- And you are defending him. I'm sick of his jealousy
- He's a little jealous of your success.
- He's jealous of us. And you know it.
- Was there anything between you?
- Sometimes, we fooled around with other guys.
- Ve sen onu savunuyorsun. Kıskançlığından bıktım.
- Başarını biraz kıskanmış.
- Bizi kıskanıyor. Ve sen bunu biliyorsun.
- Aranızda birşey var mıydı?
- Bazen diğer çocuklarla birlikte takılırdık.
- And a chocolate cake. So what do you want?
- French fries
- And French fries, please
- Lots of ketchup.
- Lots of ketchup. Wait. Do you have any champagne? Great. And please hurry. Thank you. That was quick.
- Ve bir de çikolatalı pasta. Sen ne istiyorsun?
- Patates kızartması.
- Ve patates kızartması lütfen.
- Bol ketçap.
- Bol ketçap. Bi dakka. Şampanyanız var mı? Süper. Ve lütfen acele edin. Teşekkürler. Bu gerçekten hızlıydı.
- Three weeks ago... almost every single newspaper missed this story.. A fashion model killed herself at home. Dunno who she is.
- How come it didn't make the headline?
- A top gangster was arrested.
- Üç hafta önce... hemen hemen her gazete bu hikayeyi kaçırdı. Bir model evinde kendini öldürdü. Kim bilmiyorum.
- Nasıl oldu da gazete manşeti olmadı, haret?
- Büyük bir gangster tutuklandı.
- Three weeks ago, Sloane gave me a package that I had sent to him in the mail. It was addressed in my handwriting. Inside was a key and an address to an apartment in Rome.
- Üç hafta önce, Sloane ona postayla göndermiş olduğum bir paket verdi. Adresi el yazımla yazılmıştı. İçinde Romadaki bir dairenin adresi ve anahtarı vardı.
- Turkey was chosen as a testing ground. Hundreds of Turks died within a couple of weeks in the initial trial. 2 months ago! 4 scientists were killed in a village near Istanbul. One we know worked on anthrax... The locals killed him.
- Türkiye deneme alanı olarak seçilmişti. İlk denemede yüzlerce Türk birkaç hafta içinde öldü. 2 ay evvel İstanbul yakınlarındaki bir köyde 4 bilimadamı öldürüldü. Çoban hastalığı üzerinde çalışan, tanıdığımız biri... Onu yerliler öldürdü.
- Will you tell the court about how and when.. you saw Lt. Manion.
- About 1 :00 a.m a knock on my door waked me up. I went to the door and Lt. Manion was standing there.
- Teğmen Manion'u ne zaman ve nerede... gördüğünüzü mahkemeye söyler misiniz.
- Saat sabah 1 sularında kapıya vurulmasıyla uyandım. Kapıya gittim ve Teğmen Manion orada duruyordu.
- Alright. It's about time.
- Sorry, the traffic was horrible. A real traffic jam. I'm Jackie. Give me a chance, please!
- Give her a chance!
- Careful, she's pregnant!
- Tamam. Zamanı geldi.
- Pardon, trafik berbattı. Gerçek bir trafik sıkışıklığı. Merhaba, ben Jackie. Lütfen bana bir şans verin.
- Ona bir şans verin.
- Dikkat, kendisi hamile.
- Right. Exactly.
- So why did he send you that fountain. The fountain... That was a.. That was a gift to celebrate the completion......of the therapy.
- Tam da öyle.
- Peki neden sana o fıskiyeyi yolladı? Fıskiye... Tedavinin bitişini kutlamak için bir hediyeydi.
- Now I really have to go. You called me "Lou the Jew.
- That was a joke.
- I didn't think it was funny.
- lt was three years ago. You hate me because you hate black people.
- Şimdi gerçekten gitmeliyim. Bana 'Yahudi Lou' derdin.
- O bir şakaydı.
- Hiç komik bulmadım.
- Bu üç yıl önceydi. Benden nefret ediyorsun çünkü zencilerden nefret ediyorsun.