go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 910 kişi  17 May 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

give

gave, given, giving, gives
f. vermek
i. uysallık
  • - Alright. It's about time.
    - Sorry, the traffic was horrible. A real traffic jam. I'm Jackie. Give me a chance, please!
    - Give her a chance!
    - Careful, she's pregnant!
    - Tamam. Zamanı geldi.
    - Pardon, trafik berbattı. Gerçek bir trafik sıkışıklığı. Merhaba, ben Jackie. Lütfen bana bir şans verin.
    - Ona bir şans verin.
    - Dikkat, kendisi hamile.
  • - Now, listen, Cooney. I gave Costa my word.
    - So what are you, a boy scout.
    - Some kind of white knight. I gave him my word.
    - Look, soldier, to be perfectly frank, l don't give a damn what you gave him.
    - Şimdi, dinle Cooney. Costa'ya söz verdim.
    - Nesin sen bir tür yavrukurt mu?
    - Bir çeşit beyaz şövalye. Ona söz verdim.
    - Bak asker, Dürüst olmak gerekirse ona ne verdiğin umrumda bile değil.
  • - I can't give you better food .
    - This will be enough. The inn at Luton was well supplied.
    - Size daha iyi yiyecek bulamadım.
    - Bu yeterli olacaktır. Luton' daki motel çok daha iyiydi.
  • - You know how much I Iove you, LoIa. I'd give anything for a kiss
    - You swine! Don't waste your time taIking.
    - Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun, Lola. Bir öpücük için herşeyi verirdim.
    - Seni domuz! Konuşarak vaktini harcama!
  • - I still love you, that's why I'll have it. I'll raise it to b a good, honest child. I give up. I've never met a woman like you before. You understand? You do, don't you?
    - Seni hala seviyorum, bu yüzden de onu alacağım. Onu iyi, dürüst bir çocuk olarak yetiştireceğim. Senin gibi bir kadınla daha önce hiç tanışmadım. Anlıyor musun? Anlıyorsun, değil mi?
  • - lt's been good seeing you, Ken. There's so much to talk about.
    - Sorry. l'm in such a hurry.
    - Can't we have a cocktail?
    - l really am in a hurry.
    - l've so much to say to you.
    - Why don't you give me a card? I'll call you.
    - Seni görmek gerçekten güzeldi, Ken. Konuşacak çok şey var.
    - Üzgünüm. Öyle acelem var ki.
    - Bir içki içemez miyiz?
    - Gerçekten çok acelem var.
    - Sana söyleyecek çok şeyim var.
    - Neden bana bir kartını vermiyorsun? Seni ararım.
  • - We're going to get you home. Get him a cab!
    - Give me a gin and tonic.
    - Last call was half an hour ago.
    - Give me one or I'll kill you.
    - Just one.
    - Seni eve götürüyoruz. Ona bir taksi çağırın!
    - Bana bir cin-tonik verin.
    - Son servis yarım saat önceydi.
    - Bana bir tane ver, yoksa seni öldürürüm.
    - Sadece bir tane.
  • - You took over and didn't give it to them.
    - I welched.
    - Sen alıp onlara vermedin.
    - Onları aldattım.
  • I don't have to give you a reason.
    Dad, I got my learner's permit
    - Sana neden göstermek zorunda değilim.
    - Baba, Acemi Sürücü İzni* aldım...
  • - I'll give you two live torpedoes. I'll set a dummy ship in Norfolk harbour. If I see that baby go up, then we'll talk about your boat.
    - Sana iki canlı torpil vereceğim. Norfolk Limanı'na da paravan bir gemi yerleştireceğim. Eğer bu bebeğin yukarı çıktığını görürsem, senin tekneyle ilgili konuşuruz.
  • - I believe in you so much. And what you stand for at heart. Order... decency... I would give anything to protect you, but there are laws I can't break.
    - Sana çok inanıyorum. Ve yüreğinde savunduğun şeye de. Düzen... nezaket... Seni korumak için herşeyi veririm, ama yıkamayacağım kanunlar var.
  • - You're just under a lot of stress.
    - You're a nurse. Give me something. I don't know what to do anymore. Last week at work, I screwed up the Xerox machine permanently.. . and then I tripped on the subway steps. I fell and my glasses broke. And I cut my forehead. Here, see?
    - Sadece çok fazla stres altındasın.
    - Sen hemşiresin. Birşeyler ver bana. Daha fazla ne yapabilirim bilmiyorum. Geçen hafta işyerinde devamlı olarak fotokopi makinesini bozdum... ve sonra metronun merdivenlerine takıldım.. düştüm ve gözlüğüm kııldı. Ve alnımı kestim. İşte, gördün mü?
  • - I take back my kiss and give it to him. He's so handsome. God must have made him in his spare time.
    - Öpücüğümü geri alıyorum ve ona veriyorum. Öyle yakışıklı ki. Tanrı, onu boş zamanında yaratmış olmalı.
  • - They'll give us water in there. - Really?
    - Orada su verirler. - Gerçekten mi?

  • - Did you test it?
    - What do you mean did l test it? You gave me a half-finished program! You told me you'd give me a finished one.
    - l can't. The company found out. Their CEO just called me yesterday.
    - Onu test ettin mi?
    - Onu test ettim mi ne demek? Bana yarı-bitmiş bir program verdin. Bana bitmişini vereceğini söylemiştin.
    - Yapamam. Şirket öğrendi. Dün CEO beni aradı.
  • - I know how to use it. I'm goo with my hands.
    - Hey, come here! Come here! Give me the knife! Don't waste your time fucking with this guy. He's nothin'. If you blow on him, he'll fall down.
    - Onu nasıl kullanacağımı biliyorum. Ellerim iyidir.
    - Hey, buraya gel. Gel buraya. Bıçağı bana ver. Bu herifle uğraşarak vaktini harcama. O bir hiç. Üflesen düşecek.
  • - I ask her if I can give her a lift. I've hailed a taxi. 'Can you take me to Holborn tube?!. On the way she breaks down in tears.
    - Onu eve bırakmayı teklif ettim. Bir taksi çağırdım. 'Beni Holborn istasyonuna götürür müsün' dedi. Yolda göz yaşlarına boğuldu.
  • - Give him back his life.
    - l cannot do that.
    - You can take, you must also give or l'll see you in court.
    - Ona hayatını geri ver.
    - Yapamam.
    - Alabiliyorsan, vereceksin yoksa seninle mahkemede görüşürüz.
  • - Do you have ten seconds, too?
    - Instructors are allowed 45 seconds.
    - Give me a ladle! Give me one.
    - Hurry! Give it to him. That's an order.
    - We might have to use some deadly weapons.
    - On dakikan var mı?
    - Eğitmenlerin 45 dakika izinleri var.
    - Bana bir kepçe ver! Hadi, ver onu.
    - Çabuk! Ver şunu ona! Bu bir emirdir.
    - Daha öldürücü silahlar kullanmak zorunda kalabiliriz.
  • -She's gotta marry a prince, she deserves a prince.I'm a--I'm a fool.
    -You're only a fool if you give up, boy.
    - O bir prensle evlenmeli, o bir prensi hakediyor. Ben, ben isem bir aptalım.
    - Sadece eğer vazgeçersen bir aptal olursun,delikanlı.

3,000 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024