go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 1584 kişi  06 May 2025 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

him

zm. onu, ona, o
  • - Now, listen, Cooney. I gave Costa my word.
    - So what are you, a boy scout.
    - Some kind of white knight. I gave him my word.
    - Look, soldier, to be perfectly frank, l don't give a damn what you gave him.
    - Şimdi, dinle Cooney. Costa'ya söz verdim.
    - Nesin sen bir tür yavrukurt mu?
    - Bir çeşit beyaz şövalye. Ona söz verdim.
    - Bak asker, Dürüst olmak gerekirse ona ne verdiğin umrumda bile değil.
  • - This is not the time, Ace. If Einhorn comes down here and see me talking to you, I'm history.
    - I can keep him under control. You have to tell me who's on the Snowflake case.
    - Şimdi sırası değil, Ace. Eğer Einhorn aşağı gelip sizinle konuştuğumu görecek olursa, tarih olurum.
    - Ben onu kontol altında tutarım. Şimdi bana Snowflake davsında kimin olduğunu söylemelisin.
  • - That's not what l asked. Why don't you judge him according to your own laws?
    - You know it's unlawful for us......to condemn any man to death.
    - To death? What has this man done to merit such a penalty?
    - Sorduğum bu değil. Neden onu kendi kanunlarına göre yargılamıyorsun?
    - Bizim için ... hiç bir insanı ölüme mahkum etmenin yasal olmadığını biliyorsun.
    - Ölüme mi? Bu adam bu cezayı hak edecek ne yaptı?
  • - He did? - Yeah. I turned him down.
    - Sordu mu? - Evet.Onu geri çevirdim.

  • - The gun will be there.
    - You drive him and pick him up.
    - Silah kesin orada olacak.
    - Onu sen götürüp, getireceksin.
  • - Slng! I'm sure we'll get him to lead us to him.
    - Then why hasn't he?
    - Yeah, they hate each other, but they probably hate us more.
    - Sgh! Eminim, bizi ona götürmesinini sağlayabiliriz.
    - O zaman neden yapmadı?
    - Evet, birbirlerinden nefret ediyorlar, ama muhtemelen bizden daha çok nefret ediyorlar.
  • - I saw him with you.
    - Could I have a drink?
    - Seninle birlikte görmüştüm.
    - Bir içki alabilir miyim?
  • - Do you expect me to find a substitute for you just like that?
    - I don't want to work with him in the same office.
    - Senin yerine sadece bunun gibi bir vekil bulmamı mı bekliyorsun?
    - Kendisi ile aynı ofiste çalışmak istemiyorum.
  • - We're going to get you home. Get him a cab!
    - Give me a gin and tonic.
    - Last call was half an hour ago.
    - Give me one or I'll kill you.
    - Just one.
    - Seni eve götürüyoruz. Ona bir taksi çağırın!
    - Bana bir cin-tonik verin.
    - Son servis yarım saat önceydi.
    - Bana bir tane ver, yoksa seni öldürürüm.
    - Sadece bir tane.
  • - And what did you say?
    - I told him I agree.
    - Sen ne söyledin?
    - Ona katıldığımı.

  • - I flew with him during the war. It won't make my job easier. Ted Striker was a crack flight leader He was one of those men who... felt too much inside. Maybe you know that kind.
    - Savaşta onunla birlikte uçtum. İşimi hiç de kolaylaştırmayacak bu. Ted Striker, deneme uçuş lideriydi. İçinde çok fazla şey hisseden adamlardan biriydi. Belki bu tür kişileri bilirsiniz.
  • - Absurd, isn't it? All he ever does is smother critical journalism.
    - And yet they hover around him like little flies on a giant turd.
    - Saçma, değil mi? Tüm yaptığı çok daha sakin bir eleştiri yazarlığı.
    - Yine de koca bir dışkının etrafındaki sinekler gibi çevresinde uçuyorlar.
  • - They turned him down.
    - He's going to try Panama.
    - Reddetmişler.
    - Panama'yı deneyecekmiş.
  • - Prince John's calling Bishop of the Black Canons.. ...to proclaim him kin in Nottingham tomorrow.
    - How'd you learn this?
    - Lady Marian. She overheard.
    - Prens John, Black Canons piskoposunu arıyor... yarın onu Nottingham'da ailesi olarak ilan etmek için.
    - Bunu nasıl öğrendin?
    - Lady Marian. Kulak misafiri olmuş.
  • - I take back my kiss and give it to him. He's so handsome. God must have made him in his spare time.
    - Öpücüğümü geri alıyorum ve ona veriyorum. Öyle yakışıklı ki. Tanrı, onu boş zamanında yaratmış olmalı.
  • - You can´t be sure there´s something there yet
    - This morning I thought I felt him kick.
    - How can they kick? It bet he size of my thumbnail.
    - Orada birşey olduğundan henüz emin olamazsın.
    - Bu sabah tekmelediğini hissettiğimi sandım.
    - Nasıl tekmeleyebilir? Bahse girerim baş parmağımın tırnağı kadardır.
  • - I want to talk to him alone first.
    - Come on.
    - Onunla yalnız konuşmak istiyorum.
    - Haydi.
  • - Would you like to meet him at once?
    - In a little while. I'm not in a haste Mister Johnny.
    - Onunla hemen tanışmak ister misiniz?
    - Birazdan. Acelem yok, Bay Johnny.
  • - I exposed him for who he was.
    - And took Andy Deaver away from him.
    - Onun kim olduğunu ifşa ettim.
    - Ve Andy Deaver'ı ondan aldın.

  • - Him too? - You want your blankets tucked in?
    - Onun da mı aynı olacak? - Battaniyeni sıkıştırmasını ister misin?


3,754 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2025