- I'm sorry, Cole. We're moving you tomorrow.
- But I like the presidential suite.
- You'll get a similar room, but the hotel's in Washington, D.C. You won't get a fair trial here, with a jury of James sympathizers.
- Üzgünüm, Cole. Yarın seni taşıyoruz.
- ama ben Başkanlık Suitini seviyorum.
- Benzer bir oda alacaksın yine ama otel Washington, D.C'de. Burada James sempatizanlarından oluşan bir jüriyle adil bir duruşman olmayacak.
- Then keep the acceleration locked. Make sure the tanker won't slow down. Then you make the jump. Let the oil tanker go over the bridge and blow itself to hell.
- Too dangerous!
- Sonra ivme hareketini kilitle. Tankerin yavaşlamadığından emin ol. Sonra atlayışı yap. Bırak yağ tankeri köprüyü geçsin ve cehennem gibi patlasın.
- Çok tehlikeli!
- Won't you let me take you on a sea cruise? Baby, won't you join me, please? Oh, baby, please, I don't like begging, but now I'm on bended knee.
- Seni bir deniz yolculuğuna çıkarmama izin verir misin? Bebeğim, lütfen bana katılır mısın? Oh bebeğim lütfen, yalvarmak hoşuma gitmiyor ama şu anda dizlerimin üzerindeyim.
- You, boy! What's your name? I won't bite you. Come over where I can see you. I won't hurt you. I just need to see. You're a machine.
- I'm a boy.
- sen çocuk! Adın nedir? Seni ısırmam. Seni görebileceğim bir yere gel. Sana zarar vermeyeceğim. Yalnızca seni görmem gerek. Sen bir makinesin.
- Ben bir çocuğum.
- I flew with him during the war. It won't make my job easier. Ted Striker was a crack flight leader He was one of those men who... felt too much inside. Maybe you know that kind.
- Savaşta onunla birlikte uçtum. İşimi hiç de kolaylaştırmayacak bu. Ted Striker, deneme uçuş lideriydi. İçinde çok fazla şey hisseden adamlardan biriydi. Belki bu tür kişileri bilirsiniz.
- Do you want to get killed?
- I won't say no to a fortune.
- If Peter was murdered, there must be a big story behind his death
- He is not to be trusted. I wish I could believe Peter for once.
- Please let me look into the case.
- You?
- One week. You can take one week's leave.
- Öldürülmek mi istiyorsun?
- Talihe hayır demem.
- Eğer Peter öldürüldüyse, ölümünün arkasında büyük bir hikaye olmalı.
- Güveniecek biri değil. Keşke Peter'a bir kere güvenebilseydim.
- Lütfen bırak da davaya bakayım.
- Sen mi?
- Bir hafta. Bir hafta izne ayrılabilirsin.
- You can see God there and that's better.
- But God is everywhere, Nelly. The catechism says so.
- You think? He isn't here now seeing us.. and hearing all we say.
- Yes, but we can't see.
- Let's test it out. You look hard and I'll listen.
- All right.
-Are you listening?
-Yes...but if you don't keep quiet, I won't hear anything.
- All right,
- Orada Tanrı'yı görebilirsin ve bu daha iyi.
- Ama Tanrı her yerde, Nelly. Kateçizm öyle diyor.
- Öyle mi dersin? O şu anda burada değil ve bizi görmüyor... ve dediklerimizi duymuyor.
- Evet ama göremeyiz.
- Hadi bunu test edelim. Sen iyice bak ve ben de dinleyeyim.
- Tamam.
- Dinliyor musun?
- Evet .. ama sessiz olmazsan, hiçbir şey duyamam.
- Tamam.