- What does that mean?
- It means; I was a prince in this land. No one was allowed to look directly into my eyes. But now I'm in chains, like my people .,
- Bu ne anlama geliyor?
- Anlamı; Bu topraklarda prenstim. Hiç kimsenin gözlerime direkt bakmaya bile izni yoktu. Ama şimdi zincirliyim, aynı halkım gibi.
- Who's that?
- I don't know. Let me get rid of them. Hello.
- Dave, it's me, Chuck.
- Who's Chuck?
- Your anger ally. I'm in a mood, Dave. A bad mood. A very bad mood. I was fired from my ice-cream truck job today.
- What's an anger ally?
- Who's that? She is making fun of me?
- No. That's my girlfriend.
- You tell her to put a sock in it because I need to talk to you right now!
- Bu kim?
- Bilmiyorum. Onlardan kurtulayım. Selam.
- Dave, benim: Chuck.
- Chuck kim?
- Hırs arkadaşın. Öyle bir haldeyim ki Dave. Kötü bir mod. Çok kötü bir mod. Bugün dondurma kamyonu işinden kovuldum.
- Hırs arkadaşı da nedir?
- Bu kim? Bnimle alay mı ediyor?
- Hayır. O benim kız arkadaşım.
- Söyle ona ağzına bir çorap soksun, çünkü şu anda seninle konuşmaya ihtiyacım var.
- That was a year ago. She was all we had to carry. But she could hardly walk so I left her in the hospital. Some woman in labour screamed. That frightened her.
- Bu bir yıl önceydi. Taşıyacağımız tek şey oydu. Ama güçlükle yürüyordu bu yüzden onu hastahanede bıraktım. Doğuran bir kadın çığlık atıyordu ve bu da onu korkuttu.
- I planted this tree when my son was born. He died when he was five. This one was for the girl. These apple trees... were for the twins. You see, that's the way it goes.
- Bu ağacı, oğlum doğduğunda diktim. Beş yaşındayken öldü. Bu kız içindi. Bu elma ağaçları ise... ikizler içindi. Gördüğünüz gibi, bu şekilde gidiyor.
- You know this man?
- No, I don't. Why'd I kill a man I don't know?
- Because we found a handbag in your room. Inside that bag was this watch...
- Bu adamı tanıyor musunuz?
- Hayır. Tanımıyorum. Tanımadığım bir adamı niye öldüreyim?
- Çünkü odanızda bir çanta bulduk. Çantanın içinde bir saat var...