefret ediyorum. Biz sadece düzgün bir atış istemiştik.
  • - We have reached a verdict, your honor. This man's heart is deficient! He loves, but his love is worth nothing...
    - Jüri bir karara vardı sayın hakim. Bu adamın kalbi zayıf. Seviyor ama, sevgisinin bir değeri yok...
  • - Johnny. We are running out of time.
    - I swear I don't know.
    - Johnny. Zamanımız azalıyor.
    - Yemin ederim bilmiyorum.
  • - John, we gotta turn off. We have to turn off the radars, cabin heater instrument displays, the guidance computer, the whole smash.
    - John, kapatmalıyız. Radarları, kabin ısıtıcı araç göstergelerini, ana bilgisayarı, tahrip olmuş herşeyi kapatmalıyız.
  • - Where's Jin-sung?
    - Probably in his room.
    - We shouldn't let him near the baby.
    - Jin-sung nerede?
    - Muhtemelen odasındadır.
    - Bebeğe yaklaşmasına izin vermemeliyiz.
  • - Jimmy, your kidneys are sick. They don't work right. We need to take out the sick kidney and put in a new one.
    - Today?
    - No, not today. We have to wait until......there's a kidney we can put in.
    - Jimmy, böbreklerin hasta. Normal çalışmıyorlar. Hasta olan böbreği alıp yerine yenisini koymalıyız.
    - Bugün mü?
    - Hayır, bugün değil. Koyabileceğimiz bir böbrek bulana dek... beklemek zorundayız.
  • - We ran into a hail storm over the sea of Japan.
    - Japon Denizi'nde bir dolu fırtınasına rastgeldik.
  • - Let me talk to you.
    - Do we need to have another conversation?
    - İzin ver seninle konuşayım.
    - Bir konuşma yapmaya daha ihtiyacımız var mı?
  • - Is he all right?
    - We don't know yet.
    - İyi mi?
    - Henüz bilmiyoruz.

20,398 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025