[do] f. yapmak, etmek; tamamlamak, meydana getirmek; neden olmak; düzenlemek, temizlemek; rolünü üstlenmek; ilgilenmek; uymak; ayağını kaydırmak; dolandırmak (Argo)
- Kramer, what did you do? - Well, let's put it this way:
- I wish it hadn't been at a ball.
- But even here, we're alone.
- The worst of it is that I want to kiss you and I can't. Did you tell Ellen as I asked you to?
- I didn't have a chance. After all she's my cousin.
- Keşke baloda olmasaydı bu.
- Ama burada bile yalnızız.
- En kötüsü de seni öpmek isteyip yapamamam. Bunu yapmanı istediğimi Ellen'a söyledin mi?
- Böyle bir şansım olmadı. Sonuçta benim kuzenim o.
- Did you find the murderer?
- A man from Marseille.
- The murderer. The real murderer?
- There's a problem, Ledda. I have the story, but there' no evidence against the baron.
- You have my testimony.
- Katili buldun mu?
- Marseille'dan bir adam.
- Katil. Gerçek katili?
- Bir problem var, Ledda. Hikayem hazır, ama barona karşı kanıt yok.
- Benim ifademe sahipsin.
- On my way to my sister's what did I see? A green card by a green lamppost. And I was wearing green.
- Maybe you'll meet a little green man! The colour of hope. I t's a good year.
- Kardeşime giderken ne gördüm? Yeşil bir sokak lambasının yanında yeşil bir kart. Ve yeşil giymiştim.
- Belki de küçük yeşil bir adamla tanışacaksın! Umudun rengi. İyi bir yıl olacak.
- I remember what you were like when you first walked through my door. Jittery as a june bug. And now just look at you. You sure did surprise me,[
- Kapımdan içeri ilk girdiğin anda olduğun haliyle hatırlıyorum seni. Haziran böceği kadar gergindin. Ve şimdi bir bak kendine. Beni gerçekten şaşırttın.
- There he is, up there.
- Come down, Teo! You'll hurt yourself. QuicKly, get a ladder. I'll go up. Is this how you keep an eye on him? How did he get up there?
- İşte orada, yukarıda.
- Aşağı in, Teo. Bir yerine birşey olacak. Çabuk, bir merdiven getir. Yukarı çıkacağım. Ona bu şekilde mi göz kulak oluyorsun? Oraya nasıl çıktı?
- Go in, quick l save it for you. Eat!
- Did you save it for me?
- The maids don't know. Eat more!
- Very delicious. Where's Dragon?
- He's on the Casino Cruises, he'll be back early morning for a trip to Taiwan. You've to finish it.
- No, l've to save some for my brother.
- You guys are good brothers
- İçeri gel, çabuk. Senin için sakladım. Ye!
- Benim için mi sakladın?
- Hizmetçiler bilmiyor. Daha çok ye!
- Çok lezzetli. Dragon nerede?
- Casino teknesinde, yarin sabah Tayvan'a bir gezi için erken dönecek. Onu bitirmen gerek.
- Hayır. Biraz kardeşime ayırmalıyım.
- Sizler iyi kardeşsiniz.
- I can't remember anything. Dead. I'm a dead man.
- You expect pity?
- I expect you to hand over those keys and then... move your nigger ass out of my room.
- What did you say?
- Move your nigger, spade...
- Hiçbir şey hatırlayamıyorum. Ölü. Ben bir ölüyüm.
- Acımamı mı bekliyorsun?
- Şu anahtarları bana vermeni ve sonra... zenci poponu odamdan götürmeni bekliyorum.
- Ne dedin sen?
- Zenci belini götürmeni...
- Did he help at all?
- Hardly. Let me tell you about Gary. He's tall. He's nice to me. He's intelligent. And he doesn't make me sleep in the wet spot.
- It's a trick. I bet he's a shit.
- I think he is truly concerned with my happiness.
- Then he'll be a big help next year, when we all come to your house.
- He's asked me out for New Year's. And did I mention that he is a lawyer?
- Hiç yardım etti mi?
- Çok az. Sana Gary'yi anlatayım. Uzun boylu. Bana karşı iyi. Akıllı. Islak yerde uyumama da müsade etmiyor.
- Bu bir oyun. Bahse girerim bok gibidir.
- Sanırım, mutluluğumla gerçekten ilgileniyor.
- O zaman gelecek yıl senin evine geldiğimizde çok yardımı olacak.
- Yılbaşında beni davet etti. Ya avukat olduğunu söylemiş miydim?
- Hi, doc.
- Jelly, what are you doing here?
- Hey, doc. It's been a while.
- I thought you were in prison.
- It would appear not.
- Well, how did you get out?
- I had a new trial. It turns out the evidence in my first trial was, you know, tainted.
- I see. Anyway, two of the witnesses decided not to testify, and the third guy......he committed suicide.
- Selam doktor.
- Jelly, burada ne yap?yorsun?
- Hey doktor. Uzun zaman oldu.
- Senin hapiste oldu?unu san?yordum.
- Görünü?e göre, de?ilim.
- Ee, nas?l ç?kt?n?
- Yeni bir duru?ma oldu. ?lk mahkemedeki kan?tlar bir ?ekilde... bilirsin... bozuk ç?kt?.
- anlad?m. Neyse, görgü tan?klar?ndan ikisi ifade vermemeye karar verdi ve üçüncü ki?i de... intihar etti.
- Hi, doc.
- Jelly, what are you doing here?
- Hey, doc. It's been a while.
- I thought you were in prison.
- It would appear not.
- Well, how did you get out?
- I had a new trial. It turns out the evidence in my first trial was, you know, tainted.
- I see. Anyway, two of the witnesses decided not to testify, and the third guy......he committed suicide.
- Selam doktor.
- Jelly, burada ne yapıyorsun?
- Hey doktor. Uzun zaman oldu.
- Senin hapiste olduğunu sanıyordum.
- Görünüşe göre, değilim.
- Ee, nasıl çıktın?
- Yeni bir duruşma oldu. İlk mahkemedeki kanıtlar bir şekilde... bilirsin... bozuk çıktı.
- anladım. Neyse, görgü tanıklarından ikisi ifade vermemeye karar verdi ve üçüncü kişi de... intihar etti.
- Hey. Hi Cadence, this is Paul Finch.
- Finch, meet my younger sister, Cadence.
- Nice to meet you. You're reading Descartes.
- Yep.
- I think, therefore I am. Hungry. Hungry. So, when's Mark getting in?
- Uh, let's see, that would be never.
- Did you guys break up? How tragic.
- Hey. Selam Cadence, bu Paul Finch.
- Finch, küçük kardeşim Cadence'le tanış.
- Tanıştığımıza memnun oldum. Descartes okuyoprsunuz.
- Evet.
- Düşünüyorum öyleyse varım. Açım. Açım. Peki Mark ne zaman geliyor?
- Iıı bir bakalım, hiç bir zaman.
- Siz ayrıldınız mı? Ne trajik.
- You were amazing.
- Thank you
- Where did you learn to play like that?
- Well, jazz flute has always been a small passion of mine.
- So what other passions do you have, Mr. Burgundy?
- Harikaydınız.
- Teşekkür ederim.
- Böyle çalmayı nerede öğrendin?
- Şey, caz flüt her zaman küçük bir tutkum olmuştur.
- Peki, başka ne tutkularınız var, Bay B urgundy?