- You need a tetanus shot. You need to get rid of that dog.
- He didn't mean any harm.
- Takes your hand off and he means no harm? You should get rid of him,
- Tetanoz aşısı olman lazım. Bu köpekten kurtulmalısın.
- Zarar vermek istmedi.
- Elini sıyırdı ve zarar vermek istemedi öyle mi? Ondan kurtulmalısın.
- Thanks, Mum, but it's okay. No, really. I want to go to Mc Donald's.
- I'm not really hungry.
- Come on Mum. Are you telling me you couldn't murder a Big Mac?
- Another time.
- Teşekkürler Anne ama gerek yok. Gerçekten yok. Ben Mc Donalds'a gitmek istiyorum.
- Ben pek aç değilim.
- Hadi ama. Bir Big Mac katledemeyeceğini mi söylüyorsun?
- Başka bir zaman.
- Will you tell the court about how and when.. you saw Lt. Manion.
- About 1 :00 a.m a knock on my door waked me up. I went to the door and Lt. Manion was standing there.
- Teğmen Manion'u ne zaman ve nerede... gördüğünüzü mahkemeye söyler misiniz.
- Saat sabah 1 sularında kapıya vurulmasıyla uyandım. Kapıya gittim ve Teğmen Manion orada duruyordu.
- Honey, you startled me. You know, you're supposed to knock.
- Can I sleep with you?
- No, Jessica. We have talked about this before. You're a big girl now.
- Tatlım, beni korkuttun. Biliyorsun, kapıya vurman gerekir.
- Seninle uyuyabilir miyim?
- Hayır, Jessica. Bunu daha önce konuştuk. Sen artık büyük bir kızsın.
- There's a crack in the tank, it can't even slow down.
- Or the flame will blow forward to the leaking fuel.
- If that thing blows up...it will take the whole neighborhood in 200 meters in all direction
- Tankta bir çatlak var, yavaşlamıyor bile.
- Ya da alev sızan yakıta doğru patlar.
- Eğer bu şey patlarsa tüm mahallenin her yöne 200 metresini de alır.
- Alright. It's about time.
- Sorry, the traffic was horrible. A real traffic jam. I'm Jackie. Give me a chance, please!
- Give her a chance!
- Careful, she's pregnant!
- Tamam. Zamanı geldi.
- Pardon, trafik berbattı. Gerçek bir trafik sıkışıklığı. Merhaba, ben Jackie. Lütfen bana bir şans verin.
- Ona bir şans verin.
- Dikkat, kendisi hamile.
- All right I'll walk you to your car, if you'd like.
- Yeah. Sure. It's a bad neighborhood.
- Maybe I should walk you to your car.
- I don't have a car.
- You want a ride home?
- No, thank you. I'd like to walk. Are you okay to drive?
- I'm not drunk. You think I am? You'll know when I'm drunk. I'll be throwing up. And I never throw up, so...
- Tamam. İstersen, seninle arabana kadar yürüyeyim.
- Evet, elbette. Kötü bir mahalle.
- Belki de seninle arabana yürümeliyim.
- Arabam yok.
- Eve bırakmamı ister misin?
- Hayır, teşekkür ederim. Yürümek istiyorum. Sen kullanabilecek misin?
- Sarhoş değilim. Öyleyim mi sandın? Sarhoş olsam anlardın. Kusarım. Ve ben hiç kusmam... o yüzden...