go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 1236 kişi  12 Haz 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

a

i. lâ [müz.], pek iyi
  • - That's what Tetsuo's doing.
    - You're saying he has that kind of energy?!
    - A long time ago, there were people who tried to control that power.
    - Tetsuo’nun yaptığı şey bu.
    - Onun bu tür enerjiye sahip olduğunu mu söylüyorsun?!
    - Uzun zaman önce, bu gücü kontrol etmeyi deneyen insanlar vardı.
  • - You need a tetanus shot. You need to get rid of that dog.
    - He didn't mean any harm.
    - Takes your hand off and he means no harm? You should get rid of him,
    - Tetanoz aşısı olman lazım. Bu köpekten kurtulmalısın.
    - Zarar vermek istmedi.
    - Elini sıyırdı ve zarar vermek istemedi öyle mi? Ondan kurtulmalısın.
  • - Thanks, Mum, but it's okay. No, really. I want to go to Mc Donald's.
    - I'm not really hungry.
    - Come on Mum. Are you telling me you couldn't murder a Big Mac?
    - Another time.
    - Teşekkürler Anne ama gerek yok. Gerçekten yok. Ben Mc Donalds'a gitmek istiyorum.
    - Ben pek aç değilim.
    - Hadi ama. Bir Big Mac katledemeyeceğini mi söylüyorsun?
    - Başka bir zaman.
  • - Did you test it?
    - What do you mean did l test it? You gave me a half-finished program! You told me you'd give me a finished one.

    - Test ettin mi?
    - Ne demek test ettim mi? Bana yarı bitmiş bir program vermişsin! Bitmiş bir program vereceğini söylemiştin.
  • - Clean as a whistle. - You could eat off that shotgun.
    - Tertemizmiş. - Yiyebileceğin kadar temiz.

  • - I was on TV. - As a suspect in a serial killing.
    - Televizyona çıktım. - Seri katil olarak.

  • - Will you tell the court about how and when.. you saw Lt. Manion.
    - About 1 :00 a.m a knock on my door waked me up. I went to the door and Lt. Manion was standing there.
    - Teğmen Manion'u ne zaman ve nerede... gördüğünüzü mahkemeye söyler misiniz.
    - Saat sabah 1 sularında kapıya vurulmasıyla uyandım. Kapıya gittim ve Teğmen Manion orada duruyordu.
  • - How's the inspection going?
    - Good. Whoa Lisenker rejected the fruit basket. Said it would cost a fortune in Moscow.
    - Teftiş nasıl gidiyor?
    - İyi. Whoa Lisenker meyve sepetini reddeddi. Moskovo'da bunun bir servete mal olacağını söyledi.
  • - A typhoon is an extreme hazard but the ship was riding well. Lt. Mary K. went into a panic. He believed only he could save the ship.
    - Tayfun büyük bir tehlike ama gemi iyi gidiyordu. Teğmen Mary K. paniğe yakalandı. Sadec gemiyi kurtrabileceğini sandı.
  • - Honey, you startled me. You know, you're supposed to knock.
    - Can I sleep with you?
    - No, Jessica. We have talked about this before. You're a big girl now.
    - Tatlım, beni korkuttun. Biliyorsun, kapıya vurman gerekir.
    - Seninle uyuyabilir miyim?
    - Hayır, Jessica. Bunu daha önce konuştuk. Sen artık büyük bir kızsın.
  • - There's a crack in the tank, it can't even slow down.
    - Or the flame will blow forward to the leaking fuel.
    - If that thing blows up...it will take the whole neighborhood in 200 meters in all direction
    - Tankta bir çatlak var, yavaşlamıyor bile.
    - Ya da alev sızan yakıta doğru patlar.
    - Eğer bu şey patlarsa tüm mahallenin her yöne 200 metresini de alır.
  • - What'd you find out about the tank?
    - Nothing. Tire tracks, an escape route. A guard didn't see anything.
    - That's it?
    - Tank hakkında ne buldunuz?
    - Hiçbir şey. Tekerlek izleri, kaçış yolu. Muhafız hiçbir şey görmedi.
    - Bu kadar mı?
  • - You look familiar.
    - Yes, sir. We have met briefly. In a hangar in Utah.
    - You're who we chased through Stargate.
    - That would be me.
    - Tanıdık geliyorsun.
    - Evet efendim. Çok kısa tanışmıştık. Utah'da bir hangarda.
    - Stargate'e doğru kovaladığımız kişisin sen.
    - Benim o.
  • - It's a complete falsehood.
    - Mr Questadt.
    - Tamamen gerçek dışı.
    - Bay Questadt.
  • - You got a bet. - Okay.
    - Tamamdır. - Tamam.

  • - Alright. It's about time.
    - Sorry, the traffic was horrible. A real traffic jam. I'm Jackie. Give me a chance, please!
    - Give her a chance!
    - Careful, she's pregnant!
    - Tamam. Zamanı geldi.
    - Pardon, trafik berbattı. Gerçek bir trafik sıkışıklığı. Merhaba, ben Jackie. Lütfen bana bir şans verin.
    - Ona bir şans verin.
    - Dikkat, kendisi hamile.
  • - All right I'll walk you to your car, if you'd like.
    - Yeah. Sure. It's a bad neighborhood.
    - Maybe I should walk you to your car.
    - I don't have a car.
    - You want a ride home?
    - No, thank you. I'd like to walk. Are you okay to drive?
    - I'm not drunk. You think I am? You'll know when I'm drunk. I'll be throwing up. And I never throw up, so...
    - Tamam. İstersen, seninle arabana kadar yürüyeyim.
    - Evet, elbette. Kötü bir mahalle.
    - Belki de seninle arabana yürümeliyim.
    - Arabam yok.
    - Eve bırakmamı ister misin?
    - Hayır, teşekkür ederim. Yürümek istiyorum. Sen kullanabilecek misin?
    - Sarhoş değilim. Öyleyim mi sandın? Sarhoş olsam anlardın. Kusarım. Ve ben hiç kusmam... o yüzden...
  • - All right. My name is Aishingaru.
    - A noble! You're gullible. Why would you lie?
    - Tamam. Adım Aishingaru.
    - Bir soylu! Sen safsın. Niye yalan söylüyorsun?
  • - Okay. - We've got ourselves a copycat.
    - Tamam. - Taklit cinayet işleyen bir katilimiz var.

  • - Okay.
    - We've got ourselves a copycat.
    - Tamam.
    - Taklit cinayet işleyen bir katilimiz var.


91,185 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025