- Are you telling me that the ClA was behind Beanie Babies?
- Be careful These are not ordinary Beanie Babies.Watch. Maybe they are ordinary Beanie Babies.
- Come on. .So what does Diaz have to do with all this stuff?
-Bana CIA’in Beanie Bebeklerinin peşinde olduğunu mu söylüyorsun?
-Dikkatli ol. Bunlar sıradan Bearnie Bebekleri değiller. İzle. Belki sıradan Bearnie Bebekleridirler...
-Hadiii. Öyleyse Diaz’ın bunlarla ne işi var?
- Are you still gonna lie to me?
- Teacher, I really didn't steal it.
- Then why did you hide it?
- I was afraid of getting accused because I had the same amount.
- Yine bana yalan mı söyleyeceksin?
- Öğretmenim, parayı gerçekten çalmadım.
- O zaman neden sakladın?
- Suçlanmaktan korktum çünkü benim param da aynı miktarda.
- Where's my food?
- Isn't it up there?
- What?
- The food was in a leaf sitting on top.
- Excuse me?
- Are you sure it's not in the leaf?
- Are you saying I'm stupid?
- No.
- Yemeğim nerede?
- Tepede değil mi?
- Ne?
- Yemek bir yaprağa sarılmış halde tepedeydi.
- Afedersin?
- Yaprağın içinde olmadığından emin misin?
- Aptal olduğumu mu söylüyorsun?
- Hayır.
- He was a fair age, but what a horrible way to die.!
- How do you mean?
- He was on holiday in Wester Ross. Swimming, sucked to death by a shark.
- Yaşı genç değildi ama ne kötü bir ölüm şekli!
- Ne demek istiyorsun?
- Wester Ross'da tatildeydi. Yüzerken bir köpek balığı tarafından emilerek ölmüş.
- You did everything you could.
- l was supposed to stop the detonation. l didn't. And because of that, four ClA agents were killed.
- You had no way of knowing Dixon had a second trigger. There was nothing you could do.
- l could've told him the truth . Dixon needs to know who he's really working for.
- Sydney. l know. But l can't put his family at risk.
- Yapabileceğin herşeyi yaptın.
- Patlamayı durdurmam gerekirdi. Yapmadım. Ve bu yüzden, dört CIA ajanı öldü.
- Dixon'ın ikinci bir tetiği olduğunu bilmenin bir yolu yoktu. Yapabileceğin hiçbir şey yoktu.
- Ona gerçeği söyleyebilirdim. Dixon'ın kimin için çalıştığını bilmeye hakkı var.
- Sydney. Biliyorum. Ama ailesini riske sokamam.
- Walker had a gun to Michael's head. He was about to pull the trigger. I took his knife, I stabbed Vaughn myself.
- You?
- Yes. Walker was gonna murder him.
- So you stabbed him?
- I had no choice.
- Walker, Michael'in kafasına silah dayadı. Tetiği çekmek üzereydi. Bıçağını aldım. Vaughn'ı kendim bıçakladım.
- Sen mi?
- Evet. Walker onu öldürecekti.
- Sen de onu bıçakladın?
- Başka şansım yoktu.
- I ended up falling in love. It was very exciting for me. I thought he was very handsome. A friend of mine warned me against marrying him. She felt there was something about him.
- Ve sonuçta aşık oldum. Çok heyecan vericiydi. Çok yakışıklı olduğunu düşünüyordum. Bir arkadaşım onunla evlenmem konusunda beni uyardı. Onda yanlış birşeyler olduğunu hissetmişti.
- Then the dream ended and Pinocchio awoke, full of amazement. You can imagine how astonished he was when he saw.... that he was no longer a puppet... but a real boy.
- Ve sonra rüya bitti ve Pinokyo şaşkınlık içerisinde uyandı. artık bir kukla değil d gerçek bir çocuk olarak uyandığında nasıl da şaşırmış olduğunu tahmin edebilirsin.
- Then, in my dirty soul there, in the very depth of it.. ...there was a tiny flicker of joy. And now....my life is ending; my soul calls out for rest.
- Ve sonra orada pis ruhumda, çok derinlerinde... çok küçük, titreyen bir neşe var. Ve şimdi... hayatım sona eriyor; ruhum dinlenmek istiyor.