go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 2116 kişi  03 May 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

won't

  • - And if you do? - I still won't forgive myself...
    - Ya söylediğinde? - Kendimi hala affedemeyeceğim...

  • - I'm sorry, Cole. We're moving you tomorrow.
    - But I like the presidential suite.
    - You'll get a similar room, but the hotel's in Washington, D.C. You won't get a fair trial here, with a jury of James sympathizers.

    - Üzgünüm, Cole. Yarın seni taşıyoruz.
    - ama ben Başkanlık Suitini seviyorum.
    - Benzer bir oda alacaksın yine ama otel Washington, D.C'de. Burada James sempatizanlarından oluşan bir jüriyle adil bir duruşman olmayacak.
  • - She won't get away. She's got a regular job
    - Is she related to anyone? Sexy?
    - Just a skinny chick. I see...so you have a taste for skinny chicks?
    - Uzaklaşamaz. Düzenli bir işi var.
    - Kimseyle ilişkisi var mı? Seksi mi?
    - Sıska bir piliç. Anlıyorum... senin sıska piliçlere ilgin var demek?
  • - She won't get away. She's got a regular job
    - Is she related to anyone? Sexy?
    - Just a skinny chick. I see...so you have a taste for skinny chicks?
    - Uzaklaşamaz. Düzenli bir işi var.
    - Kimseyle ilişkisi var mı? Seksi mi?
    - Sıska bir piliç. Anlıyorum... senin sıska piliçlere ilgin var demek?
  • - Don't panic.
    - I won't panic.
    - Telaşlanma.
    - Telaşlanmıyorum.
  • - Just tell me I won't get mad.
    - What if we.. No, never mind.
    - What is it? Is it about a baby? Are you saying adoption?
    - Söyle hadi, kızmayacağım.
    - Peki biz... Yok, boşver.
    - Nedir? Bir bebek hakkında mı? Evlat edinmekten mi söz ediyorsun?
  • - Then keep the acceleration locked. Make sure the tanker won't slow down. Then you make the jump. Let the oil tanker go over the bridge and blow itself to hell.
    - Too dangerous!
    - Sonra ivme hareketini kilitle. Tankerin yavaşlamadığından emin ol. Sonra atlayışı yap. Bırak yağ tankeri köprüyü geçsin ve cehennem gibi patlasın.
    - Çok tehlikeli!
  • - Won't you let me take you on a sea cruise? Baby, won't you join me, please? Oh, baby, please, I don't like begging, but now I'm on bended knee.
    - Seni bir deniz yolculuğuna çıkarmama izin verir misin? Bebeğim, lütfen bana katılır mısın? Oh bebeğim lütfen, yalvarmak hoşuma gitmiyor ama şu anda dizlerimin üzerindeyim.
  • - And you sent them all back. You wouldn't even talk to them.
    - I'll tell you the truth. I won't lie.
    - Sen de onların hepsini geri gönderdin. Onlarla konuşmayacaktın bile.
    - Sana gerçeği anlatacağım. Yalan söylemeyeceğim.
  • - You, boy! What's your name? I won't bite you. Come over where I can see you. I won't hurt you. I just need to see. You're a machine.
    - I'm a boy.
    - sen çocuk! Adın nedir? Seni ısırmam. Seni görebileceğim bir yere gel. Sana zarar vermeyeceğim. Yalnızca seni görmem gerek. Sen bir makinesin.
    - Ben bir çocuğum.
  • - I flew with him during the war. It won't make my job easier. Ted Striker was a crack flight leader He was one of those men who... felt too much inside. Maybe you know that kind.
    - Savaşta onunla birlikte uçtum. İşimi hiç de kolaylaştırmayacak bu. Ted Striker, deneme uçuş lideriydi. İçinde çok fazla şey hisseden adamlardan biriydi. Belki bu tür kişileri bilirsiniz.
  • - Can l tell you something but you won't get mad. You don't seem like a cop to me. You don't seem that happy doing it.
    - l'm thinking about quitting.
    - Sana birşey söyleyebilir miyim ama kızmayacaksın. Bana bir polis gibi görünmedin. Bunu yaparken çok da mutlu görünmüyorsun.
    - Bırakmayı düşünüyorum.
  • - It's an old model not worth a penny. I won't use it anyway.
    - Thanks.
    - It's for you, Elaine.
    - Don't make this hard for me.
    - Para etmeyen eski bir model. Nasılsa onu kullanmayacağım.
    - Teşekkürler.
    - Bu senin için, Elaine.
    - Bunu benim için zorlaştırma.
  • - Do you want to get killed?
    - I won't say no to a fortune.
    - If Peter was murdered, there must be a big story behind his death
    - He is not to be trusted. I wish I could believe Peter for once.
    - Please let me look into the case.
    - You?
    - One week. You can take one week's leave.
    - Öldürülmek mi istiyorsun?
    - Talihe hayır demem.
    - Eğer Peter öldürüldüyse, ölümünün arkasında büyük bir hikaye olmalı.
    - Güveniecek biri değil. Keşke Peter'a bir kere güvenebilseydim.
    - Lütfen bırak da davaya bakayım.
    - Sen mi?
    - Bir hafta. Bir hafta izne ayrılabilirsin.
  • - You can see God there and that's better.
    - But God is everywhere, Nelly. The catechism says so.
    - You think? He isn't here now seeing us.. and hearing all we say.
    - Yes, but we can't see.
    - Let's test it out. You look hard and I'll listen.
    - All right.
    -Are you listening?
    -Yes...but if you don't keep quiet, I won't hear anything.
    - All right,
    - Orada Tanrı'yı görebilirsin ve bu daha iyi.
    - Ama Tanrı her yerde, Nelly. Kateçizm öyle diyor.
    - Öyle mi dersin? O şu anda burada değil ve bizi görmüyor... ve dediklerimizi duymuyor.
    - Evet ama göremeyiz.
    - Hadi bunu test edelim. Sen iyice bak ve ben de dinleyeyim.
    - Tamam.
    - Dinliyor musun?
    - Evet .. ama sessiz olmazsan, hiçbir şey duyamam.
    - Tamam.
  • - Want to call back?
    - She won't answer.
    - Onu geri aramak istiyor musun?
    - Cevap vermeyecektir.
  • - If we catch them, will we find out?...
    - We won't catch them.
    - Onları yakalayabilirsek, kimin..?
    - Onları yakalayamayacağız.
  • - Tell him l have a headache.
    -l won't lie for you.
    - You lie for me all the time.
    - Not to him .This is high school all over again.
    - Ona başımın ağrıdığını söyle.
    - Senin için yalan söylemeyeceğim.
    - Benim için her zaman yalan söylüyorsun.
    - Ona değil. Tekrar liseye döndük.
  • - I feel as though my backbone had crumbled.
    - Your backbone is not soft. You won't collapse like a heap of stones.
    - Omurgam parçalanmış gibi hissediyorum.
    - Omurgan yumuşak değil. Bir taş yığını gibi yıkılıp kalmazsın.
  • - We'll get that ship! It is real! We'll sail to the Atlantic with it.
    - No, Lope de Aguirre, I won't go with you.
    - O gemiyi alacağız! Gerçekten! Onunla Atlantik’e açılacağız.
    - Hayır, Lope de Aguirre, seninle gelmeyeceğim.

963 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024