- I have to extract her. Get her to Italy ourselves.
- I know. We can have a jet in an hour. The question is how to find her.
- Steven Haladki. He works in the L.A. Office. Former FBI.
- Ona itiraf ettirmem gerek. İtalya'ya onu kendimiz götürmeliyiz.
- Biliyorum. Bir saate bir jet bulabiliriz. Soru, onu nasıl bulacağımız.
- Steven Haladki. Los Angales ofisinde çalışıyor, eski FBI'lı.
- Oh, sorry. I know I left them in the studio.
- I'll get them
- I'm going with you. May I lean on you, Nicolas? I'm wobbly.
- Wait, I'll help you. What's happened?
- Nothing. A bit of epilepsy,or something like that.
- Oh, pardon. Onları stüdyoda bıraktım, biliyorum.
- Ben alırım.
- Seninle geleyim. Sana yaslanabilir miyim, Nicholas? Biraz sallanıyorum.
- Dur. Sana yardım edeyim. Ne oldu?
- Hiç birşey. Küçük bir sara ya da onun gibi birşey.
- Old, dear friends! Why did they take Kelly?
- For the money, wouldn't you say?
- They didn't have to kidnap her to get his money.
- Perhaps they didn't want to shoot her in front of me.
- Shoot him? For what?
- Oh sevgili dostlarım. Neden Kelly'i götürdüler?
- Para için, sence d öyle değil mi?
- Onun parası için onu kaçırmaları gerekmezdi ki.
- Belki de onu benim önümde vurmak istemediler.
- Vurmak mı? Ne için?
- What do you need?
- Well.. Actually, l need $50.
- No problem. Bur, all l got is a 20.
- Oh, no, that's fine.
- No, wait right here. l'll be right back .
- He is getting us $50. That's terrific. lsn't that great, Brad?
- l could only get 45.
- Oh no, that's great. Thank you so much.
- Neye ihtiyacın var?
- Şey... Aslında 50 dolar lazım.
- Problem değil. Ama sadece 20 dolarım var.
- Oh, hayır. Bu gayet iyi.
- Hayır, tam burada bekle. Hemen döneceğim.
- Bize 50 dolar getiriyor. Bu muhteşem. Harika değil mi, Brd?
- Sadece 45 getirebildim.
- Oh hayır. Bu harika. Çok teşekkür ederim.
- What do you need?
- Well.. Actually, l need $50.
- No problem. Bur, all l got is a 20.
- Oh, no, that's fine.
- No, wait right here. l'll be right back .
- He is getting us $50. That's terrific. lsn't that great, Brad?
- l could only get 45.
- Oh no, that's great. Thank you so much.
- Neye ihtiyacın var?
- Şey... Aslında 50 dolar lazım.
- Problem değil. Ama sadece 20 dolarım var.
- Oh, hayır. Bu gayet iyi.
- Hayır, tam burada bekle. Hemen döneceğim.
- Bize 50 dolar getiriyor. Bu muhteşem. Harika değil mi, Brd?
- Sadece 45 getirebildim.
- Oh hayır. Bu harika. Çok teşekkür ederim.
-We don't even know where to start, do we?
-You know I get my inner visions too. You know.Just let me meditate over a bottle of scotch...
-And?
-And I'll take you anywhere.
- Nereden başlayacağımızı bile bilmiyoruz, değil mi?
- Gizli imgelemlerimi biyorsun. Bırak, bir şişe skoçla meditasyon yapayım -
- Ve?
-Ve seni istediğin herhangibir yere götüreyim.
- Why are we brewing this potion in broad daylight.. ...in the middle of the girls' lavatory? Don't you think we'll get caught?
- No. No one ever comes in here.
- Why?
- Neden ilacı aydınlık gün ışığında... kızlar tuvaletinin ortasında hazırlıyoruz? Yakalanacağımızı düşünmüyor musun?
- Hayır. Buraya hiç kimse gelmez.
- Neden?