go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 754 kişi  30 Nis 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

gave

gave, given, giving, gives
[give] f. vermek, hediye etmek, uçlanmak, ödemek, düzenlemek, yapıvermek, esnemek, gitmek
  • - She gave me a number and said after l kill Drago, l can contact her uncle. And he'll help get us back home. l hope, it's true.
    - lf you trust her, don't suspect her.
    -Bana bir numara verdi ve Drago'yu öldürdükten sonra ,amcası ile irtibat kurabileceğimi söyledi.Amcası eve dönmemiz için bize yardım edecekmiş.Umarım doğrudur.
    -Eğer ona güveniyorsan,ondan şüphelenme.
  • - Three weeks ago, Sloane gave me a package that I had sent to him in the mail. It was addressed in my handwriting. Inside was a key and an address to an apartment in Rome.
    - Üç hafta önce, Sloane ona postayla göndermiş olduğum bir paket verdi. Adresi el yazımla yazılmıştı. İçinde Romadaki bir dairenin adresi ve anahtarı vardı.
  • - Did you test it?
    - What do you mean did l test it? You gave me a half-finished program! You told me you'd give me a finished one.

    - Test ettin mi?
    - Ne demek test ettim mi? Bana yarı bitmiş bir program vermişsin! Bitmiş bir program vereceğini söylemiştin.
  • - Now, listen, Cooney. I gave Costa my word.
    - So what are you, a boy scout.
    - Some kind of white knight. I gave him my word.
    - Look, soldier, to be perfectly frank, l don't give a damn what you gave him.
    - Şimdi, dinle Cooney. Costa'ya söz verdim.
    - Nesin sen bir tür yavrukurt mu?
    - Bir çeşit beyaz şövalye. Ona söz verdim.
    - Bak asker, Dürüst olmak gerekirse ona ne verdiğin umrumda bile değil.
  • - Do you think Wendy will love you?
    - Yes, she gave me a number and said after l kill Dragon, l can contact her uncle. And he'll help get us back home.
    - I hope it's true. lf you trust her, don't suspect her. lf she lies to you, you shouldn't linger.
    - He doesn't treat me as a human being. He only likes to beat me. l can kill him
    - Sence Wendy seni sevecek mi?
    - Bana bir numara verdi ve Dragon'ı öldürdükten sonra amcasıyla kontağa geçebilecğimi söyledi. VeVe o da eve dönmemize yardım edecek.
    - Umarım doğrudur. Eğer ona güveniyorsan, ondan şüphelenme. Eğer sana yalan söylerse, oyalanmamalısın.
    - Bana insanmışım gibi davranmıyor. Beni dövmek hoşuna gidiyor sadece. Onu öldürebilirim.
  • - I am calling you. Don't you hear? Out of your room, Jin. I am going to a US business trip for a whole month. l have deposited the money into your account, for your necessities.
    - The money you gave me last month is still in my account.
    - Sana sesleniyorum. Duymuyor musun? Odandan çık, Jin. Bir aylığına Amerika'ya iş gezisine gidiyorum. Gereksinimlerin için hesabına para yatırdım.
    - Bana geçen ay verdiğin para hala hesabımda duruyor.
  • - Really? How?
    - I gave her money.
    - Öyle mi? Nasıl?
    - Ona para verdim.

  • -What was the cause of death?
    -His heart gave out.
    - Ölümünün nedeni neydi?
    - Onun kalbi durmuş.
  • - Did you test it?
    - What do you mean did l test it? You gave me a half-finished program! You told me you'd give me a finished one.
    - l can't. The company found out. Their CEO just called me yesterday.
    - Onu test ettin mi?
    - Onu test ettim mi ne demek? Bana yarı-bitmiş bir program verdin. Bana bitmişini vereceğini söylemiştin.
    - Yapamam. Şirket öğrendi. Dün CEO beni aradı.
  • - What did you offer him?
    - Well, I gave him information that I eventually was going to share with you.
    - Ona ne teklif ettin?
    - Şey, ona sonunda seninle paylaşacak olduğum bilgiler verdim.
  • - Where's the tape?
    - He said it'd cost 50K to get hold of the tape. I gave him the money.
    - Kaset nerede?
    - Kaseti ele geçirmenin elli bine mal olacağını söyledi. Kendisine parayı verdim.
  • - You were such a gentleman. You gave me your handkerchief... which was also clean.
    - Çok beyefendi birisin. Bana mendilini verdin.... üstelik temizdi.
  • - Nothing serious, really. He met with an accident once and hurt his knee. We gave him the best treatment, but he's psyched now. He thinks he might fall, if he tried to walk.
    - Ciddi birşey yok, gerçekten. Bir keresinde kaza geçirmiş ve dizini yaralamış. En iyi tedaviyi uyguladık. Ama şu anda kendini aldatıyor. Eğer yürümeyi denerse, düşeceğini zannediyor.
  • - You can forget about it. I mean, I can handle you being there, so don't worry about me. The other day you said I gave up because I didn't have faith.
    - Bunu unutabilirsin. Yani, orada olmanla baş edebilirim bu yüzden benim için endişelenme. Geçen gün vazgeçtiğimi söyledin çünkü inancım yoktu.
  • - It's her.
    - Her? Who?
    - The girl who gave me the book.
    - Bu ona ait.
    - Ona mı? O kim?
    - Bana kitabı veren kız.
  • - You gave him everything else.
    - What?
    - You took their tests, handwriting, voice samples, psychyinfos... They used it all to figure out your passwords.
    - Başka herşeyi verdin onlara.
    - Neyi?
    - Testelerini, elyazısı ve ses numunelerini, psikanalizleri... Hepsini şifrelerini öğrenmek için kullandılar.
  • - I gave a look? - Yes.
    - Bakış mı attım? - Evet.

  • - Did you do something stupid?
    - I borrowed a car.
    - Borrowed?
    - I stole it but I gave it back afterward.
    - Aptalca bir şey yaptın mı?
    - Bir araba ödünç aldım.
    - Ödünç aldın?
    - Çaldım ama sonra geri verdim.
  • - Is it the one your parents gave you? - It never works.
    - Annenle babanın aldığı saat değil mi bu? - Evet, ama hiç çalışmıyor.

  • - The one your parents gave you? - It never works.
    - Ailenin sana verdiği saat mi? - Hiçbir zaman çalışmıyor.


966 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024