- It has been dismissed. A new judge has been called upon to hear the case this time, without a jury.
- How is that possible? A chief cannot be replaced.
- l can't explain it in any wa |that you would understand.
- Kapandı. Bu sefer jüri olmadan davayı dinlemek için yeni bir yargıç talep edildi.
- Bu nasıl mümkün olabilir? Başkan değiştirilemez.
- Bunu senin anlayabileceğin hiç bir biçimde açıklayamam.
- I thought we were having coffee. You can trust me, you know.
- I know that.
- I'd never hurt you. Remember when you said some people were meant to meet each other? Maybe we were meant to meet that way.
- Kahve içeceğimizi sanıyordum. Bana güvenebilirsin, biliyorsun.
- Bunu biliyorum.
- Asla seni incitmem. Bazı insanların tanışmasının kaderleri olduğunu söylediğini hatırlıyor musun? Belki de bizim bu şekilde tanışmamız gerekiyordu.
- A runaway slave. Bought be a Spanish settler from a slave trader.
- l see. Is that lawful?
- Supply and demand is the law of trade.
- And the law of souls?
- Kaçak bir esir. Bir esir tüccarından İspanyol göçmen olarak alınmış.
- Anlıyorum. Bu yasal mı?
- Arz ve talep ticaretin kanunudur.
- Ya ruhun kanunu?
- Are you mad at me because my hair gel smells? Because I said your handwriting is childlike?
- No. That made me feel precious. Because he's always correcting people's grammar?
- Jölem kokuyor diye mi bana kızgınsın? Yoksa elyazın çocuksu dedim diye mi?
- Hayır. Bu beni değerli hissettirdi. Çünkü her zaman insanların gramerini düzeltiyor.
- John it wasn't easy for me to come here today, but I think it's very important that there'll be no misunderstanding between two of us. My daughter is the most precious thing in the world to me.
- John, bugün buraya gelmek benim için hiç kolay değildi, ama sanırım ikimizin arasında hiç bir geçimsizlik olmaması çok önemli. Kızım benim için dünyadaki en önemli şeydir.
- Scout told him that I was too slight to play so he kept pushing me. That's how I screwed my knee.
- Your dad made you?
- I wanted to show him I wasn't soft, so I tried to play injured.
- He was a bastard an
- İzci ona oynayamacak kadar zayıf olduğumu söylemiş, bu nedenle beni zorlayıp durdu. Bu nedenle dizim döndü.
- Baban mı yaptı?
- Ona zayıf olmadığımı göstermek istedim, o nedenle yaralı şekilde oynadım.
- You keep up the good work.
- See you around. Only thing is... ink tests show that the note was written two years ago, not last week. You people are derivative.
- İyi işlerine devam et.
- Görüşürüz. Sadece birşey var... mürekkep testleri notun geçen hafta değil, iki yıl önce yazıldığını gösteriyor. Sizler birbirinizin türevisiniz.
- He was a good man, too a humanitarian man. A man of wit and humour. He joined the Special Forces. And after that his...ideas, methods...became...unsound.
- İyi bir adamdı, çok insanietperver biriydi. akıl ve mizah adamıydı. Özel Birliğe katıldı. Ve bundan sonra da ... fikirleri.... metodları sıhhatsizleşti.
- I have to pee.
- I'll go with you.
- No, I want to pee outside. I'll work on my car.
- I could kick that jack away.
- Since when do you repair cars?
- Since today.
- Maybe you should be a mechanic.
- İşemem gerek.
- Seninle geleyim.
- Hayır, ben dışarıda işemek istiyorum.Arabamın üzerinde çalışacağım.
- Krikoyu ben halledebilirim.
- Ne zamandan beri araba tamir ediyorsun?
- Bugünden itibaren.
- Belki de tamirciliğe başlamalısın.
- People change. Raj has changed too. At school he used to be very quiet. Now he has great sense of humour. When l asked him what he's up to... he said he's a thief.
- Maybe that wasn't a joke?
- İnsanlar değişir. Raj da değişti. Okuldayken çok sessizdi. Şimdiyse harika bir mizah anlayışı var. Ona neler yaptığını sorduğumda... hırsız olduğunu söyledi.
- Belki de bu bir şaka değildi?
- It seems they were twins. Look at that marvelous girl!
- My God! My friend, that girl is no more than thirteen years old.
- That doesn't make her less attractive.
- Sometimes these girls are women at the age of thirteen.
- İkizmişe benziyorlar. Şu harikulade kıza bak!
- Tanrım! Dostum, bu kız onüç yaşından daha fazla değil.
- Bu, onu daha az çekici yapmıyor.
- Bazen bu kızlar onüçünde kadın oluyorlar.
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası yaşlanana dek seni, içeri tıkarlar.
- I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
- Don't. What are you doing? Please don't kill me.
- I'm having a little trouble pulling the trigger.
- Of course you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
- İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
- Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
- Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
- Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası yaşlanana dek seni, içeri tıkarlar.