- Could you favor me with a little money?
- What for?
- If a man cannot earn, he must borrow.
- That's hardly the way to go about it.
- Bu az miktardaki parayı alarak bana bir iyilik yapar mısın?
- Ne için bu?
- Eğer bir erkek kazanamıyorsa borç isteyebilmeli.
- Bu işi halletmenin yolu pek de bu değil.
- What's gonna happen to us?
- Well, darling, l - I just don't know.
- It does look hopeless doesn't it ? I wish we were home with Madame right now. Oh. Poor Madame. She will be so worried.
- Bize ne olacak dersin?
- Şeyy hayatım, Ben - ben bilmiyorum.
- Durum bayağı ömitsiz görünüyor, değil mi? Keşke şu anda Madam'la birlikte evde olsaydık. Zavallı Madam. Çok endişelenecek.
- I killed somebody.
- I'm sorry to hear that
- He came at me with a knife. So....I just happened to get the best of him. But that keeps bothering me somehow.
- Birini öldürdüm.
- Bunu duyduğuma üzüldüm.
- Bir bıçakla üzerime saldırdı. Bu nedenle yapılabilecek en doğru şeyi yaptım. Ama yine de beni bir şekilde rahatsız ediyor.
- It's better we face each other. I only want to be honest with you.|
- Isn't that why you admire Beaufort? He's more honest than the rest of us.
- Birbirimizle yüzleşsek daha iyi olacak. Sana karşı dürüst olmak istiyorum.
- Beaufort'a hayran olmanın nedeni de bu değil mi zaten? Hepimizden çok daha dürüst.
- I've come to make an offer.
- Wouldn't by chance happen to have anything to do with the cell leader that you wiped out? It's amazing, the stuff I know, isn't it?
- So, what do you suppose we do about that?
- Bir teklif yapmaya geldim.
- Acaba temizlediğin şu hücre lideriyle bir alakası olabilir mi bir şekilde? bildiğim şeyler inanılmaz, değil mi?
- Peki bu konuda ne yapmamızı öneriyorsun?
- She's as skinny as a stick of macaroni.
- You ough to see her rock and roll with her blue jeans on.
- She is just skin and bone.
- l love her and she loves me. this is what counts.
- Bir spagetti kadar sıska.
- Cin pantolonunun içinde onu rock and roll yaparken görmelisin.
- Bri deri bir kemik.
- Onu seviyorum ve o da beni seviyor. Önemli olan bu.
- I admit, I had come to enact a farce. But I've really fallen in love with you. Whoever you are, however you are... I love you.
- Your friend has hurt my friend's heart. If something happens to her....
- Bir oyun oynamaya geldiğimi kabul ediyorum. Ama gerçekten sana aşık oldum. Her kim olursan ol, her ne şekilde olursan ol... Seni seviyorum.
- Arkadaşın, benim arkadaşımın kalbini kırdı. Eğer ona birşey olursa....
- A week or so ago, I decided to take a little trip on my way to Ginny's. Ginny begged me to come out early, to help her with wedding arrangements, but...I told her I needed some time to myself.
- Bir hafta önce falan, ginny'lere küçük bir gezi yapmaya karar verdim. Ginny, erken gelip ona düğün hazırlıkları için yardım etmem için yalvardı. ama... ben ona kendime ayıracak biraz zamana ihtiyacım olduğunu söyledim.
- I have several identities, several faces. But I'm famous as Mabro. I speak various languages. I have personal contacts with politicians in many countries.
- Bir çok kimliğim, bir çok yüzüm var. ama Mabro olarak tanınıyorum. Bir çok dil konuşabilirim. Bir çok ülkedeki politikacılarla şahsi kontaklarım var.
- He'd have died for me. And me for him.
- Does this embarrass you?
- I had a hard time with my father.
- He was what, difficult man?
- He was in the military.
- Benim için ölürdü. Ben de onun için.
- Bu seni utandırıyor mu?
- Babamla zor zamanlar yaşadım.
- Neydi sorun? Zor bir adam mıydı?
- Ordudaydı.