go
Logo
twitter twitter
çevrimiçi: 656 kişi  04 May 2024 
 Boşluk doldurma (kelimeler)
 Boşluk doldurma (fiiller)
 Kelime tamamlama
 Fiil tamamlama
 Kelime Eşleştirme
 Fiil Eşleştirme
 Kelime Telaffuzları
 Fiil Telaffuzları
 Fiil çekim testleri

talk

talked, talked, talking, talks
f. konuşmak
i. konuşma
  • - I still want to talk to you.
    - Oh, yeah, right. Well can it wait? Because we've got a really big day tomorrow.
    - No, it can't.
    - Hâlâ seninle konuşmak istiyorum.
    - Evet doğru. Peki bekleyemez mi? Zira yarın büyük bir gün olacak bizim için.
    - Hayır, bekleyemez.
  • - Let's talk about it.
    - It took me a long time to get over it and it was so hard.
    - Dan, get on with your life. It's over.
    - Hadi konuşalım bunu.
    - Atlatmak uzun zamanımı aldı ve çok da zor oldu.
    - Dan, hayatına devam et! Herşey geçti.
  • - Sure. Yeah. Must be really tough. I remember when my aunt died. It was so unreal, it was the 4th of july. I'll never forget it. So, listen, Warren. I know now is definitely not the time to talk about it, but..
    - Elbette. Evet. Çok zor olmalı. Halamın öldüğü zamanı hatırlıyorum. Çok gerçek dışıydı, Temmuz'un 4'üydü. Hiç bir zaman unutmayacağım. Waren, Biliyorum, bunu konuşmanın hiç zamanı değil ama...
  • - If you get tired of talking here Mr Elving, Patrick will hand you a subpoena and we'llgo talk in front of the grand jury. We'll talk all day if you want to.
    - Eğer burada konuşmaktan yorulusanız Bay Elving, Patrick size bir mahkeme celbi verecek ve gidip büyük jürinin önünde konuşacağız. İsterseniz bütün gün konuşabiliiz.
  • - She had a bad time at home when she was a kid. Her home was really bad. I think a lot of drinking and physical stuff. She doesn't talk about that.
    - Çocukken evde zor zamanlar geçirmiş. Evi gerçekten kötüydü. İçki ve fiiksel şeyler de varmış sanırım. Bu konuda çok konuşmaz.
  • - Charlie,c I talk to you for a minute?
    - What up?
    - Charlie, bir dakika konuşabilir miyiz?
    - Ne oldu?
  • - ? shouldn't use that word around here.
    - Can I talk to you?
    - Buralarda bu kelimeyi kullanmamalıydım.
    - Konuşabilir miyiz?
  • - Did you ever talk to him about it?
    - Oh, I tried.
    - Bunun hakkında onunla konuştunuz mu?
    - Denedim.
  • - To do that we have to talk about Megan Rose.
    - No. l'm not bargaining. No cheap interrogation techniques.
    - Bu yapabilmek için Megan Rose hakkında konuşmalıyız.
    - Hayır. Pazarlık etmiyorum. Ucuz sorgulama teknikleri yok.
  • - Who's that?
    - I don't know. Let me get rid of them. Hello.
    - Dave, it's me, Chuck.
    - Who's Chuck?
    - Your anger ally. I'm in a mood, Dave. A bad mood. A very bad mood. I was fired from my ice-cream truck job today.
    - What's an anger ally?
    - Who's that? She is making fun of me?
    - No. That's my girlfriend.
    - You tell her to put a sock in it because I need to talk to you right now!
    - Bu kim?
    - Bilmiyorum. Onlardan kurtulayım. Selam.
    - Dave, benim: Chuck.
    - Chuck kim?
    - Hırs arkadaşın. Öyle bir haldeyim ki Dave. Kötü bir mod. Çok kötü bir mod. Bugün dondurma kamyonu işinden kovuldum.
    - Hırs arkadaşı da nedir?
    - Bu kim? Bnimle alay mı ediyor?
    - Hayır. O benim kız arkadaşım.
    - Söyle ona ağzına bir çorap soksun, çünkü şu anda seninle konuşmaya ihtiyacım var.
  • - Don't talk like that when I'm holding something this sharp. Or I might slip and stick it in your heart if you have one.
    - Oh, I do. Tough little muscle, too, never bleeds.
    - Bu kadar keskin birşey tutarken bu şekilde konuşma. Yoksa çekip kalbine saplayabilirim tabi kalbin varsa.
    - Oh var. Hiç bir zaman kan ağlamayan, küçük, sağlam bir kas.
  • - Don't take this shit, man. Turns you to jelly
    - Neto, the doctor's here.
    - Go talk to him.
    - Please, Doctor! Excuse me. I have to talk to you.
    - Bu boku alma, dostum. Seni jöle gibi yapar.
    - Neto, doktor geldi.
    - Git konuş onunla.
    - Lütfen, Doktor! Afedersiniz. Sizinle konuşmalıyım.
  • - l must talk with someone.
    - l'm not very good at that l talk a lot. l've tried to break the habit...
    - But you have such an honest face.
    - Biriyle konuşmam gerek.
    - Bu konuda pek iyi değilimdir. Ben çok konuşurum. Bu huyumdan vazgeçmeye çalıştım...
    - Ama çok dürüst bir yüzün var.
  • - I need to talk to someone. - Well, what is this about?
    - Birisi ile konuşmam gerekiyor. - Konu neydi?

  • - Hold, please. It's Terry Brogan.
    - Call Schumacher.
    - He needs to talk to you.
    - I don't handle players. Get rid of him.
    - Hello. Mr. Kirsch can't talk, but he suggests you call Mr. Schumacher.
    - Bekleyin lütfen. Arayan Terry Brogan.
    - Schumacher'i ara!
    - Seninle konuşmak istiyor.
    - Oyuncularla baş edemiyorum. Kurtul ondan.
    - Alo, Bay Kirsch şu anda konuşamayacak ama Bay Schumacher'i aramanızı öneriyor.
  • - We have a bad connection. I can't hear you. Let's talk over lunch.
    - Bağlantımız kötü. Seni duyamıyorum. Öğle yemeğinde konuşalım.
  • - I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
    - I sent you a card, did you get my card?
    - Oh yes. Lovely card, thanks.
    - But I want to say to you in person. I am so sorry about Helen. I only met her than once, but we talk often on the phone after the engagement.
    - Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra eminim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
    - Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
    - Oh, evet. Güzel karttı, teşekkürler.
    - Ama karşılıklı da söylemek isterim. Helen için çok üzgünüm. Onunla bir kez tanıştım ama nişandan sonra sık sık telefonda konuştuk.
  • - I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
    - I sent you a card, did you get my card?
    - Oh yes. Lovely card, thank you.
    - But I want to say to you in person. I am so sorry about Helen. I only met her than once, but we talk often on the phone after the engagement.
    - Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra eminim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
    - Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
    - Oh, evet. Güzel karttı, teşekkür ederim.
    - Ama karşılıklı da söylemek isterim. Helen için çok üzgünüm. Onunla bir kez tanıştım ama nişandan sonra sık sık telefonda konuştuk.
  • - I was happy to get your call, and learn that you were finally in town. I bet that trip did you a lot of good after all you been through.
    - I sent you a card, did you get my card?
    - Oh yes. Lovely card, thank you.
    - But I want to say to you in person. I am so sorry about Helen. I only met her than once, but we talk often on the phone after the engagement. She was a fine woman. A fine fine human being.
    - Aradığına ve sonunda şehre geldiğini öğrendiğime sevindim. Yaşadıklarından sonra bahse girerim bu seyahat sana iyi gelmiştir.
    - Sana kart gönderdim, aldın mı kartımı?
    - Oh, evet. Güzel karttı, teşekkür ederim.
    - Ama karşılıklı da söylemek isterim. Helen için çok üzgünüm. Onunla bir kez tanıştım ama nişandan sonra sık sık telefonda konuştuk.
  • - You talk like a mother. Let's go to a restaurant so he gets dressed. Your dad's been a bit lazy lately. Are you doing well in the theatre?
    - It works. At least I can act. We're on tour now.
    - Anne gibi konuşuyorsun. Hadi restorana inelim de giyinsin. Baban son zamanlarda biraz tembel oldu. Tiyatro iyi gidiyor mu?
    - İdare ediyor. En azından rol yapabiliyorum. Şu anda turnedeyiz.

1,519 c?mle
Cümle Sözlük, bir Onur-Hoca projesidir. cumlesozluk.com © 2009 - 2024