go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 2482 kişi  18 May 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

that

zm. şu
s. öteki
zf. bu kadar
  • - I killed them both, all right? Does that make you feel good? Is that better?
    - Don't. What are you doing? Please don't kill me.
    - I'm having a little trouble pulling the trigger.
    - Of course ,you are. Because you're not a killer. You're a nice boy who's very upset. Look, if you shoot me, the cops will find out. They'll put you away until you're very fucking old.
    - İkisini de öldürdüm, tamam mı? Bu seni iyi hissettirdi mi? Daha iyi mi?
    - Yapma! Ne yapıyorsun? Lütfen beni öldürme.
    - Tetiği çekmekle ilgili küçük bir sorunum var.
    - Elbette, var. Çünkü sen katil değilsin. Üzgün, iyi bir çocuksun. Bak. Eğer beni vurursan, polisler öğrenir. Kahrolası bir ihtiyar olana dek seni, içeri tıkarlar.
  • - We don't need an export license. We're gonna bypass all that bull.
    - Bypass? How can you do it?
    - İhraç iznine ihtiyacımız yok. Bütün bu saçmalıkları bertaraf edeceğiz.
    - Bertaraf etmek mi? Bunu nasıl başaracaksın?
  • - That stinks. - I read it in Ann Landers.
    - İğrenç. - Ann Landers'ın köşesinde okudum.

  • - May I smoke?
    - Fell free. Isn't that harmful?
    - No way. It's very good. Do you want a hit?
    - Pass. I'll stick to my beer.
    - İçebilir miyim?
    - Rahat ol. Bu şey zararlı değil mi?
    - Asla. İyi birşey bu. Bir fırt ister misin?
    - Pas. Ben birama devam edeceğim.
  • - Don't bite! Call the police Fei, you'd better check into the hospital. God knows if that crazy girl is infected with rabies.I'm okay.
    - Isırma! Polisi ara Fei, hastahaneye girip kontrol etsen iyi olacak. Bu manyak kızın kuduz enfeksiyonu olup olmadığını Tanrı bilir.
  • - So long, Randall. You'll be in our prayers, and i call you about that thing, ok?
    - Okay, thank you.
    - Take care of yourself,
    - Hoşçakal, Randall. Dualarımda olacaksın ve şu şeyle ilgili seni arayacağım, tamam mı?
    - Tamam. Teşekkür ederim.
    - Kendine iyi bak.
  • - There's no way he meant to kill.
    - Of course he meant to kill Marvin. Kramer wa a creature of habit. He was in that office every morning before 8:00.
    - Hiçbir şekilde isteyerek öldürmemiştir.
    - Elbette isteyerek öldürdü Marvin. Kramer, alışkanlıklarından vazgeçmeyen biriydi. Her sabah 8.00'den önce ofiste olurdu.
  • - Did he help at all?
    - Hardly. Let me tell you about Gary. He's tall. He's nice to me. He's intelligent. And he doesn't make me sleep in the wet spot.
    - It's a trick. I bet he's a shit.
    - I think he is truly concerned with my happiness.
    - Then he'll be a big help next year, when we all come to your house.
    - He's asked me out for New Year's. And did I mention that he is a lawyer?
    - Hiç yardım etti mi?
    - Çok az. Sana Gary'yi anlatayım. Uzun boylu. Bana karşı iyi. Akıllı. Islak yerde uyumama da müsade etmiyor.
    - Bu bir oyun. Bahse girerim bok gibidir.
    - Sanırım, mutluluğumla gerçekten ilgileniyor.
    - O zaman gelecek yıl senin evine geldiğimizde çok yardımı olacak.
    - Yılbaşında beni davet etti. Ya avukat olduğunu söylemiş miydim?
  • - Hey. Hi Cadence, this is Paul Finch.
    - Finch, meet my younger sister, Cadence.
    - Nice to meet you. You're reading Descartes.
    - Yep.
    - I think, therefore I am. Hungry. Hungry. So, when's Mark getting in?
    - Uh, let's see, that would be never.
    - Did you guys break up? How tragic.
    - Hey. Selam Cadence, bu Paul Finch.
    - Finch, küçük kardeşim Cadence'le tanış.
    - Tanıştığımıza memnun oldum. Descartes okuyoprsunuz.
    - Evet.
    - Düşünüyorum öyleyse varım. Açım. Açım. Peki Mark ne zaman geliyor?
    - Iıı bir bakalım, hiç bir zaman.
    - Siz ayrıldınız mı? Ne trajik.
  • - Hey, what are we? Just people that pass in hallways?
    - I guess.
    - I expect too much then.
    - Hey, neyiz biz? Koridorlarda karşılaşan insanlar mıyız sadece?
    - Sanırım.
    - Ben çok fazla şey bekliyorum o zaman.
  • - Every man should have a hobby.
    - What's yours? Collectin' welfare?
    - That isn't funny, man.
    - Herkesin bir hobisi olmalı.
    - Seninki ne? Sosyal yardım koleksiyonu mu?
    - Bu hiç komik değil, dostum.
  • - So she scammed everybody?
    - It would appear that way, yes.
    - Herkesi dolandırmış mı?
    - Görünen o ki, evet.

  • - Everybody is the same. After a while you notice his irritating habits. After a year, everything that was magic turns into annoyance.
    - Herkes için aynı. Bir süre sonra rahatsız edici huylarını fark ediyorsun. 1 yıl sonra sihirli görünen herşey rahatsızlık verici oluyor.
  • - I am becoming what I despise. I tell mysel that I got into this to bring Danny's killer to justice. The truth is,I'm more interested in revenge.
    - Her zaman hakir gördüğüm şey haline geliyorum. Bu işe Danny'nin katilini adalete teslim etmek için bulaştığımı söylüyorum kendime. Ama gerçek şu ki; intikamla daha ilgiliyim.
  • - Do you keep a journal every day?
    - Yes. Since I was 14. I write down everything that happens to me.
    - Do you like writing?
    - Yeah.
    - Her gün günlük tutuyor musun?
    - Evet. 14 yaşımdan beri. Başıma gelen herşeyi yazıyorum.
    - Yazmayı sever misin?
    - Evet.
  • - No, Sharon! I won't go into that hole with you. I'm over that shit.
    - You're still scared of him.
    - You know what? You shouldn't come here in your uniform. People will think we're in trouble.
    - Nice seeing you too.
    - Hayır, Sharon! Seninle o deliğe girmeyeceğim. Bu boku bitirdim.
    - Hala ondan korkuyorsun.
    - Biliyor musun? Buraya üniformanla gelmemelisin. İnsanlar başımızın dertte olduğunu düşünecek.
    - Seni görmek de güzel.
  • - Those were the happiest days of my life. The month we lived together in Paris, in that little hotel. What was it called?
    - It was in the Boulevard...Near La Concorde.
    - And the journey to Geneva.
    - Hayatımın en mutlu günleriydi. Paris'teşu küçük olde birlikte yaşadığımız ay. Neydi adı?
    - Bulevard'taydı... La Concorde'a yakındı.
    - Ve Cenevre yolculuğumuz.
  • - Those were the happiest days of my life. The month we lived together in Paris, in that little hotel. What was it called?
    - It was in the Boulevard...Near La Concorde.
    - And the journey to Geneva.
    - Hayatımın en mutlu günleriydi. Paris'teşu küçük olde birlikte yaşadığımız ay. Neydi adı?
    - Bulevard'taydı... La Concorde'a yakındı.
    - Ve Cenevre seyahatimiz.
  • - The air force claim that it was not an accident.
    - You mean the private plane.
    - It belongs to well-established company called TDX.
    - Hava kuvvetleri bunun bir kaza olmadığını iddia ediyor.
    - Özel uçağı kast ediyorsun.
    - TDX adlı sağlam bir firmaya ait.
  • - There was a spectacular huge, giant tree. One night there was a fierce hail storm. That tree was hit by lightning and fell.
    - Harikulade, büyük, dev bir ağaç vardı. Bir gece şiddetli bir dolu fırtınası oldu. Ağaca şimşek çarptı ve ağaç yere düştü.

54,454 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025