go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 951 kişi  02 Haz 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

did

did, done, doing, does
[do] f. yapmak, etmek; tamamlamak, meydana getirmek; neden olmak; düzenlemek, temizlemek; rolünü üstlenmek; ilgilenmek; uymak; ayağını kaydırmak; dolandırmak (Argo)
  • - Let me tell you about Gary. He's tall. He's nice to me. He's intelligent. And he doesn't make me sleep in the wet spot.
    - It's a trick. I bet he's a shit.
    - I think he is truly concerned with my happiness.
    - Then he'll be a big help next year, when we all come to your house.
    - He's asked me out for New Year's. And did I mention that he is a lawyer?
    - Sana Gary'yi anlatayım. Uzun boylu. Bana karşı iyi. Zeki. Islak yerde uyumama da müsade etmiyor.
    - Bu bir oyun. Bahse girerim bok gibidir.
    - Sanırım, mutluluğumla gerçekten ilgileniyor.
    - O zaman gelecek yıl senin evine geldiğimizde çok yardımı olacak.
    - Yılbaşında beni davet etti. Ya avukat olduğunu söylemiş miydim?
  • - No more news from the field police?
    - No. Did you secure the harbour at Tobruk? In every way possible?
    - Yes.
    - Saha polisinden başka haber yok mu?
    - Hayır. Tobruk'taki limanı emniyete aldınız mı? Mümkün olan her şekilde?
    - Evet.
  • - Did you get a haircut? - Nope. Shower.
    - Saçını mı kestirdin? - Hayır. Duş.

  • - Rita, think real hard! What else did you notice? Wristwatch, pocket handkerchief, briefcase or a camera?
    - There was something,yes. He wore a little button in his lapel.
    - Rita, çok iyi düşün! Başka ne gördün? Kol saati, cep mendili, çanta, ya da bir fotoğraf makinei?
    - Evet, birşey vardı. Gömlek yakalarında küçük bir düğme vardı.
  • - You didn't think about it, not once, the possibility that Rambald could be right about me.
    - No, I didn't.
    - Why not?
    - I believe in you.
    - Did you think, I'd jus throw anyone in my trunk?
    - I just checked with transportation. You're gonna take the car to Dozer Field. There's a jet waiting to take you to Italy.

    - Rambald'ın benim hakkımda haklı olabileceği ihtimalini bir kere bile düşünmedin,
    - Hayır, düşünmedim.
    - Neden?
    - Sana inanıyorum.
    - Herhangi birisini arabamın bagajına atabileceğimi düşündün mü?
    - Ulaşım yollarını kontrol ettim. Dozer Field'a arabayı götüreceksin. Orada bir jet seni İtalya'ya götürmek için bekleyecek.
  • - I'm glad you're not a cop.
    - Did you do something wrong?
    - Do I look like I did something wrong?
    - I don't know.
    - Do I look like a thief? Or a killer? If so, you shouldn't have left me with the kids.
    - Polis olmadığına sevindim.
    - Yanlış birşey mi yaptın?
    - Yanlış birşy yapmış gibi mi görünüyorum?
    - Bilmem.
    - Hırsıza mı benziyorum? Ya da katile? Eğer öyleyse, beni çocuklarla bırakmamalıydın.
  • - I'm glad you're not a cop.
    - Did you do something wrong?
    - Do I look like I did something wrong?
    - I don't know.
    - Do I look like a thief? Or a murderer? If so, you shouldn't have left me with the kids.
    - Polis olmadığına sevindim.
    - Yanlış birşey mi yaptın?
    - Yanlış birşy yapmış gibi mi görünüyorum?
    - Bilmem.
    - Hırsıza mı benziyorum? Ya da katile? Eğer öyleyse, beni çocuklarla bırakmamalıydın.
  • - Well, did you call your insurance agent
    - I don't have insurance, besides...
    - Peki, sigorta acentanı çağırdın mı?
    - Sİgortam da yok, üstelik....
  • - So, what is it? - What did you do today?
    - Peki, ne olacak? - Bugün ne yaptınız?

  • - Can't you talk to your boss? - I did.
    - Patronunla konuşamaz mısın? - Konuştum.

  • - Did you like your party?
    - I got lots of presents.
    - Partin hoşuna gitti mi?
    - Bir sürü hediye aldım.
  • He did? Yes.
    - Öyle mi? - Evet.

  • - Did you get your lunch money?
    - Yeah.
    - Öğle yemeği paranı aldın mı?
    - Evet.
  • - Sit down or I'll hang you back on the wall! Sit down!
    - I did not enjoy that. You didn't entertain me!
    - Otur yoksa seni duvara geri asarım. Otur!
    - Bu hoşuma gitmedi. Beni hiç eğlendiremedin!
  • - Do you know that spot, Martha?
    - Yes I do. And did you stop there to enjoy the view this morning? It's harvest time, you know.
    - Orayı biliyor musun, Martha?
    - Evet, biliyorum. Bu sabah manzaranın tadını çıkarmak için durdun mu orada? Hasat zamanı biliyorsun.
  • - What did you do there? - Nothing.
    - Orada ne yapıyordunuz? - Hiç bir şey.

  • - Did you test it?
    - What do you mean did l test it? You gave me a half-finished program! You told me you'd give me a finished one.
    - l can't. The company found out. Their CEO just called me yesterday.
    - Onu test ettin mi?
    - Onu test ettim mi ne demek? Bana yarı-bitmiş bir program verdin. Bana bitmişini vereceğini söylemiştin.
    - Yapamam. Şirket öğrendi. Dün CEO beni aradı.
  • - Did you tell her you loved her? - I had no choice.
    - Onu sevdiğini söyledin mi? - Başka seçeneğim yoktu.

  • - How did they get their hands on him?
    - Roth. He engineered it, Michael.
    - Onu nasıl ele geçirdiler?
    - Roth. O planladı, Michael.
  • - I got it from Big Vivian It's in pretty good shape.
    - Did you put gas in it?
    - Yes
    - Onu Big Vivian'dan aldım. Oldukça iyi bir vaziyette.
    - İçine benzin koydun mu peki?
    - Tabi ki...

4,064 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024