[do] f. yapmak, etmek; tamamlamak, meydana getirmek; neden olmak; düzenlemek, temizlemek; rolünü üstlenmek; ilgilenmek; uymak; ayağını kaydırmak; dolandırmak (Argo)
- I'll watch yo take your temperature.
- I took it.
- Take it again. You're not sick.
- I am so ...
- You're lying. How did you raise your temperature? I'd like to know. I'm listening.
- It was easy. I rubbed the thermometer against the sheet. It heats up. That's all.
- Fair enough. Nice little trick. It proves you're smart. Why did you do it?
- I don't have to say.
- You have to tell me the truth. Why?
- You can't make me talk.
- Ateşini ölçmeni izleyeceğim.
- Ben ölçtüm.
- Tekrar ölç. Hasta değilsin.
- Ben çok...
- Yalan söylüyorsun. Ateşini nasıl yükselttin? Bilmek isterdim. Dinliyorum.
- Kolay oldu. Termometreyi çarşafa sürttüm. Yükseldi. Hepsi bu.
- Adilce. Küçük güzel bir hile. Zeki olduğunu ispat ediyor. Neden yaptın bunu?
- Söylemek zorunda değilim.
- Bana gerçeği söylemelisin. Neden?
- Beni konuşturamazsın.
- I'll watch yo take your temperature.
- I took it.
- Take it again. You're not sick.
- I am so ...
- You're lying. How did you raise your temperature? I'd like to know. I'm listening.
- It was easy. I rubbed the thermometer against the sheet. It heats up. That's all.
- Fair enough. Nice little trick. It proves you're smart. Why did you do it?
- I don't have to say.
- You have to tell me the truth. Why?
- You can't make me talk.
- Ateşini ölçmeni izleyeceğim.
- Ben ölçtüm.
- Tekrar ölç. Hasta değilsin.
- Ben çok...
- Yalan söylüyorsun. Ateşini nasıl yükselttin? Bilmek isterdim. Dinliyorum.
- Kolay oldu. Termometreyi çarşafa sürttüm. Yükseldi. Hepsi bu.
- Adilce. Küçük güzel bir hile. Zeki olduğunu ispat ediyor. Neden yaptın bunu?
- Söylemek zorunda değilim.
- Bana gerçeği söylemelisin. Neden?
- Beni konuşturamazsın.
- Friendly?
- More than friendly.
- Would you say?
- I thought so.
- Why did you think so?
- She'd kind of lean on him. A couple of times she bumped him with her hip.
- Arkadaşça mı?
- Arkadaşçadan öte.
- Öyle mi dersin?
- Öyle düşündüm.
- Nedn öyle düşündün?
- Biraz yaslanıyordu ona. Birkaç kere kalçasıyla ona vurdu.
- I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
- I sent you a card, did you get my card?
- Oh yes. Lovely card, thanks.
- But I want to say to you in person. I am so sorry about Helen. I only met her than once, but we talk often on the phone after the engagement.
- Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra eminim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
- Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
- Oh, evet. Güzel karttı, teşekkürler.
- Ama karşılıklı da söylemek isterim. Helen için çok üzgünüm. Onunla bir kez tanıştım ama nişandan sonra sık sık telefonda konuştuk.
- I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
- I sent you a card, did you get my card?
- Oh yes. Lovely card, thank you.
- But I want to say to you in person. I am so sorry about Helen. I only met her than once, but we talk often on the phone after the engagement.
- Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra eminim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
- Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
- Oh, evet. Güzel karttı, teşekkür ederim.
- Ama karşılıklı da söylemek isterim. Helen için çok üzgünüm. Onunla bir kez tanıştım ama nişandan sonra sık sık telefonda konuştuk.
- I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
- I sent you a card, did you get my card?
- Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra eminim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
- Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
- I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
- I sent you a card, did you get my card?
- Oh yes. Lovely card, thank you.
- But I want to say to you in person. I am so sorry about Helen. I only met her than once, but we talk often on the phone after the engagement. She was a fine woman. A fine fine human being.
- Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra bahse girerim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
- Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
- Oh, evet. Güzel karttı, teşekkür ederim.
- Ama karşılıklı da söylemek isterim. Helen için çok üzgünüm. Onunla bir kez tanıştım ama nişandan sonra sık sık telefonda konuştuk.
- Explain it to them, Prem.
- Yes. That is exactly how it happened. It means, our men did really try to kidnap him... but he was kidnapped by these guys.
- What?
- Has Daddy really been kidnapped?
- Açıkla onlara, Prem.
- Evet. Aynen bu şekilde oldu. Yani, adamlarımız gerçekten onu kaçırmaya çalıştı... ama bu adamlar tarafından kaçırıldı.
- Ne?
- Babam gerçekten mi kaçırıldı?
- We gained 2 to 1, and the captain made the goal of the triumph. The truth is that nowe played well, but they..they did not know to play the ball when they had it.
- 2ye 1 kazandık ve zafer golünü kaptan attı. İşin gerçeği, iyi oynadık, ama onlar top onlara gelince onunla nasıl oynayacaklarını bilmiyorlardı.
- We gained 2 to 1, and the captain made the goal of the triumph. The truth is that we played well, but .they did not know to play the ball when they had it.
- 2ye 1 kazandık ve zafer golünü kaptan attı. İşin gerçeği, iyi oynadık, ama onlar top onlara gelince onunla nasıl oynayacaklarını bilmiyorlardı.
- We gained 2 to 1, and the captain made the goal of the triumph. The truth is that we played well, but they..they did not know to play the ball when they had it.
- 2ye 1 kazandık ve zafer golünü kaptan attı. İşin gerçeği, iyi oynadık, ama onlar top onlara gelince onunla nasıl oynayacaklarını bilmiyorlardı.