- Where's the manager?
- He called to say he won't return. Probably drinking. He's hopeless.
- So you're the under boss? You own this cinema?
- Müdür nerede?
- Geri gelmeyeceğini söylemek için aradı. Muhtemelen içki içiyordur. Ümitsiz vaka.
- Yani sen patrondan sonra gelen kişi misin? Bu sinema senin mi?
- Someone who won't scare her away.
- I volunteer.
- Someone who can speak the language.
- For the good of the mission, I will go!
- Good man, Thatch. Thanks for volunteering.
- Go get them, tiger!
- Korkmayacak biri.
- Ben gönüllüyüm.
- Dili konuşabilen biri.
- Görev aşkına, ben varım.
- sürer insan, Thatch. Gönüllü olduğunuz için teşekkürler.
- Git hakla onları, aslanım!
- Your brother was lost in an amusement park.. and he was found 2 days later, behind a fence. They'd taken a kidney
- Holy shit!
- You won't tell anyone? You promised. They swiped your brother's kidney! I was wrong to tell you.
- Kardeşin eğlence parkında kaybolmuştu... ve sonra 2 gün sonra çitin arkasında bulundu. Böbreklerinden biri alınmıştı.
- Aman Tanrım!
- Kimseye söylemeyeceksin! Söz verdin. Kardeşinin böbreğini çaldılar. Sana söylemekle hata ettim.
- Shit, they don't even have toilet paper .
- Kill her!
- Don't kill me, please.. l swear l won't leak a word.
- Dragon Screw you! Give me the gun!
- No...Can't leave a living mouth...
- Kahretsin, tuvalet kağıtları bile yok.
- Öldür onu!
- Beni öldürme, lütfen... Yemin ederim, bir kelime bile sızdırmam.
- Dragon kahrol! Ver şu silahı!
- Hayır... yaşayan bir ağız bırakamam ...
- You were always eloquent but you won't move me, Kirill If you knew how I've suffered, what I've endured, if you knew what evil I've seen, you would forgive me.
- Her zaman kendini güzel sözlerle ifade edebilen biriydin ama beni harekete geçiremezsin, Krill eğer nasıl acı çektiğimi, nelere katlandığımı, ne kötülükler gördüğümü bilseydin, beni affederdin.
- No, Sharon! I won't go into that hole with you. I'm over that shit.
- You're still scared of him.
- You know what? You shouldn't come here in your uniform. People will think we're in trouble.
- Nice seeing you too.
- Hayır, Sharon! Seninle o deliğe girmeyeceğim. Bu boku bitirdim.
- Hala ondan korkuyorsun.
- Biliyor musun? Buraya üniformanla gelmemelisin. İnsanlar başımızın dertte olduğunu düşünecek.
- Seni görmek de güzel.
- He's talking about risking lives.
- We won't risk our lives.
- Who'll kidnap him anyway?
- We will kidnap him. We'll ask for a ransom of 5 lakhs, but you come and rescue him!
- Hayatımızı tehlikeye atmaktan bahsediyor.
- Hayatımızı tehlikeye atmayacağız.
- Onu kim kaçıracak peki?
- Onu bizx kaçıracağız. 5 lakh fideye isteyeceğiz ama sen gelip onu kurtaracaksın.
- You've followed me for days, l hope you won't follow me again. This isn't too good for you.
- Are you begging me?
- l beg you. There're 30,000 policemen after you.
- Günlerce beni takip ettin. Umarım, beni tekrar takip etmezsin. Senin için pek iyi olmaz.
- Bana yalvarıyor musun?
- Yalvarırım. Peşinde 30.000 polis memuru var.
- The boys were in, when I came back here. They were living in their pajama to avoid doing laundry. They were eating gorp for supper.
- I won't even ask what gorp is.
- It's a mixture of wheat and oats.
- Geri döndüğümde çocuklar buradaydı. Çamaşır yıkamamak için pijamalarıyla oturuyorlardı. Yemek olarak da müsli yiyorlardı.
- Müslinin ne olduğunu sormayacağım bile.
- Buğday ve yulaf karışımı bir şey.
- lt's good you were at home or l would have been very bored.
- l'll bring coffe
- You are spoiling my habits, just had two cups.
- Then one more won't harm.
- Evde olman çok iyi oldu. Yoksa çok sıkılırdım.
- Kahve getireyim.
- Adetlerimi bozuyorsun, daha yeni iki fincan içtim.
- Bir fincan daha birşey yapmaz o zaman.
- Get out of here and close the goddamn door. - Is it a game? - Now, I'm gonna read some words. They won't make any sense, but I|want you to listen to them anyway.
- Çık dışarı ve kahrolası kapıyı da kapat. - Bu bir oyun mu? - Şimdi birkaç kelime okuyacağım. Bir anlam ifade etmeyecekler ama yine de dinlemeni istiyorum.
- Is there no one left to cast the bell?
- Take me with you. Let me cast the bell for you.
- Are you mad, boy?
- Take me to the Prince. Honestly, I can make everything very well for you. You won't find anyone better than me; they're all dead.
- Go to hell!
- Okay! But I know the secret of bell-making, and I won't tell.
- What are you saying?
- I know the secret. My father knew the secret of bell-making. Before he died, he passed it to me.
- Çanı toplayacak kimse kalmadı mı?
- Beni de götürün. Sizin için çanı da toplayayım izin verin.
- Sen delirdin mi, çocuk?
- Beni Prens'e götürün. Dürüstçesi, herşeyi sizler için en iyi şekilde yapabilirim. Benden daha iyisini bulamazsınız; hepsi öldüler.
- Cehenneme git!
- Tamam! Ama çan yapmanın sırrını biliyorum ve söylemem.
- Sen ne diyorsun?
- Sırrı biliyorum. Babam çan yapmanın sırrını biliyordu. Ölmeden önce de onu bana iletti.