go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 646 kişi  04 May 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

talk

talked, talked, talking, talks
f. konuşmak
i. konuşma
  • - What's wrong with you three? Taking on your own mother now?
    - Of course not, Auntie Wing. You taught us to combat, therefore we don't stand a chance with you.
    - Let's talk instead. Well, I'm going to say this one last time. Never ever use your Power moves. We can practice the moves, yet we can't use them!

    - Sizin üçünüzün sorunu nedir? Şimdi de kendi annenizi götürüyorsunuz.
    - Tabi ki değil, Wing Hala. Bize dövüşmeyi sen öğrettin, dolayısıyla seninle bir şansımız olmaz.
    - Konuşalım onun yerine. Peki, bunu son kere söyleyeceğim. Güç hamlelerini asla ve asla kullanma. Hamleleri egzersiz yapabiliiz, ancak onları kullanamayız!
  • - What's wrong with you three? Taking on your own mother now?
    - Of course not, Auntie Wing. You taught us to combat, therefore we don't stand a chance with you.
    - Let's talk instead. Well, I'm going to say this one last time. Never ever use your Power moves. We can practice the moves, yet we can't use them!

    - Sizin üçünüzün sorunu nedir? Şimdi de kendi annenizi götürüyorsunuz.
    - Tabi ki değil, Wing Hala. Bize dövüşmeyi sen öğrettin, dolayısıyla seninle bir şansımız olmaz.
    - Konuşalım onun yerine. Peki, bunu son kere söyleyeceğim. Güç hamlelerini asla ve asla kullanma. Hamleleri egzersiz yapabiliiz, ancak onları kullanamayız!
  • -Can I talk to you for a minute.
    -Yeah.I can afford a minute.
    - Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
    - Tamam.Bir dakika ayırabilirim.
  • - lt's been good seeing you, Ken. There's so much to talk about.
    - Sorry. l'm in such a hurry.
    - Can't we have a cocktail?
    - l really am in a hurry.
    - l've so much to say to you.
    - Why don't you give me a card? I'll call you.
    - Seni görmek gerçekten güzeldi, Ken. Konuşacak çok şey var.
    - Üzgünüm. Öyle acelem var ki.
    - Bir içki içemez miyiz?
    - Gerçekten çok acelem var.
    - Sana söyleyecek çok şeyim var.
    - Neden bana bir kartını vermiyorsun? Seni ararım.
  • - And you sent them all back. You wouldn't even talk to them.
    - I'll tell you the truth. I won't lie.
    - Sen de onların hepsini geri gönderdin. Onlarla konuşmayacaktın bile.
    - Sana gerçeği anlatacağım. Yalan söylemeyeceğim.
  • - I'll give you two live torpedoes. I'll set a dummy ship in Norfolk harbour. If I see that baby go up, then we'll talk about your boat.
    - Sana iki canlı torpil vereceğim. Norfolk Limanı'na da paravan bir gemi yerleştireceğim. Eğer bu bebeğin yukarı çıktığını görürsem, senin tekneyle ilgili konuşuruz.
  • - I can't believe you voted for Reagan.
    - I hope he gets better.
    - Reagan?
    - Your friend.
    - He won't. Neither will Reagan.
    - Let's not talk politics, okay?
    - Reagan'a oy verdiğine inanamıyorum.
    - Umarım daha iyi olur.
    - Reagan mı?
    - Arkadaşın.
    - Olmayacak. Reagan da olmayacak.
    - Politika konuşmayalım, tamam mı?
  • - Can't you talk to your boss? - I did.
    - Patronunla konuşamaz mısın? - Konuştum.

  • - I want to talk to him alone first.
    - Come on.
    - Onunla yalnız konuşmak istiyorum.
    - Haydi.
  • - Don't even talk about him. You ain't even in his league. I'm sorry, kid.
    - Forget it.
    - I'm sorry.
    - Forget it, Mac.
    - I'm sorry because it ain't true.
    - Onun hakkında konuşma bile. Sen onun liginde bile değilsin. Özür dilerim, evlat.
    - Unut.
    - Özür dilerim.
    - Unut, Mac.
    - Özür dilerim çünkü bu doğru değil.
  • - When he comes here, do you ever talk about the accident ? Does he ever mention the past?
    - No.
    - Why not?
    - I try to let him find his own way through. I feel he needs that. Why are you here, Sharon?
    - I want to know how to help him.
    - You are helping him.
    - I don't think so.
    - O buraya geldiğinde, hiç kazadan bahsediyor musun? Hiç geçmişten bahsediyor mu?
    - Hayır.
    - Neden?
    - Kendi yolunu bulmasına çabalıyorum. Buna ihtiyacı olduğunu hissediyorum. Neden buradasın, Sharon?
    - Ona nasıl yardımcı olabileceğimi bilmek istiyorum.
    - Ona yardımcı oluyorsun.
    - Sanmıyorum.
  • - It's a regular car, not a Rolls Royce.
    - A Mercedes...
    - Can I get a key to it?
    - I have to talk to you.
    - I have to withdraw some money.
    - Normal bir araba, Rolls Royce değil.
    - Merceds...
    - Anahtarlarını alabilir miyim?
    - Seninle konuşmam gerek.
    - Biraz para çekmem lazım.
  • - Why are you sitting here?
    - I don't talk to a lot of people. Would you like to sit down?
    - Yeah. Yeah, sure.
    - Niçin burada oturuyorsun?
    - Bir sürü insanla konuşmam. Oturmak ister miydin?
    - Evet. Evet, elbette.
  • - Why, what happened? Did you talk? - Talk? Did I talk? l...
    - Neden? Ne oldu? Konuştunuz mu? - Konuşmak mı? Konuştum mu?

  • - Why are you sitting here?
    - I don't talk to a lot of people. Would you like to sit down?
    - Yeah. Yeah, sure.
    - I didn't thank you. I'm Sharon Pogue.
    - I'm Catch.
    - Just Catch?
    - Just Catch.
    - Why would you do that, Catch?
    - Jump somebody with a gun?
    - He was gonna kill you.
    - He could have killed you.
    - Neden burada oturuyorsun?
    - Birçok insanla konuşmuyorum. Oturmak ister misin?
    - Evet. Evet elbette.
    - Sana teşekkür etmedim. Ben Sharon Pogue.
    - Ben Catch.
    - Sadece Catch mi?
    - Sadece Catch.
    - Neden bunu yaptın, Catch?
    - Silahla birinin üstüne atlamayı mı?
    - Seni öldürecekti.
    - Seni öldürebilirdi.
  • - Time for what?
    - Time to talk you out of this.
    - Ne için zaman?
    - Seni bundan vazgeçirmek için.
  • - You wanna talk to her? - Yes, I do. Put her on.
    - Konuşmak ister misin? - Evet. Telefonu ver.

  • - Can I use your eyelash curler? I lost mine.
    - It's in the bathroom. Can I talk to you for a second?
    - Kirpik maşanı kullanabilir miyim? Benimkini kaybettim.
    - Banyoda. Seninle bir saniye konuşabilir miyim?
  • - I got coffee. Sugar, sweetener?
    - Black. So what kind of life did you rearrange to get coffee? You never talk about yourself. What do you do?
    - Kahve aldım. Şeker, tatlandırıcı?
    - Sade. Ee kahve alabilmek için ne çeşit bir hayat kurdun? Kendinden hiç bahsetmiyorsun. Ne iş yapıyorsun?
  • - Let me talk to you.
    - Do we need to have another conversation?
    - İzin ver seninle konuşayım.
    - Bir konuşma yapmaya daha ihtiyacımız var mı?

1,519 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024