- She'd never done that before. I couldn't figure it out. She had a job as a music therapist, which is kind of a teacher for sick kids. So there was enough money.
- Bunu daha önce hiç yapmamıştı. anlayamadım. İş olarak müzik terapistliği yapıyordu, hasta çocuklar için bir tür öğretmenlik. Yeteri kadar parası da vardı yani.
- I was sorry that you have only ever been to Hungary. I wanted to buy you a holiday in Hurghada.
- Where?
- The Red Sea, Luxor, Karnak... in Egypt.
- Bugüne dek sadece Macaristan'a gitmiş olduğun için üzülmüştüm. Sana Urgada'da bir ttil almak istedim.
- Nerede?
- Kızıl Deniz, Luxor, Karnak... Mısır'da.
- What day is it today?
- Wednesday.
- I met somebody today.
- Good.
- It was a woman.
- You didn't tackle her too, did you?
- She's a police officer.
- Are you in trouble?
- I don't think so.
- Bugün günlerden ne?
- Çarşamba.
- Bugün biriyle tanıştım.
- Güzel.
- Bir kadın.
- Onu esir almadın, değil mi?
- O bir polis memuru.
- Başın dertte mi?
- Sanmıyorum.
- l read, you arrived today, Lois! How nice!
- How did you know l was here?
- l called your hotel. They said you were on this number.
- Nickie,, l've been thinking about you morning, noon and night.
- Bugün geldiğini okudum, Lois. Ne güzel!
- Burada olduğumu nereden bildin?
- Otelini aradım. Bu numarada olduğunu söylediler.
- Nickie, sabah, öğlen ve akşam hep seni düşündüm.
- Let's not walk this way.
- Where are we going?
- This way now.
- Are you in trouble? Have you run away?
- My mommy told me to run away.
- Why?
- I guess because Henry didn't like me.
- Why was that?
- Martin came home.
- And who is he?
- Martin is Mommy and Henry's real son.
- Bu yoldan yürümeyelim.
- Nereye gidiyoruz?
- Şimdi buradan.
- Başın dertte mi? Kaçtın mı?
- Kaçmamı annem söyledi.
- Neden?
- Çünkü sanırım Henry beni sevmediği için.
- Neden o?
- Martin eve geldi.
- Ya o kim?
- Martin annem ve Henry gerçek oğlu.
- Let's not walk this way.
- Where are we going?
- This way now.
- Are you in trouble? Have you run away?
- My mommy told me to run away.
- Why?
- I guess because Henry didn't like me.
- Why was that?
- Martin came home.
- And who is he?
- Martin is Mommy and Henry's real son.
- Bu yoldan yürümeyelim.
- Nereye gidiyoruz?
- Şimdi buradan.
- Başın dertte mi? Kaçtın mı?
- Kaçmamı annem söyledi.
- Neden?
- Çünkü sanırım Henry beni sevmediği için.
- Neden o?
- Martin eve geldi.
- Ya o kim?
- Martin annem ve Henry gerçek oğlu.
That was a long time ago,
- But perhaps it is time to return to old habits. Ambassador, I don't think you fully understand what Draal is asking of you.
- Bu uzun zaman önceydi.
- Ama belki de eski alışkanlıklara dönme vakti gelmiştir. Büyükelçi, Draal'in size ne sorduğunu tam olarak anladığınızı sanmıyorum.
- We're not getting anywhere with this Soho murder .
- Well, what about that man the landlady passed on the stairs?
- She couldn't describe him except to say that he was carrying something.
- Bu Soho cinayeti ile ilgili ilerleme kaydedemiyoruz.
- Peki ya ev sahinin merdivenlerde yanından geçtiği adam?
- Birşey taşıyor olduğunu söylemk dışında onu tarif edemiyor.
- This is like one of those things that you can only see on Christmas cards, but I said nothing because of the the knot in my throat. That was very nice. What's your name?
- Reinaldo Arenas.
- Who wrote this?
- I did.
- Bu sadece Noel kartlarında görebileceğin türden birşeydi, ama boğazımdaki düğümden dolayı birşey demedim. Gerçekten çok güzeldi. adın nedir?
- Reinaldo Arenas.
- Bunu kim yazdı?
- Ben.
- That bastard hurt her. You know, she hasn't dated anyone in two years.
- Was he a jealous guy?
- He didn't like her friends, particularly the guy friends...particularly, one friend.
- Bu piç kurusu canını yaktı. Biliyorsun, iki yıldır kimseyle çıkmıyor.
- Kıskanç bir adam mıydı?
- Arkadaşlarını sevmedi... özellikle de erkek olan arkadaşlarını... özellikle bir arkadaşını.
- l'd never realized till this afternoo that you had a teacher.. and a very handsome one, l understand.
- There was a woman there. If l hadn't been a lady, l would have slapped her face.
- Bu öğleden sonraya dek bir öğretmenin... anladığım kadarıyla da yakışıklı bir öğretmenin olduğunu farketmemiştim.
- Orada bir kadın vardı. Eğer bir bayan olmasaydım, suratını tokatlardım.